İYİ Parti’nin, “AFAD’ın güvenilirliğin yeniden tesis edilmesi” ile ilgili verdiği Meclis araştırma önergesinin TBMM Genel Kurulu’nun bugünkü birleşiminde görüşülmesine ilişkin grup önerisi AKP ve MHP’li milletvekillerinin oylarıyla reddedildi.
Önergenin gerekçesini açıklayan İYİ Parti Konya Milletvekili Fahrettin Yokuş şunları söyledi:
“ÜLKEMİZDE ORTALAMA OLARAK HER YIL 5 İLA 6 BÜYÜKLÜĞÜ ARASINDA EN AZ BİR DEPREM YAŞANMAKTADIR”
“Türkiye sahip olduğu yeryüzü ve iklimsel yapısı gereği doğal afetlerle sıklıkla karşı karşıya kalan bir ülkedir. Su baskınları, sel, çığ, heyelan, yangın ve en önemlisi de deprem ülkesiyiz. Ülkemizde ortalama olarak her yıl 5 ila 6 büyüklüğü arasında en az bir deprem yaşanmaktadır. Bazen bu 7’lerin üzerine de çıkabilmektedir. Yaşanan depremlerle ülkemiz insan kaybı açısından dünyada maalesef üçüncü, etkilenen insan sayısı açısından ise sekizinci sıradadır.
1999 depreminde yaşadığımız büyük felaketten sonra 57’nci hükümet tedbirler almaya çalışmış, Ulusal Deprem Konseyi’ni kuralım, bağımsız bir kurul olsun. Bu kurul bilim adamlarından oluşsun ve bu bilim adamları zaman zaman açıklamalar yapsın, araştırmalar yapsın; bunları da kamuoyuna duyursun, siyasi iktidarlar da buradan kendilerine pay alsın diye. Fakat bu kurul 6 Ocak 2007 yılında Ak Parti iktidarı tarafından sayın Tayyip Erdoğan’ın bir kararıyla iptal edilmiş. Çünkü bu bağımsız kurul doğruları söylüyor. Ne diyor bu kurul, ‘deprem kuşağına bina yapmayın’ diyor. ‘Tarım arazilerine bina yapmayın’ diyor. ‘Denetimi sıkı yapın, keyfe keder bina yapımını önleyin’ diyor. ‘Denetleyin’ diyor.
“AFAD SAYENİZDE DEPREMİN ALTINDA KALDI”
Bütün bunları göz ardı etmek, rant peşinde koşmak siyasi iktidarın öteden beri 21 yıldır yaptığı tek şey. Sadece bununla kalsa iyi. AFAD diye bir kurumumuz var. En son bütçesini 4 milyon lira eksiltmişiz. Yani Türkiye’nin bütçesi bir yıl içinde neredeyse yüzde yüz büyümüş ama AFAD’ın bütçesini yüzde 33 oranında düşürelim demişsiniz. Niye düşürdünüz? Burası deprem ülkesi her yanımız felaketlerle dolu. AFAD sayenizde depremin altında kaldı. Bu yaptıklarınızdan dolayı hiç mi vicdan azabı çekmiyorsunuz? Çekmiyorsunuz çünkü; ‘kader planı’ diyerek, kadere sığınarak kendinizi kurtarıyorsunuz. Belki bugün burada kurtarabilirsiniz ama Hakk’ın huzurunda kurtulmanız çok zor.
AFAD’la ilgili İçişleri Bakanımız var. Diyor ki; ‘Bizim hazırlığımız hep İstanbul depremineydi.’ Dünyanın neresinde olursa olsun, hele çağdaş toplumlarda, batı toplumlarında böyle söyleyen bir bakan bir gün orada oturamaz. Ama sizin her bakanınızın bu tip maalesef sözleri sizi hiç acıtmıyor. Aynı şahıs AFAD’ı Ak Parti’nin arka bahçesi haline çevirmiş, bakanlığı çevirdiği gibi. Buna şaşırmıyoruz, 21 yıllık Ak Parti iktidarının tek özelliği, en önemli özelliği bu.
“MARAŞ’TA, HATAY’DA, ADIYAMAN’DA TÜRK MİLLETİNİN KIYAMETİ OLDUNUZ”
2021 yılında Berlin merkezli Bilim ve Politika Vakfı’nın Türkiye’deki başkanlık sistemiyle ilgili yaptığı araştırmada şöyle deniyor: ‘Türkiye’de bürokrasiyi nitelik yani liyakat değil; tarikat ve AKP üyeliği şekillendiriyor.’ Buna itiraz edecek bir Allah’ın kulu bu ülkede çıkamaz. 21 yıldır zaten bunu yaptınız. Bu yaptıklarınızı yabancılar da görüyor. Ama siz liyakatsizliğe devam ediyorsunuz. Kıyamet oldunuz. Maraş’ta, Hatay’da, Adıyaman’da Türk milletinin kıyameti oldunuz.”
“AFAD’IN NASIL BECERİKSİZ BİR YÖNETİM ANLAYIŞIYLA KARŞI KARŞIYA BIRAKILDIĞINA TANIK OLDUK”
HDP adına söz alan İstanbul Milletvekili Ali Kenanoğlu da şunları kaydetti:
“AFAD’ın yaşadığımız bütün felaketlerde nasıl işe yaramaz, nasıl beceriksiz bir yönetim anlayışıyla karşı karşıya bırakıldığını ve amacına uygun hiçbir işlemi zamanında ve doğru bir şekilde yapamadığına tanık olduk. Kendimiz bizzat deprem esnasında ve sonrasında yaşadık; bir de AFAD’ın kendi raporları var. İki tane raporları var. Bir tanesi 2011 yılında AFAD kendi iç değerlendirme raporlarında Van depreminden sonra şunu söylüyor; ‘Çadırkentler için kurulacak alanlar önceden bilinmiyordu. Gelen yardımların depolanacağı alanlar tespit edilmemişti. Depo alanlarında tasnif ve dağıtım yapılacak personel eksikti. Çadırların bir kısmı mevsim koşullarına uygun değildi. Depremle birlikte cep telefonuyla iletişim kesilmesi nedeniyle bazı koordinasyon problemleri yaşandı. Uygulanabilir il, ilçe afet ve acil durum planları yoktu ve mevcutlarda yetersizdir.’
“AFAD KENDİ DÜZENLEDİĞİ 2 RAPORDA DA ASLINDA NASIL REZİL BİR ŞEKİLDE YÖNETİLDİĞİNİ KENDİSİ İTİRAF EDİYOR”
Bunlar 2011’de söylenmiş. Bu depremde bunların aynısı oldu. Yani AFAD kendisi açısından neyi eksik bulmuşsa tamamını bu depremde de yaşadık. 2011’den bu yana AFAD’ta bir düzeltme söz konusu değil. Bir de 2022’de Düzce Gölyaka depreminden sonra hazırladıkları bir rapor var. O raporda da benzer unsurlar var. ‘Koordinasyon sağlanamadı, toplanma alanları yanlış seçildi, yardımlar geç geldi, çadır takibini yapamadık, yemek dağıtımında sorunlar yaşadık, inşaat mühendisleri yerine öğretmen ve imamlardan ekip kurduk, afet nakliye personeli ancak 2 gün sonra Düzce iline ulaşabildi, zarar tespit konusunda yetersiz kalındı.’ Yani AFAD kendi düzenlediği 2 raporda da aslında nasıl rezil bir şekilde yönetildiğini kendisi itiraf ediyor.
AFAD’ın hem 12 yıl önce hem depremden bir yıl bile olmadan önce kendisinin yapmış olduğu bütün bu tespitleri düzeltememesinin sebebi liyakatsiz kadrolar tarafından yönetilmesi, yandaşların korunması, eş, dost, akraba, aile şirketi haline dönüşen kurumlar, kuruluşlar ve buradan kaynaklı olarak bu liyakatsiz insanlar bu kurumları layıkıyla, düzgünce, olması gereken şekilde yönetemediği için sorunlar düzeltilemiyor.”
“AFAD’A ATADIĞINIZ LİYAKATSİZ, BECERİKSİZ YÖNETİCİLER SAYESİNDE HER GEÇEN GÜN AFAD KAN KAYBEDİYOR VE İTİBARSIZLAŞIYOR”
CHP İzmir Milletvekili Ednan Arslan ise şöyle konuştu:
“Devlette bazı kurumlar vardır ve bu kurumlar siyaset üstü kurumlardır. AFAD bunlardan biridir ama maalesef bu yönetim anlayışıyla AFAD’a atadığınız liyakatsiz, beceriksiz yöneticiler sayesinde her geçen gün AFAD kan kaybediyor ve itibarsızlaşıyor. Bunun sonucunda da maalesef ülke olarak büyük bedeller ödüyoruz. Depremin üzerinden tam 59 gün geçti. Hala enkazların altından cansız bedenler çıkıyor. Hangimizin yakını olsa o enkaz altında beklerdik. Bu insanların hayatları bu kadar değersiz miydi? Hani sizin bu liyakatli kadrolarınız betonların üzerine 2-3 kez kontrol edildi yazmışlardı? Hani o enkazların tamamı kontrol edilmişti?
Maalesef hala 59’uncu günde Malatya’da, Maraş’ta ve diğer illerimizde cansız bedenlere ulaşılıyor. Liyakatsizliğin tap noktası burasıdır. AFAD siyaset üstü bir kurumsa lütfen bu kurumu hep beraber nepotizm uygulamalarından arındırarak, bu yönetim anlayışından uzak tutarak hep beraber ayağa kaldırmamız gerekiyor. Depremler bitmeyecek, bundan sonra da depremler olacak ama bu yönetim anlayışıyla, bu bakış açısıyla AFAD, Kızılay devam ederse biz burada daha çok AFAD’ı, Kızılay’ı konuşuruz.
“AFAD İLK YAPMIŞ OLDUĞU BİLGİLENDİRMEDE ADIYAMAN’I UNUTTU”
Depremin ilk gününden beri Adıyaman’daydım. Uzunca bir sürede Adıyaman’da kaldım. AFAD ilk yapmış olduğu bilgilendirmede Adıyaman’ı unuttu. Deprem olan 11 ilden biriydi ve en büyük can kaybının olduğu illerden biriydi Adıyaman’ın adını yazmadı. Bu liyakatsiz, beceriksiz kadrolardan, Adıyaman’ın ismini yazmayanlardan kim hesap sordu? Tek bir istifa eden var mı? Ondan sonra da sayın Cumhurbaşkanı çıkıp, Adıyaman’dan helallik istiyor. Hadi oradan, neyin helalliğini istiyorsunuz? İnsanlarımız orada donarak öldü. Alınamayan tedbirler yüzünden, yapılamayan erken müdahaleler yüzünden orada bağıra bağıra, can çekişe çekişe öldüler.
Bizim yapmamız gereken bu kurumların üzerinden siyasetin etkisini azaltıp, ortak akılla kurumları ayağa kaldırmamız gerekiyor. Tek adam rejimi bu ülkede devlet kurumlarını bir bir çürütüyor. Liyakatsiz kadrolar talimat almadan hiçbir iş ve işlem yapmıyor. Bunun sonucunda da maalesef insanlarımız ölüyor. Pandemide 5 maskeyi dağıtamayanlar, selde insanları kurtaramayanlar, yangında doğamızı koruyamayanlar bu depremde de vatandaşlarımızı maalesef enkaz altında kurtaramadılar.”
Görüşmelerin tamamlanmasının ardından İYİ Parti’nin grup önerisi AKP ve MHP’li milletvekillerinin oylarıyla reddedildi.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***