AYM, 2020 yılının Temmuz ayında verdiği ve tartışmalara sebep olan Hüseyin Aşkın kararında; UYAP evrak işlem kütüğü üzerinde yapılan inceleme sonucu, bireysel başvuruya konu nihai kararın başvurucunun avukatı tarafından UYAP ortamında okunmasıyla öğrenildiğini ve başvuru süresinin bu tarihten başlaması gerektiğini belirterek başvuruyu reddetmişti. Yani AYM’ye göre başvurucunun avukatının kararı UYAP üzerinden gördüğü tarih başvuru süresinin başladığı tarih olarak kabul edilmişti.
Ancak AYM orada durmadı! Ümran Özkan kararında bunu bir adım daha ileri götürerek, başvuru süresinin avukatla takip edilen dosyalarda bile başvurucunun UYAP ortamında kararı okumasıyla başlayacağını belirtti.
Dr. Gökhan Güneş, politikyol.com’daki yazısında, söz konusu kararın neden olacağı sorunları şöyle anlattı:
ANAYASA MAHKEMESİNİN HÜSEYİN AŞKIN KARARI
AYM, 21/7/2020 tarihinde verdiği ve tartışmalara sebep olan Hüseyin Aşkın kararında; UYAP evrak işlem kütüğü üzerinde yapılan inceleme sonucu, bireysel başvuruya konu nihai kararın başvurucunun avukatı tarafından UYAP ortamında okunmasıyla öğrenildiğini ve başvuru süresinin bu tarihten başlaması gerektiğini belirterek başvuruyu reddetmişti. Bu yazıya konu olan kararında ise işi bir adım daha ileri götürmüş ve başvuru süresinin avukatla takip edilen dosyalarda bile başvurucunun UYAP ortamında kararı okumasıyla başlayacağını belirterek yeni bir tartışmaya ve bilinmeze kapı açmıştır.
ANAYASA MAHKEMESİNİN ÜMRAN ÖZKAN KARARI
AYM’nin yeni tarihli Ümran Özkan kararına konu olayda; başvurucunun Jandarma Genel Komutanlığı bünyesinde bilgisayar mühendisi olarak göreve başlatılmama işlemine karşı açtığı iptal davası Ankara 7. İdare Mahkemesi, istinaf talebi de Ankara Bölge İdare Mahkemesi tarafından reddedilmiştir. Başvurucu istinaf isteminin kesin olarak reddine ilişkin kararı 27/3/2019 günü saat 18.09’da UYAP ortamında okumuştur. İstinaf mahkemesinin bu kararı 06/4/2019 tarihinde başvurucunun vekiline tebliğ edilmiştir. Başvurucu vekili kendisine tebliği yapılan karara karşı süresinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
AYM ise otuz günlük bireysel başvuru süresinin başlangıç tarihi olarak başvurucunun avukatına yapılan tebliğ tarihini değil, başvurucunun istinaf isteminin reddine ilişkin nihai kararı UYAP ortamında okuduğu tarihi esas almış ve başvuruyu süre aşımı nedeni ile kabul edilemez bulmuştur.
OTUZ GÜNLÜK BİREYSEL BAŞVURU SÜRESİNİN BAŞLANGIÇ ZAMANI NEDİR?
6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 47/5. maddesinde, otuz günlük bireysel başvuru süresinin “başvuru yollarının tüketildiği”, şayet başvuru yolu öngörülmemişse “ihlalin öğrenildiği” tarihten başlayacağı belirtilmiş, madde gerekçesinde de “kanun yollarını tüketen nihai işlemin başvurucuya tebliğ edildiği tarihten veya kanun yolu öngörülmemişse ihlâlin öğrenildiği tarihten” itibaren sürenin başlayacağına yer verilmiştir.
Yani, 6216 sayılı Yasa’nın 47. maddesi gereğince başvuru süresinin tebliğ ya da öğrenmeyle başlayacağı düzenlense de avukatla takip edilen dosyalarda nihai kararın hem asil hem de vekil tarafından öğrenilmesi durumunda hangi “öğrenmenin” dikkate alınacağına ve vekille takip edilen dosyalarda sürenin ne zaman başlayacağına ilişkin açık bir düzenlemeye yer verilmemiştir.
Ancak, 6216 sayılı Yasa’nın 49/7. maddesinde bireysel başvuruların incelenmesi sırasında; “bu Kanun ve İçtüzükte hüküm bulunmayan hâllerde ilgili usul kanunlarının bireysel başvurunun niteliğine uygun hükümleri” uygulanır denilmek suretiyle Tebligat Kanunu’na atıf yapılmıştır. Benzer bir düzenlemeye 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 60. maddesinde yer verilmiş ve “Danıştay ile bölge idare, idare ve vergi mahkemelerine ait her türlü tebliğ işleri, Tebligat Kanunu hükümlerine göre yapılır” denilmiştir.
TEBLİGAT KANUNU KONUYLA İLGİLİ NE DEMEKTEDİR?
Türk hukuk sisteminde vekille takip edilen dosyalarda tebliğin vekile yapılması esastır. Zira 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 11/1. maddesinde; “vekil vasıtasıyla takip edilen işlerde tebligat vekile yapılır” denilmiştir. Tebliğin müvekkil yerine vekile yapılmasındaki amaç, kişilerin seçtikleri vekilin hukuki yardımından yararlanmalarını temin etmektir. Konuyla ilgili olarak Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulu da vekil ile takip edilen davalarda asile yapılan tebliğin kanun yoluna başvuru için dikkate alınamayacağını belirtmiştir.
Hukuki yardımından yararlanmak için vekil tayin eden bir kişi, dosyasına ilişkin tebligatın vekiline yapılacağını ve kanun yollarına başvurmak da dahil tüm işlemleri kendisi adına vekili tarafından gerçekleştirileceğini bilir. Bu nedenle, bireysel başvuru süresinin nihai kararın vekili tarafından öğrenildiği tarihten başlayacağını düşünmesi gayet doğaldır. Ayrıca, otuz günlük bireysel başvuru süresinin UYAP üzerinden nihai kararı kendisinin öğrendiği ya da okuduğu tarihten başlayacağını öngörmesi mümkün değildir.
AİHM’İN KONUYA YAKLAŞIMI
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Üçdağ/Türkiye kararında, başvuru süresinin başvurucunun nihai kararı gerçekten öğrenebileceği tarihten başlaması gerektiğini ve bireysel başvuruda 30 günlük sürenin aşırı şekilci ve katı yorumlanmasının, başvurucunun bireysel başvuru hakkının ihlaline sebep olacağını belirtmiştir.
Hukuk devletinin unsurlarından öngörülebilirlik ilkesini zedeleyecek ve bu anlamda başvuruculara ağır bir yük yükleyecek yorumlardan kaçınılması gerekir. Bireysel başvuru süresinin asile mi yoksa vekile mi tebliğden sonra başlayacağıyla ilgili 6216 sayılı Yasa’da açık bir düzenleme yokken ve vekile yapılan tebliğin esas alınması gerektiğine Tebligat Kanunu’na yapılan atıflarla ulaşılmaktayken; kişinin avukatıyla takip ettiği dosyasına ilişkin nihai kararı UYAP ortamında okumasının böyle bir sonuç doğuracağını öngörmesi mümkün olmadığı gibi böyle bir beklenti hakkaniyete de aykırıdır.
Somut olayda AYM, başvurucunun UYAP ortamında nihai kararı okuduğu ya da açtığı tarihten itibaren bireysel başvuru süresinin başlayacağına ilişkin katı ve şekilci yorumu ile başvurucuya orantısız ve öngörülemez bir yük yüklemiştir.
KARARIN YOL AÇABİLECEĞİ SORUNLAR
AYM’nin verdiği bu karar hukuka aykırı olduğu gibi uygulamada bir çok sorunu da beraberinde getirecektir. Zira sadece başvurucular değil, başvurucuların yakınlarının da UYAP ortamında nihai kararları görmesi mümkündür. Örneğin, cezaevinde tutuklu bulunan bir kişinin yakınları kararla ilgili gelişmeleri avukatlarından bağımsız olarak takip edebilirler ve bu son derece normaldir. Bu karardan sonra cezaevinde tutuklu bulunan bir kişiyle ilgili nihai kararı bir yakının UYAP’tan görmesi hâlinde bireysel başvuru süresi başlayacak ve bu sebeple cezaevindeki bir kişinin başvuru süresini kaçırması gibi absürt bir durum ortaya çıkacaktır.
Bu karar, avukatların iş yükünün ciddi şekilde artmasına ve haksız ithamlarla karşılaşmalarına neden olabilecektir. Zira her avukat başvuru yapmadan önce mutlaka bu konuyu müvekkiline sormak durumunda kalacak, kararı avukatından önce öğrenen müvekkilin bu durumu saklaması ve başvurunun bu sebeple reddi halinde de avukat, başvuruyu düzgün şekilde yapmamakla suçlanacaktır.
Zira AYM, “UYAP evrak işlem kütüğü” üzerinde yaptığı incelemeyle kararın ne zaman öğrenildiğine ulaşıyor olsa da vekil veya müdafilerin UYAP evrak işlem kütüğüne ulaşmaları mümkün değildir. Eğer avukatlar nihai kararları görme zamanlarını ayrıca not almamışlarsa işleri daha da zorlaşacaktır. AYM’ye bireysel başvuru süresinin AİHM’e göre çok kısa olduğu düşünüldüğünde, bu karar AYM’ye yapılacak bireysel başvuruları daha da zorlaştıracağı gibi hak arama özgürlüğünün önündeki engellerden biri haline gelecektir.
KARARDAN SONRA YAPILMASI GEREKENLER
Yaşanması muhtemel mağduriyetlerin önüne geçmek adına bir an evvel UYAP’a nihai kararın görüldüğüne ilişkin bir sekme eklenmeli ve bu suretle özellikle avukatlarla müvekkilleri arasında “köşe kapmacaya” dönecek bu anlamsız duruma son verilmelidir.
Başvurucuların kararı UYAP’ta açmaları ya da okumaları hâlinde bu durumu hemen avukatlarına bildirmeleri, avukatların da bireysel başvuru yapmadan önce bu hususu mutlaka müvekkillerine sormaları gerekmektedir. Üçdağ/Türkiye kararından farklı olarak AİHM’in de süre aşımı nedeniyle reddedilen dosyalarla ilgili yapılan başvuruları tek yargıçla reddettiği de bilinen bir gerçektir. Hak arama noktasında son yol olan bireysel başvuruyla ilgili böylesi basit bir konudan hak kaybı yaşanmaması adına bu hususa başvurucuların ve müvekkillerinin dikkat etmelerinde zaruret vardır.
AYM’nin bireysel başvuru sayısını ve esasa ilişkin inceleyeceği dosyaları azaltmak için verdiği bu karar bir çok mağduriyete ve telafisi imkânsız zarara sebep olacaktır. AYM’nin bireysel başvuru süresinin başlangıcıyla ilgili tebligata ilişkin genel hükümlerden ayrılıp sürenin başlangıcını öğrenmeye indirgemesi ve bunu avukatla temsil edilen kişiler için de yorum yoluyla genişletmesi mahkemeye erişim hakkının açık bir ihlalidir.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***