Alin OZİNİAN
– Diyarbakır’ın tarihi Sur ilçesinin eski Belediye Başkanı Abdullah Demirbaş, Katoliklerin ruhani lideri Papa Francis’i Vatikan’da ziyaretini ve kendisine Kürt sorununun barışçıl çözümü için ilettiği mektubun ayrıntılarını ile paylaştı.
Diyarbakır’da 2004 ve 2009 olmak üzere iki dönem belediye başkanlığı yapan ancak hakkındaki siyasi davalar nedeniyle şu anda Avrupa’da yaşayan Kürt siyasetçi Demirbaş, Papa Francis ile ilk kez biraraya gelmediklerini ve daha önce üç kez sohbet etme imkanı bulduklarını belirtirken, Kürt sorununa olumlu etki edebilecek farklı liderler ile görüştüklerinin altını çizdi.
Kürt sorunu için Papa Francis’ten dan dua isteme fikri nasıl oluştu?
Ben daha önce de görüşmelerde bulundum Katolik Hristiyanların ruhani lideri Papa ile. Kırklar Meclis’i vesilesi ile görüşmüştük, daha sonra Ermeni, Süryani, Keldani, Türkmen, Alevi, Ezidi ve Müslüman din adamları ve halkları temsilen eden kişiler olarak bir ziyaretimiz olmuştu. Bu tip ziyaretleri hep olumlu bulduk.
Siyaseten bir sıkışıklık olduğu için mi konuyu dini bir liderin dikkatini sunmak istediniz?
Bu süreç içerisinde barışa ve çözüme yakın olduğumuz bir dönemde olduğumuzu düşünüyorum. Size de tam metninin ilettiğim mektubu kendisine verdik, okumasını rica ettik.
Bu günlerde Kürtler tıpkı İsa’nın çarmıha gerildiği zamanlarda yaşadığı acıları yaşıyorlar. Dörde bölünmüş bir halkın mücadelesi bu. Siyasette sıkışıklıktan öte kim çözüme katkı sunabilirse ona ulaşmaya, bir şeyler yapmaya çalışıyoruz. Başka kesimlerle, insanlarla da görüştük, görüşüyoruz çünkü biz barış istiyoruz. Bunun için de elimizden geleni yapıyor, görüşmelerimizi çoğaltıyoruz.
Karşılaşmanız nasıl geçti? Papa’nın size verdiği bir mesaj var mı? Bundan sonra ne gibi adımlar bekliyorsunuz?
Görüşme çok iyi geçti. Papa’ya büyük Kürt yazar ve düşünürü Ahmedê Xanî’nin 1700’lü yıllarda yazdığı “Mem û Zin” isimli eseri ile üzerinde Kürt kadın motifi bulunan İran yapımı halı hediye ettim.
Kürt halkının parçalanmasını, kavuşamamayı ve yaşadığı özlemi ifade ettim. Ayrıca İran’dan gelen halı vesilesi ile İran’daki Kürt kadınlarının bugün tüm dünyaya yayılan “Jin Jiyan Azadi” mesajı için fundemantalist dincilige karşı verdikleri kadın direnişini anlattım.
Kendisi seve seve dua edeceğini söyledi, görüşmemiz çok pozitif bir ortamda geçti. 100 bin kişi içinden sadece altı kişi ile görüştü, biri bendim. Görüşme talebime olumlu yanıt verdiği için mutluyum. Umalım barış sürecine destek olsunlar.
Abdullah Demirbaş’ın Papa Francis’e ilettiği mektubun orijinal tam metni:
“Çok Aziz Peder,
Üç büyük dinin asırlar boyunca kardeşçe hüküm sürdüğü Mezopotamya toprakları üzerinde yaşayan halklarımızın (Süryani, Yezidi, Hristiyan, Müslüman, Keldani, Ermeni, Kürt, Türk, Arap ) size en içten selamlarını getirdim. Taşıdığınız görevin bir misyonu olarak içinde bulunduğunuz yoğun gündeminiz içinde bize zaman ayırdığınız için zatıalilerinize en derin şükranlarımı sunarım.
Papa 6. Paul cenapları tarafından başlatılan Dinlerarası Diyalog için Papalık Konseyi (PCID) misyonun bir parçası olarak, bendeniz ve çalışma arkadaşlarımın yaşadığımız topraklar üzerinde geliştirmek istediğimiz birkaç hususu zatıalinizle paylaşmaktan onur duyarım.
Öncelikle malumunuz üzeredir ki dört ayrı ülkenin (Türkiye, Irak, İran, Suriye) boyunduruğu altında yaşayan Kürt halkı tarih boyunca çeşitli acılara maruz kalmıştır. Hazreti İsa nasıl Tanrı tarafından kendisine bahşedilen yüksek mertebenin misyonunu yayma uğruna çarmıha gerilmeyi göze aldıysa Kürt halkı da kendisine Tanrı tarafından bahşedilen bir kimlik ve bu kimliğin bir sonucu olarak kendi diline ve kültürüne sahip çıkmak uğruna tarihsel süreç boyunca çeşitli acılara katlanmıştır.
İçinde bulunduğumuz çağda bütün toplumların bir arada yaşamalarının yegane kaynağının dinler ve kültürler arası diyaloğdan geçtiğinin bilincinde olduğumuzu belirtmek isterim. Doğup büyüdüğüm yer olan Diyarbakır tarih boyunca çeşitli dinlerin, inançların ve halkların hüküm sürdüğü kadim bir kenttir. Halen Süryani, Keldani, Hristiyan, Müslüman ve Yahudilerin bir arada yaşadığı dünya üzerindeki yegane kentlerden biridir. Bu anlamıyla çok dinli, çok dilli ve çok kültürlü yapısıyla ön plana çıkmaktadır. Bu zenginliğin bilinciyle Belediye Başkanlığını yürüttüğüm dönem süreci içerisinde belediye hizmetlerinin çok dilli ve çok kültürlü olarak sunulması için belediye meclisimizde karar aldık ve bu yüzden de belediye başkanlığımın ilk dönemini bitiremeden kendim ve meclis üyelerimiz yıllardır maruz kaldığımız tek tipleştirici zihniyetin gayri insani tutumu sonucunda görevden alındık. Tanrıya şükürler olsun ki sonraki seçimlerde halkımızın ezici bir desteğiyle bu görev tekrardan ben denize bahşedildi ve bu sorumluluk bilinciyle de doğru bildiğimiz yolda yürümeye devam ediyoruz.
Bu çerçevede kendi memleketim olan Diyarbakır’da hüküm sürmüş ve sürdürmekte olan kadim dinlerin kardeşliğinin bir nişanesi olarak Kilise, Cami ve Havra’nın bir arada olduğu bir kültürler sokağı projemizi Belediye Başkanlığı yaptığım dönem içerisinde geliştirdik ve bu konuda sizin desteklerinizle bu projenin çok daha büyük anlam kazanacağını belirtmek isterim. Yine Roma İmparatorluğu döneminde yapılan ve yaklaşık 9000 yılı aşkın bir geçmişe sahip olan Diyarbakır Surları dini ve kültürel diyaloğa tanıklık etmiş ve ihtişamlı bir şekilde günümüze bu değerleri taşımıştır. Bunun öneminin farkında olarak geçtiğimiz yıl içinde Diyarbakır’ın önde gelen Sivil Toplum Örgütleri ve Belediyeleri olarak “2013 yılı Diyarbakır Surları Yılı Olsun” kampanyası ile bu kadim değerin UNESCO DÜnya Mirası kapsamına alınması gereğini zatıalinizle paylaşmak isterim. Böylesine önemli ve kadim bir değerin bir devletin ulusal politikalarına terkedilmekten ziyade kendine has kimliğiyle uluslaraüstü bir değer taşıması gerektiği inancındayım.
Bendenizin Belediye Başkanlığı yaptığı Sur İlçesinde Belediye bünyesinde değişik inanç, mezhep, etnik ve dezavantajlı grupların bir araya gelerek oluşturduğu Kırklar Meclisini kurduk. Meclis, Süryani, Keldani, Ermeni, Müslüman, Hristiyan inançlarının temsilcilerinin yanı sıra kadınların, gençlerin ve toplumun değişik kesimlerini temsilen kanaat önderlerinden oluşmaktadır.
Kırklar Meclisi ile Dinler arası Diyaloğ İçin Papalık Konseyi çalışmalarınıza bir nebze olsun katkı sağladığımızı inancındayım. Dünya üzerinde bütün inanç ve kültürler için bir barış köprüsü modeli olarak öngördüğümüz bu çalışmayı sizinle paylaşmaktan onur duymakta ve farklı bir heyecan yaşamaktayız. Yaşadığımız coğrafya üzerinde tarih boyunca hüküm süren tüm dinlerin, dillerin ve kültürlerin çektiği acıların bir nişanesi olarak Ortak Vicdan Anıtı yaptık. Bu çalışmalarımızın sizlerin manevi desetğiyle daha anlamlı hale geleceği ve bu çerçevede bizim yaptığımız çalışmaların da Ortadoğu’da yaşayan halklar için barış modeli geliştirilmesine vesile olacağı inancındayız.
Biz barışın yolunun ne bir kesimin diğer kesimleri kendine adapte etmeye çalışmasından, ne de bir kesimin diğer kesimlere adapte olmasından geçtiğini düşünmekteyiz. Biz barışın yolunun zenginlik kaynağı olan farklılıkların birlikteliğinden geçtiğinin şiarıyla hizmetlerimizi sürdürmekteyiz. Her farklılığı bir zenginlik olarak algılamakta ve bu çerçevede dinler ve kültürler arası diyaloğa önem vermekteyiz.
Fakat son yıllarda Kürtler üzerinde sistematik taarruzların olduğunu görmekteyiz. Bu taarruzlardan biri de DAEŞ’in yaptığı katliamlardı. DAEŞ, özellikle dini azınlık kadınlarını ve kızlarını hedef aldı, onları dünyanın diğer bölgelerine kaçırdı ve bir dizi zulme maruz bıraktı. Bu katliamlardan en çok etkilenenlerden olan Ezidi kadınlar ve kız çocuklar oldu. Malumunuz Ezidi olmayanlar tarafından tecavüz ve hamile bırakma Ezidi soy bağının bozulması olarak kabul ediliyor. DAEŞ tarafından tecavüze uğrayan kadınların kimliği böylelikle yok edilmiştir.
Bunun yanı sıra, kadınlar ve küçük yaştaki çocuklar alıkonarak para karşılığında kimlikleri yok edilerek satıldılar. Bir başka ifade ile Ezidi kadınlar, inançları ve kimlikleri hiçe sayılarak zülme uğradılar. İnsanlık tarihinin gördüğü en büyük vahşetlerden olan bu vahşet, Irak ve Suriye’de barış ve demokrasi isteyen halklar ve inançların dik duruşu sayesinde durduruldu. Özellikle Kuzeydoğu Suriye’de gösterilen direniş DAEŞ’in durdurulmasında büyük bir katkı yaptı. İnançlar ve kimliklerin korunmasında diyalog kanallarının ve hoşgörü kültürünün geliştirilmesinde zatıalinizin rol alması bizlere büyük bir umut ışığı olacaktır.
En derin ve içten saygılarımla
Abdullah Demirbaş”
Kaynak:
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***