YORUM | Prof. Dr. MEHMET EFE ÇAMAN
Kılıçdaroğlu Kürtler konusuna temas eden bir video yayınladı. Mutlaka izlemişsinizdir. İzlemeyenler de bence izlemeli. Bu video ibretliktir. Son 100 yılında Türkiye’de yapılan laf kalabalığına, laf edip bir şey söylememek âdetine, vatan-millet-Sakarya edebiyatına bir örnektir. Video aynı zamanda CHP’nin neden ilerici bir politik güç olmadığına, niçin sol bir parti olarak tasnif edilmemesi gerektiğine, hangi sebepten dolayı devletlû çizgiden kopamayacağına da güzel bir örnek teşkil ediyor.
Kılıçdaroğlu videoda özetle iktidarın – yani rejimin – bizi bölmek istediğini, Kürtlere terörist muamelesi yaptığını, bunun amacının da kendisine (yani Kılıçdaroğlu’na) zarar vermek olduğunu söylüyor. Vatandaşa, özellikle de kendine oy verecek olan Türkofonlara (anadili Türkçe olan Türkiye vatandaşlarına) oyuna gelmemelerini salık veriyor.
İlk bakışta ne kadar masum geliyor bunlar kulağa, değil mi? Ama öyle değil.
Türkiye, 100 yılı aşkın zamandır Anadolu’da etnik-temizlikçi, etnik-homojenleştirici, retçi, kimlik dayatmacı, asimilasyoncu, Türk-üstünlükçü bir siyaset takip etmektedir. Bu habis siyaset, İttihatçılarla başladı, Kemalistlerle devam etti. Anadolu’da Birinci Dünya Savaşı esnasında ve sonrasında bir buçuk milyon civarında Anadolu yerlisi Ermeni yok edildi. Yine sayıları yüz binli rakamlarda Anadolu yerlisi Rum ve gayet ciddi oranlarda Anadolu yerlisi Süryani etnik temizliğe ve soykırıma maruz bırakıldı. Yirminci yüzyıl başlarında bile oranları bugüne nazaran inanılmaz yüksek olan bu Hristiyan etnisiteler, bugün on binli rakamlarda. Nereye gitti bu insanlar! Neredeler! Ne geldi başlarına! Türkiye tarih müfredatları, bu soruları sormamak üzerine tasarlandı, bu sorulara yok muamelesi yaptı, bu soruları soranları da hain ilan etti.
Cumhuriyet kurulduğunda, İttihatçıların bu faşizan politik pozisyonunu aynen devraldı. Fakat İttihatçıların “başarılı” etnik temizlikleri sayesinde, Hristiyan halkların temsilcileri artık sayıca ve oranca Türk homojen devletine tehdit oluşturmuyordu. Tek tehdit kalmıştı: Kürtler.
Türkiye, Kürtleri tüm gücüyle baskıladı, dışladı, kimliklerini reddetti, kültürlerini aşağıladı, onları yapay yollarla ve yalanlarla Türk kültürüne, tarihine ve etnisitesine eklemlemeye çalıştı. Kürtleri ilkel, geri, arkaik, kendi başının çaresine bakamayan, Türksüz var olamayan, tarihte hiçbir başarısı bulunmayan, edilgen bir topluluk olarak resmettiler. Türkofonları bu yalanlara inandırdılar. İlkokuldan üniversitelerine dek bu müfredatı papağan gibi nesillerce tekrar ettiler. Böylece Kürtlerin büyük bölümü, özellikle de büyük kentlerde yaşayanları asimile oldu, dilini, kültürünü, folklorünü, ananelerini, tarihini unuttu. Kalanları büyük sosyo-ekonomik zorluklar içerisinde asimilasyoncu politikalara direndi. Fakat devlet güçlüydü ve gücünü askeri anlamda kullanarak Kürtleri susturdu.
Dersim’de, Türkiye Alevi Kürtleri topluca imha etmeye yeltendi ve bunda kısmen “başarılı” oldu. Atatürk’ün manevi kızı Sabiha Gökçen’in de ifade ettiği gibi, insanları havadan bombaladılar, karadan askeri varlıkla üzerlerine gittiler. Çok büyük bir katliam yapıldı. Dersimli aileler Batı’ya sürüldüler. Batı’da köle olarak çalıştırıldılar. Karın tokluğuna, çoluk çocuk, kadın yaşlı bakılmaksızın perişan edildiler. Bu olan olayların hiçbiri Türkiye resmi tarihine girmedi. Kemal Kılıçdaroğlu’nun ataları da bu sürecin mağdurudur. Fakat bugün Kılıçdaroğlu bu tarihsel trajedinin hesabını sormak yerine onu kardeşlik edebiyatıyla gizlemektedir, örtbas etmektedir.
Anadolu’da etnik manada kendi varlıkları bile sorunlu olan Türkler, Kürtleri asimilasyona tabi tutuyor. Bazıları Türklerin etnik varlıklarını sorguladığımda bana sinirleniyor, bu tutumumun mantıklı olmadığını söylüyor. Oysa ben Türklerin Türk resmi tarihince tarif edildikleri manada var olmadıklarını söylüyorum. Yani Orta Asya’dan göçüp Anadolu’ya yerleşmiş saf Türklerin büyük torunları masalı bir yalan. Türkçeyi anadil olarak konuşan ve kendini etnik ve saf Türk bilen insanlar, asimile olmuş kadim Anadolu yerlilerinin, Greko-Romenlerin, Ermenilerin, Süryanilerin ve İranilerin (Fars ve Kürtlerin) torunları. Ben bunu yazınca zannediyorlar ki ben etnik/ırkçı bir ajandayla bunu yapıyorum. Oysa gerçek tam tersidir. Etnik/ırkçı olan Türkiye denen devlet. Bu devlet kimliğini Türk tarih tezi üzerine inşa etti. Bu tez, Türklerin Orta Asya’dan topluca Anadolu’ya göçen bir etnik (ırksal) grup olduğunu varsayıyor ve bunu çocuklara tarih derslerinde okutuyor. Bu yalanı bir de İslami motiflerle, kutsallaştırmalarla, kahramanlık menkıbeleriyle süslüyor, albenisini arttırıyorlar.
İstiyorlar ki Kürtler de diğer Anadolu yerlisi halklar gibi asimile olsun, tarihlerini, dillerini, kültürlerini unutsun! Tüm dertleri budur. Ne kadar Kürdü asimile edersek o kadar iyidir diye özetlenecek bu 100 yıllık ceberut politikalar, bugün de aynen devam ediyor. Kılıçdaroğlu, bu politikaların en bilinen kamuflaj malzemesi olan “hepimiz kardeşiz” edebiyatını yapıyor. Bunun içi boş olmakla kalsa keşke! Aynı zamanda bu, mevcut asimilasyoncu politikaların devamına çanak tutuyor.
Kürtler, Türkofon gruptan (Kendini etnik Türk olarak algılayan çoğunluktan) farklı bir etnisitedir. Kürtler Ortadoğu’da dört devlet arasında paylaştırılmış bir millettir. Kürtler yaşadıkları coğrafyanın asli unsurudur. Ezelden beridir o topraklarda yaşıyorlar. Oraya bir yerden göç etmiş değiller. Bu kadim halk, bölgesinin yerlisidir. Anadolu’da Türkçe M.S. 11. yüzyıldan sonra ilk kez duyuldu. Kürtçenin tarihi ise Milattan binlerce yıl öncesine dayanıyor.
Bu gerçekler sizi rahatsız ediyorsa, bilin ki Türkiye devletinin asimilasyoncu ve uyduruk Türk-üstünlükçü tarih tezinin etkisi altındasınız.
Kemal Kılıçdaroğlu ve Altılı Masa, Kürtlere özgürlük vaat etmiyor. Kürtler anayasal ve yasal tam eşitlik talep ediyor. Mevcut devlet sadece Türklerin değil, Kürtlerin de devleti olmadıkça ve bu durum anayasal statü ile garanti altına alınmadıkça, bu sorun sürekli bu şekilde devam eder. Kürtler ek hak istemiyor. Devlet ne kadar Türklere (Türkofonlara) atıfta bulunuyorsa, o kadar da Kürtlere atıfta bulunsun diyorlar. Kürtlerin en doğal hakkı olan eğitim, öz yönetim, kültürlerini geliştirmek, kendi topraklarında kendi kaderlerini belirlemek gibi hakları, tek devlet çatısı altında gerçekleştirilebilir. Bu konuda sorun çıkartan “Türk” etnisitesi ve onun devletidir. Kürtlerin bir Kürt sorunu yok. “Türklerin” ve Türk devletinin bir Kürt sorunu var. Demek ki esasında soruna “Türk sorunu” demek lazımdır.
Kılıçdaroğlu, mertçe çıkıp bu konuda değişiklikler yapacağız, 100 yıllık hatalardan dolayı özür dileyeceğiz, adem-i merkeziyetçi bir devlete dönüşüp ‘civic’ ve coğrafi bir aidiyetle iki toplumlu bir halk olacağız diyemiyor. Onun yerine Çanakkale, Dumlupınar, Sakarya, koyun koyuna yatmak falan diye edebiyat yapıyor. Bunun sağlaması gayet kolaydır. Madem 100 yıldır bu şartlarda kardeşlik olduğunu ileri sürüyor, haydi o halde bir 100 yıl da aynı şartlar Kürtler için geçerli olsun! Devletin adından tarih tezlerine, pasaportundan okullarına ve müfredatına, her şey Kürt etnisitesine göre tasarlansın. Madem kardeşlik hukuku, “Türkler” de bunu kabul ederler, mutlu-mesut beraberce yaşar giderler. Olur mu?
Elbette bu örneği vermemin nedeni, empati yapmanızdır.
CHP ve Altılı Masa Kürtlere ne sunacak? Onlardan oy isterken, koyun koyuna yattık dışında bir argümanları var mıdır? İktidara gelirlerse, Kürtlerin haklarını ve eşitliğini nasıl garanti altına alacaklar? Böyle bir niyetleri var mıdır? Yoksa aynen 100 yıllık politikalara devam mı diyorlar? Hangisi?
Ben artık yüzeysel vaatlerden sıkıldım. Nedir kardeşim sizin Erdoğan ve suç ittifakından farkınız? Lagaluga yapmadan, sade ve anlaşılır, ama detaylı bir biçimde bu farkı ortaya koyun. İnsanlar da boşuna umutlanmasın!
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***