ANKARA – Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) Uluslararası Seçim Gözlem Heyeti, Cumhurbaşkanlığı seçiminin ikinci turuna ilişkin ön raporunu açıklayarak, “Eşit bir mücadele ortamı yoktu” değerlendirmesinde bulundu.
Raporu VOA Türkçe’ye değerlendiren Gazeteciler Cemiyeti Başkan Yardımcısı Yusuf Kanlı, seçimlerin adil olmadığı görüşüne katıldığını söyledi.
Türkiye’de çoğulcu medya ve özgür basının güçlendirilmesi için hayata geçirilen Demokrasi için Medya (Media4Democracy) projesinin yöneticisi Kanlı, “Seçimin temel ilkesi adil olmasıdır, hukukun altında yapılmış olmasıdır. Seçime katılanlara eşit şekilde muamele edilmiş olmasıdır. Bu açıdan tabii ki her yerde, her ülkede olduğu gibi iktidarda olanların biraz avantajı olur“ dedi.
Kanlı, “Ancak Türkiye’de iktidar gücü ve imkanları, şimdiye kadar hiç bu dönemde yaşandığı kadar bir tarafça diğer tarafı ezme, yok etme hatta tümden reddetme aşamasında kullanılmadı. Bu açıdan maalesef Türkiye birazcık sınıfta kaldı” diye konuştu.
Yusuf Kanlı, raporda yer alan “Medya en önemli eşitsizlik faktörü” bulgusunu ise, “Sürecin olması gereken şeffaflığı, haberi olduğu gibi yansıtma gereği hatta haberin temel ögesi olan gerçeği halka ulaştırma görevi maalesef bu dönemde yerini yaygın bir şekilde dezenformasyona bıraktı. Bu gerek medya açısından gerekse siyasetin kendisi tarafından çok ciddi şekilde kullanıldı. Bu açıdan bana soran birçok kişiye hep aynı şeyi söyledim. Bu seçimler tabii ki hukuk çerçevesinde oluşan kurallar çerçevesinde yapıldı. Ama adil değil, adil olamadı” sözleriyle yorumladı.
“Yabancı basının ilgisi daha önce görülmemiş orandaydı“
Yabancı basının seçimlere yoğun ilgi gösterdiğini doğrulayan Kanlı, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bir taraftan Avrupa Birliği- Türkiye ilişkileri, bir tarafta ABD ile ilişkiler, (Rusya Cumhurbaşkanı)Putin’in Türkiye’de gerek ekonomi, gerek dış politikadaki giderek artan rolü, Çin’in Türkiye’ye girme çalışmaları, Körfez’in Türkiye’de giderek artan ekonomik rolü ve Ukrayna savaşı dolayısıyla Türkiye’de ne olduğu bittiği sadece Türkler’i ve Türkiye’yi değil, bütün bu coğrafyayı ve uluslararası ilişkileri ilgilendirdiğinden, daha önce görülmemiş oranda yabancı basının ilgisini gördük. Gerek CHP Genel Merkezi’nde, gerek AK Parti Genel Merkezi’nde, gerek diğer siyasi partilerde, gerek bizim ofisimizde çok sayıda yabancı gazeteciyi gördük. Kendi görüşlerimizle yol göstermeye ve basınevi imkanlarıyla ekip, ekipman ve stüdyo imkanlarını vererek yardımcı olmaya çalıştık. Zaten vazifemiz buydu.”
Seçim sürecinde birçok yabancı medya kuruluşuna demeç veren Kanlı, “En çok sordukları başlık seçim öncesinde; ‘Kim kazanacak?’tı; tabii kimin kazanacağını söylemek mümkün değildi. Her ne kadar bütün kamuoyu yoklamaları Sayın Kılıçdaroğlu’nu kazanacakmış gibi gösterse de bir de ülkenin gerçeği vardı ve endişeliydik. Sonuçta endişelerimiz birazcık doğru çıktı. Birinci soru yeni dönemde ekonomi ne olacak? O zaman da söyledim. Şimdi tekrar ediyorum. Kim seçilirse seçilsin, seçimden sonra tufan. Şu anda tufan dönemindeyiz ne olacak hep beraber göreceğiz. Umarız doğru ekonomik kararlarla ve biraz da ekonomiyi destekleyecek sosyal korkuların halktaki, en azından muhalefetteki, ki muhalefet yüzde 48 küsur yani bu önemli bir miktar onu görmek lazım, bu muhalif grubun endişelerini giderecek, ülkede bir sosyal barış havasını tekrar estirebilecek açılımları inşallah hükümet yapar” temennisini dile getirdi.
“RTÜK incelemesi endişe verici”
Radyo Televizyon Üst Kurulu’nun (RTÜK), “seçim sürecindeki yayın ilkeleri ihlalleri ve YSK yayın yasaklarına uymayan” bazı kanallar hakkında inceleme başlatmasını endişe verici bir gelişme olarak niteleyen Yusuf Kanlı, “Bizim ‘seçim de bitti, artık birazcık bu bloklaşma, kamplaşma, kutuplaşma ortamı azalır, Sayın Cumhurbaşkanı’nın ülkenin cumhurbaşkanı olduğu düşüncesiyle herkesi kucaklayacağı, herkesin rahat edeceği, ülkenin artık önüne bakacağı, geleceğe bakacağı bir döneme başlayacağı, bir yumuşama dönemine gireceği beklentimiz vardı. Bunun birazcık şüpheli olduğunu gördük bugün” dedi.
Söz konusu kanalların seçimler sırasında muhalefet lideri adayına ‘biraz yer veren’ kanallar olduğunu dile getiren Kanlı, “Ülkede resmi kamu yayıncısı TRT’nin topu topu muhalefet adayına 2 saat, Sayın Cumhurbaşkanı’na, sadece ona, yani hükümetten bahsetmiyorum, sadece ona 34 saat yayın yaptığı kampanya süresini dikkate alırsak, özel televizyon kanallarının muhalefet liderine yaptıkları, verdikleri yayın süresi gerçekten devede kulak ama o bile kızdırmış demek ki” ifadelerini kullandı.
“’Uysal kanallar’ haber vermekten vazgeçti, propaganda yayını yapıyor”
Gazeteler Cemiyeti’nin düzenli aralıklarla yayınladığı medya durum raporlarının en önemli konu başlıklardan birisinin Özal döneminde başlayan ve giderek artan ‘medya sahipliği’ meselesi olduğunu söyleyen Kanlı, şöyle konuştu:
“Bu arkadaşlar doğal olarak başka alanlarda iş yapıyorlar. Bundan dolayı doğal olarak başka alanlardaki işleri dolayısıyla hükümetle çok fazla içli dışlılar ve gazetelerindeki başlıklardan ve televizyonlardaki haberlerin veriliş tarzından hükümetle sıkıntıya girebiliyorlar. Zaten bu nedenle de bunların hepsi artık ‘uysal medya’ oldular. Hükümeti mutlu edecek haberleri veriyorlar veya benim deyimimle; haber vermekten vazgeçtiler sadece propaganda yayını yapıyorlar.”
Sorunun çözümü için öncelikle medya sahiplerine medya dışı faaliyet yasağı gelmesi gerektiğini, ayrıca medya çalışanlarının tümüne sendikaya üye olma şartı gelmesi gerektiğini söyleyen Yusuf Kanlı, “Böylece hem haberde doğruluk, haberin özgürlüğü hem medya sahibinin de habere saygısı kazanılmış olur. Propaganda yerine haber verilme dönemi başlamış olur. Olur mu? Şu andaki Türkiye’de bunun olma ihtimali bence öküz altında buzağı aramak gibi bir şey, imkansız, imkansızın da ötesinde” dedi.