Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi (AKPM), ilk turda olduğu gibi, Cumhurbaşkanlığı seçiminin ikinci turunu da izleme kararı aldı. AKPM, ikinci tur seçimleri izlemek üzere 17 kişilik bir heyeti, 26-29 Mayıs tarihlerinde seçimleri izlemek ve bir rapor hazırlamak üzere Türkiye’ye gönderiyor.
Avrupa Konseyi’ne üye 46 ülkenin ulusal parlamentolarından 306 üyeyi biraraya getiren Parlamenterler Meclisi ‘nin (AKPM) Alman sosyal demokrat üyesi Frank Schwabe liderliğindeki ilk turu izleyen 17 kişilik heyet, ikinci tur seçimleri izlemek üzere, 26-29 Mayıs 2023 tarihlerinde Türkiye’ye gidiyor.
VOA Türkçe’ye ulaşan bilgilere göre, ilk turda olduğu gibi AGİT gözlemci heyeti de AGİT Parlamenterler Meclisi ile Demokratik Kurumlar ve İnsan Hakları Ofisi (ODIHR) gözlemcileriyle birlikte görev yapacak.
AGİT ve AKPM heyetleri, Ankara’da sandık günü oylamayı izlemeden önce cumhurbaşkanı adaylarının temsilcilerinin yanı sıra bir dizi seçim analistiyle de biraraya gelecek. Avrupa Konseyi’nin bağımsız hukuk uzmanları grubu Venedik Komisyonu’nun bir temsilcisi de ziyaret sırasında yine hukuki destek sağlayacak.
Türkiye’deki cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ilk turu ve genel seçimlere yönelik uluslararası gözlem heyetinde, 264 AGİT HR, 98 AGİT PA ve 39 AKPM gözlemcisi olmak üzere, toplam 40 ülkeden 401 gözlemci görev yaptı.
Cumhurbaşkanlığı ve genel seçimlerin birlikte yapıldığı 14 Mayıs tarihinde AKPM, 39 kişilik bir delegasyon ile ilk tur seçimleri de izleyerek, dönüşlerinde diğer iki heyetle birlikte ortak rapor yayınlamışlardı. Uluslararası heyetler, bu sefer raporunu, seçimlerin hemen ertesinde, 29 Mayıs günü, Ankara’da bir basın toplantısı düzenleyerek açıklayacak.
İlk tur raporu: “İktidarın haksız avantajı”
AGİT Demokratik Kurumlar ve İnsan Hakları Ofisi (ODIHR), AGİT Parlamenterler Meclisi (AGİT PA) ve Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi (AKPM) ilk tur için açıkladığı ortak raporunda, “seçmenlere gerçek siyasi alternatifler arasında bir seçim yapma şansı verildiğini, ancak mevcut cumhurbaşkanı ve iktidar partilerinin taraflı medya üzerinden haksız bir avantaja sahip olduğunu” açıkladı.
Gözlemciler, “toplanma, örgütlenme ve ifade özgürlüğüne yönelik devam eden kısıtlamaların, bazı muhalif siyasetçi ve partilerin yanı sıra sivil toplum ve bağımsız medyanın katılımını engellediğini” de tespit etti.
Ortak açıklamada gözlemciler, Türkiye’de yasal çerçevenin, seçimlerin demokratik biçimde yapılması için “tam olarak bir temel sağlamadığını tespit ettiklerini” dile getirdi.
Yüksek Seçim Kurulu’nın çalışmalarında “şeffaflık, iletişim eksikliği ve bağımsızlığına ilişkin endişeler olmasına rağmen” seçimleri verimli bir şekilde organize ettiği ve genel olarak güven duyulduğu vurgulanan açıklamada, oy verme merkezleri ve çevresinde yaşanan bir dizi olaya rağmen, oy verme gününün çoğunlukla sakin ve sorunsuz geçtiği belirtildi.
Açıklamada, “Kampanya büyük ölçüde barışçı ve rekabetçiydi. Ancak kutuplaşmış bir ortam ve genellikle kışkırtıcı bir ton vardı. Bir dizi kovuşturma, muhalefet üzerindeki baskı, en büyük ikinci muhalefet partisini kapatmaya yönelik devam eden davalar da dahil olmak üzere, seçimlere katılımlarını engelledi” ifadeleri yer aldı.
Uluslararası gözlemciler, ortak açıklamada ifade ve basın özgürlüğüne de değinerek, bu özgürlüklerin anayasa tarafından korunmasına rağmen bir dizi kanunla sınırlandırıldığını kaydetti. Açıklamada, “son zamanlarda yanlış bilgi yaymanın suç sayılması, web sitelerinin sık sık engellenmesi ve çevrimiçi içeriğin kaldırılması ve gazetecilere yönelik devam eden tutuklamalar ve kovuşturmalar ifade özgürlüğünü daha da zayıflattı. Seçim kampanyası sırasında, iktidar partileri ve adayları, anayasal tarafsız kalma zorunluluğuna rağmen, kamu yayıncısı da dahil olmak üzere ulusal televizyon kanallarının çoğunluğu tarafından açıkça desteklendi” tespitlerine de yer verildi.