YORUM | YÜKSEL DURGUT
Eski ABD Başkanı Donald Trump, Manhattan Bölge Savcılığı tarafından, bir film oyuncusu, eski bir model ve New York’taki eski bir Trump Tower kapıcısına el altından susmaları için para ödemek ve bununla ilgili 34 kaydı tahrif etmekle suçlanıyor.
Hristiyan dünyasının kutsal günleri Paskalya haftasında eski ABD Başkanı Donald Trump ve destekçileri mahkeme karşısına çıkmadan önce iyi bir senaryo uygulamaya çalışsaydı, düşman toprakları olarak gördüğü mahkeme salonuna girişinde daha çok ses getirebilirdi. Ancak Trump bu sefer uzun süren müzakereler sonucunda sessiz kalmayı tercih etti. Salı günü Manhattan’da mahkeme önüne her şeyi göze alarak katıldı.
Trump aleyhindeki 16 sayfalık iddianame, cezai suçlamaları da içeriyor. ABD tarihinde bu suçlardan dolayı mahkeme önüne çıkan ilk başkan olması nedeniyle Trump hakkındaki karar salı günü bir sonuca ulaşmadı. İddianamede, 2016 başkanlık seçim kampanyası sırasında eski bir model ve yanında çalışan bir kapıcıya susması için yapılan ödemeler yer aldı. Görünüşe göre mesele yapılmaya çalışılan ödemenin kendisi değil, Trump’ın avukatının (şimdi savcılığın tanığı) susturmayı asla başaramaması konu oldu.
Malikanesinin geçen sene ağustos ayında federal polis tarafından aranmasını kınayan Trump, Başkanlık Kayıtları Yasasına ait belgelerin iadesi konusunda da uzun süre direnmişti.
Trump’ın bir suçlu olarak çarmıha gerilme şansı yok, ancak kurulan bu mahkeme onun yeniden diriliş yolculuğunu engellemesi de pek olası değil. Trump, avukatlarının ısrarla Zoom üzerinden sessiz bir şekilde mahkemeye çıkma teklifini reddetti. Bizzat Manhattan’a gelmekte ısrar etti ve şovunu yaptı. Muhtemelen Trump, kelepçeli şekilde bir suçlu gibi halkın yanından yürüme konusunda da ısrarı oldu, ancak Gizli Servis bu talebini reddetti.
Eski bir başkanın ilk iddianamesi, Trump’ı başka üyesi olmayan bir örgüt elemanı yapıyor. Beyaz Saray’daki en kötü seleflerinden bile farkını ortaya koyan bir başkan oldu.
Trump hakkındaki iddiaların her birini reddetti. Bu yaşanan olay Galli bir model olan Marilyn Rice-Davies’in 1963’te İngiltere Başbakanı Harold Macmillan’ın Muhafazakâr hükümetini itibarsızlaştıran Profumo olayına benziyor. Mandy Rice-Davies’in 60 yıl önce İngiltere’deki Profumo skandalı sırasında söylediği ve 1979 yılında Oxford sözlüğünde bile kendine yer bulan meşhur sözü, “Yapardı, değil mi? (Well, he would, wouldn’t he?)” ile benzerlikler kuruluyor.
Trump sessiz kalma hakkını kullanmadı. Mahkemeden saatler sonra Donald Trump dillere destan malikanesi Mar-a-Lago’da merakla beklenen basın toplantısında yine daha önce defalarca çürütülmüş birçok iddiayı dile getirmekle yetindi.
Mar-a-Lago’da başıboş bir konuşma yapan Trump, kendisini siyaset kurumunun kurbanı olarak lanse etti. 25 dakikalık konuşmasının çoğunu, 2020 başkanlık seçimlerinde seçmen sahtekarlığı iddiaları da dahil olmak üzere iddianamesiyle hiçbir alakası olmayan konular üzerine değindi.
İddianame sonrası yorumların çoğu, Trump’ın kendisini ezilmiş ve zulme uğramış göstererek parti tabanındaki seçmenine, kendisine komplo kurulduğuna inandırmak olarak görülüyor. Trump, eğer Cumhuriyetçi adaylığını kazanırsa, gelecek yıl seçmenlerin kendisini bu konuda aldatılmış olarak düşünüp düşünmeyeceğini şimdiden söylemek zor. Tabii ki bu senaryo da Demokratların görevdeki cumhurbaşkanından daha iyi ve daha genç bir aday bulup bulamayacağına bağlı.
Trump’ın işlediği bu suçlar başkanlık selefleri tarafından işlenen çok daha korkunç suçların üzerini örtmeye yetmeyecektir. Başka ülkelerde işlenen toplu katliamları görmezden gelen Richard Nixon ve Ronald Reagan gibi liderlerin işlediği ve paçayı sıyırdıkları konuların da hatırlanması gerekiyor. Nixon’ın seçim kampanyası, Vietnam’da barış anlaşmasına yönelik çabaları baltalarken, yıllar sonra da halefi Reagan’ın destekçileri, İran’da 1979 devriminden sonra rehin alınan Amerikalıları serbest bırakılmamasına yönelik çaba sarf ettiğini de kısa süre önce tüm dünya ile birlikte öğrenmiş oldu.
Her iki durumda da, görünüşte başarı olarak lanse edilen Vietnam ve İran olayları, sırasıyla 1968 ve 1980 başkanlık seçimlerinin dinamiklerini değiştirmeye yönelik birer çabaydı. Trump’ın karıştığı olaylarda da seçim sonucunu değiştirmeye yönelik olaylar zinciri olarak okumak yanlış olmaz. Ancak son seçim sonuçlarına kadar Biden’ın kendisini yenebileceği fikri Trump’ın hiç aklının ucundan geçmemişti.
Şimdi ise eski ABD başkanının ticari kayıtlarda tahrifat yapmaktan dolayı 34 ayrı dosya ile karşı karşıya olduğunu öğrendik. Kayıtlarda tahrifat yapmak Amerikan yasasına göre genellikle daha hafif kabahatler olarak görülse de, Trump ağır suçlara karışmakla da suçlanıyor. Büyük fırtınalar koparacak potansiyel suçlamalar da var. Bu, azami ceza verilirse hapis cezası da dahil olabilecek ciddi sonuçlar doğurabilir. Ancak turuncu teninin rengiyle çelişen bir fermuarlı tulum giymek zorunda kalmak şöyle dursun, kelepçelenmesi veya hapsedilmesi olasılığı çok düşük olsa da, yaşanan olayların her biri Trump’ın kampanya çıkarlarına hizmet ediyor.
Bu arada ABD, Rusya ile Ukrayna üzerinden yürütülen vekalet savaşı ve Çin ile olası bir savaşın çıkmasını göz önüne alındığında, Trump’ın ikinci bir başkanlık zaferini elde etme düşüncesi ülke gündeminde savaş gündeminden daha çok gerginlik oluşturuyor.
Hiç kimsenin, hatta eski bir başkanın bile, yasaların üzerinde olmaması gerektiği fikri bir efsane gibi görülebilir. Ancak Trump ya da selefleri Reagen ile Nixon gibi insanlığa karşı suç işlediği düşünülen liderlerin, sorumlu tutulacakları olaylardan dolayı yargılanmak yerine gündeme bile getirilmemeleri, efsanenin gerçekliğini ortaya koyuyor.
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***