Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayı – CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, ‘Yeşil Yerel Yönetim ve Kültür Merkezi Binası’ açılışına katılmak üzere Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ile Çanakkale’deydi.
Ziyaretler kapsamında halka hitap eden ana muhalefet partisi lideri, program sonunda gazetecilerle bir araya gelerek kendisine yöneltilen soruları yanıtladı.
AKP dönemiyle özdeşleşen kumpasların başında gelen Balyoz ve Ergenekon süreçlerinde Adalet Bakanlığı görevini yürüten Sadullah Ergin ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan‘ın eşi Emine Erdoğan‘ın eski özel kalemi Sema Silkin Ün‘ün CHP listelerinden aday gösterilmelerine dair eleştirilere yanıt veren Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:
“İlk kez beş parti, bir parti logosu altında seçime gidiyor. Herkes sanki ‘O CHP’li değil. Nasıl bizim listede yer alır?’ diyor. Eski alışkanlıklardan kurtulunamayan bir atmosfer var. Zaman içinde son bulacaktır. Bugün mesela sahnede İYİ Parti milletvekili adayı, Gelecek Partisi milletvekili adayı, CHP milletvekili adayı hep beraber bir arada durduk. Zaman içerisinde taşlar yerine oturacak.
Başka illerde de benzer tartışmalar var, olabilir. Sadullah Bey başka bir partinin adayı, diğer arkadaşlar da başka bir partinin adayı. Dolayısıyla bunlar oyların heba olmaması ve çalışması için böyle bir akılcı politika izleniyor. Burada partilerden çok ülkenin geleceği konusunda temel endişelerimiz var.
‘BİRBİRİMİZİN ALANINA GİRİP ELEŞTİRİ YAPARSAK DOĞRU OLMAZ’
Bu temel endişe gidermek için de altı parti bir araya geldik. Aslolan, Türkiye ve Türkiye’nin içinde bulunduğu sorunları bir an önce aşmak. Biz onların iç işlerine karışamayız. O zaman çok büyük sıkıntı çıkar. Onlar bizim iç işlerimize karışamazlar. Onlar ayrı partiler biz ayrı partiyiz. Onlar kendi adayını seçerler, biz kendi adaylarımızı seçeriz, birbirimizin alanına girip üstü örtülü ya da açık eleştiri yaparsak asla doğru olmaz.”
TAYFUN KAHRAMAN VE CAN ATALAY’A: ONLARA İHTİYACIMIZ VAR
Kılıçdaroğlu, hukuk tarihine bir skandal olarak adını yazdıran Gezi davası sonucunda tutuklanan Tayfun Kahraman ve Can Atalay‘la ilgili soru üzerine şunları kaydetti:
“Tayfun iyi bir şehir planlayıcısı arkadaşımız. İktidar olduğumuzda onunla güzel çalıştığımız ortamları hazırlayacağız zaten. Kaldı ki onlara da ihtiyacımız var. Onların şu anda en azından hapiste olmaları toplum vicdanını rahatsız ediyor. Bu bağlamda hiç kimse üzülmesin.”
‘VAATLERİMİN ERDOĞAN TARAFINDAN TEKRARLANMASI GÜZEL BİR ŞEY’
Peki Kılıçdaroğlu’na göre Erdoğan, kendisinin vaatlerini çalıyor mu? Ana muhalefet partisi lideri, şöyle konuştu:
“Erdoğan bizi izliyor. Biz ne dersek ‘Ben bunu yapacağım’ deme noktasına geldi. Ülkenin iyi yönetilmediğini aslında o da görüyor. Onun partisi de görüyor. Milletvekilleri de görüyor. Ülkenin içinde bulunduğu sorunları o da, biz de yakından görüyoruz. Dolayısıyla Erdoğan’ın yapması gereken vaatler değil, izzeti ikbal ile hükümetten çekilmektir.
Hem Türkiye’yi yordu hem kendisi yoruldu. Türkiye’yi o kadar yordu ki ülkeyi bir sorunlar yumağı haline getirdi… Onun için bir an önce güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçmek konusunda kendi iç dünyasını sorgulaması lazım. ‘Bir yerde hata yaptık galiba. Bu Kılıçdaroğlu doğruları söylüyor ve beni öyle bir noktaya getirdi ki onun söylediklerini tekrar eder noktaya geldim’ demesi gerekiyor.
Doğru, benim söylediklerimi tekrar eden noktaya geldi. Eskiden hep eleştirirdi, şimdi benim söylediklerimi tekrar ediyor. O nasıl yöneteceğini bilmiyor, ben nasıl yeteceğini biliyorum. Sorun alanlarını da bilmiyor.
Ülkede pek çok sorun var. Bu sorun nasıl çözülecek? Üç aşağı, beş yukarı bellidir. Gençliğin sorunları var. On tane genci bağımsız oturup dinlese sorunları görecek.
Mülakatlarda yapılan haksızlığı bütün dünya, herkes duydu. Yeni mi duyuyor kendisi bu sorunu? Mülakat mağduru beş kişiyle özel basın toplantısı yapmıştım. Bu insanlara yapılan haksızlık diye. Bir çok yerde hala devam ediyor aynı haksızlıklar. Benim vaatlerimin Erdoğan tarafından tekrarlanması güzel bir şey, çünkü en azından benim ne kadar doğru ve sağlıklı bir hesap yaptığımı anlamış vaziyette.”
– Dışarıda insanlar bayrak uçlarına soğan takmış. Siz de geçen gün evinizin mutfağında soğan ile ilgili bir video yayınlamıştınız. Yeni bir soğan dalgası yaratıldı diyebilir miyiz?
“Evet, öyle gözüküyor galiba. Şimdi her mutfağın vazgeçmediği bir ürün ararsanız onun adı soğandır. Her mutfakta mutlaka vardır yani. Pazara çıkan, mutlaka soğan alır.
Şimdi siz bu kadar geniş ve güzel coğrafyası olan bir ülkede hala soğanı alınamaz, satın alınamaz noktaya getirmişseniz, mutfaklarda gerçekten yangın varsa, kendi vicdanında ‘Bu memleketin ben bu hale nasıl getirdim’ diye sorgulaması gereken kişinin adı Erdoğan’dır.
Bu plansızlıkla kim neyi üretecek? Plansızlar. Akıl var, mantık var. Kim buğday ekecek? Kim mısır, kim şeker pancarı, kim soğan ekecek? Türkiye’nin ihtiyacı nedir? Bunlara göre teşvikler yapmalısınız. Biz 34 yıl sonra şeker ithal eder noktaya geldik. Onun için diyorum, Erdoğan yönetemiyor artık.
Erdoğan, yanına kim gelir bir şey söylerse onun söylediğini doğru kabul edip hemen gereğini yapıyor ama o kendisine ulaşıp söyleyen kişi aslında bir vurgun peşinde. Nasıl vurgunu vurabilirim? Nasıl malı götürebilirim? Onun peşinde. Erdoğan da onlara uyup karar alıyor.
– Diğer partilerle bir konuşup bakanları da erken açıklayalım diye bir düşünceniz var mı? Projeniz var mı? Ya da en azından kafanızda isimler az çok belli mi?
Kimin bakan olacağına karar vermedim. Diğer liderlerle konuşmadan ‘şu bakan olacak’ demek, demem doğru olmaz. Şöyle ifade edeyim, arkadaşlara da şunu söyledim: Milletvekili olmak isteyen doğal olarak başvurabilir. Ama ben yürütme organında görev almak istiyorum diyenler başvuramazlar.
Bunun üzerine bazı arkadaşlarımız biz yürütme organında görev almak istiyoruz dedi. Bakan olmak istiyoruz, çünkü eğitime söz sahibi olmak istiyoruz dediler. Onlar da bekliyorlar. Kimsenin hakkını yemek istemem. Diğer partilerin de kadrolarında bakan olmak isteyenler var. Her partiye bir bakanlık verilecek, ne gerekiyorsa yapacağız.
Alınan oylara göre bakanlıklar dağıtılacak. Bu çerçeve, Altı liderin imzasına bağlanmış vaziyette, kamuoyuyla paylaşılmış vaziyette. Bu çerçevede ne gerekiyorsa yapacağız.”
‘KUL HAKKI YİYENLERE OY VERMESİNLER’
Kılıçdaroğlu, bir dönem beraber siyaset yürüttüğü ve 2018’de cumhurbaşkanı adayı olarak gösterdiği Memleket Partisi Genel Başkanı Muharrem İnce‘nin ‘muhalefetin oyları bölünecek’ eleştirine rağmen yarışa dahil olması ve AKP’li kararsızlarla ilgili soru üzerine şöyle konuştu:
“Memleket Partisi için bir şey diyemem, diğer partiler gibi saygı duyduğum bir parti. Kendilerini ziyaret ettim, düşüncelerimi aktardım. Altı liderin neler yaptığı konusunda da kendi düşüncelerimizi aktardık, giderken de ortak mutabakat metni anayasa değişikliği metnini kendilerine sunduk.
Kararsızlarla ilgili, gönlüm şunu ister tabi, herkesin sandığa gitmesi ve CHP’ye oy vermesi. O şekilde gerçekleşirse çok mutlu olurum. Ben AK Parti dışında başka bir o partiye oy vermem diye düşünen ama yapılan haksızlıklar karşısında sandığa gitmeyip bari hiç değilse kötü giden bir sürece ben de katkı vermiş olmayayım diye düşünenler gitmeyecektir.
‘Kul hakkı yiyenlere oy vermeyin’ dedim. Çünkü hep inanç üzerinden siyaseti götürdüler. İslamiyette Allah’ın bile affetmediği günah kul hakkıdır. Kul hakkı yiyenlere oy vermesinler.”
‘ÇOCUĞUMUN BESLENME ÇANTASINA KÖPRÜ KOYMAYACAĞIM Kİ, SÜT KOYACAĞIM’
Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın patates – soğan fiyatlarına yönelik eleştirilere yanıt verirken kullandığı “Düşünün, barajın yok, havalimanın yok, bütün bunlarla beraber TOGG’un yok. Uçak gemin yok, ‘domates patates kaç para onu söyle.’ Ya bu adam profesör… Müsvedde bu” ifadesine de değindi.
İnsanların en az üç kez yemek yemek ve karınlarını doyurmak zorunda olduğunu hatırlatan CHP lideri, şöyle devam etti:
“20 yıldır devleti yönetiyorsanız, 20 yılda bu insanları karınlarını doyuramaz bir noktaya taşımışsanız oturup sorgulamanız lazım. ben köprü yemiyorum ki yemek yiyeceğim. Çocuğum beslenme çantasına köprü koymayacağım ki, süt koyacağım.
Bu arada devlet okullarında beslenmeyi sütü yemeyi biz ücretsiz yapacağız. Erdoğan belki bunu da kendi bulmuş gibi tekrar eder.”
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***