Mülkiye’yi bitirdikten sonra 1969’da Yön dergisinde yazmaya başlayan Hasan Cemal, Türkiye’nin en kıdemli aktif gazetecilerinden biri. Yön’den sonra sırasıyla Devrim, Cumhuriyet, Sabah, Milliyet ve T24’te yazı işleri müdürü, Ankara temsilcisi, genel yayın müdürü, köşe yazarı, başyazar, köşe yazarı olarak gazetecilik faaliyeti yürüten Hasan Cemal, 14 Mayıs seçimlerinde HDP’nin yerine seçime girecek Yeşil ve Sol Parti’den İstanbul milletvekili adayı oldu.
Yıllarca siyasetin tam göbeğinde olmasına rağmen aktif politikaya girmeyi tercih etmeyen Hasan Cemal’in 79 yaşında bu kararı alması kendi tabiri ile “gazeteci milleti”nde şaşkınlık yarattı. Osmanlı İmparatorluğu’nu Almanya’nın yanında 1. Dünya Savaşı’na sokan İttihat Terakki’nin üç büyük isminden Cemal Paşa’nın torunu, 32 yıl önce de siyasete girme teklifi aldığını ancak o dönem bunu kabul etmediğini söyledi.
AYŞE CEMAL: TAŞIN ALTINA ELİNİ KOY
Artı Gerçek’ten Esra Çiftçi’nin sorularını yanıtlayan Hasan Cemal, milletvekilliği adaylığına giren süreci şöyle anlattı:
“91 yılında Erdal İnönü SHP Genel Başkanıyken bana milletvekilliği adaylığı teklif etti. O zaman kabul etmedim. Bugün de HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan milletvekiliği adaylık teklifi yaptı. Önce tereddüt ettim, ısrar etti. Uygun bir şekilde kabul etmedim. Daha sonra eve gelip eşimle paylaştım, eşimin de benim gibi düşüneceğini, hatta kabul etmediğim için sevineceğini düşündüm ama öyle olmadı. Aksine, “Bunca zamandır Kürt meselesiyle uğraşıyorsun, kitaplar yazıyorsun. Türkiye ilginç bir döneme giriyor, bu dönemde siyasette yer almalısın, elini taşın altına koy” dedi. Ben de bunun üzerine elimi taşın altına koymaya karar verdim. Kürt meselesinin genel olarak çözümünde ve Türkiye’de barış, demokrasi, adalet ve özgürlük için çalışıp bir şeyler yapmaya gayret etmek istedim ve gazetecilik gömleğimi bir kenara astım.”
Hasan Cemal, medya dünyasında büyük tartışma yaratan “Cumhuriyet’i Çok Sevmiştim” adlı kitabında Cumhuriyet gazetesinde kendi tarifiyle “vazo kırıldı” döneminde 1991 yılındaki süreci çok ayrıntılı tarif ediyor. Ancak kitapta seçimlerle ilgili gazetede izdüşümü de olan birçok ayrıntıya yer verirken Erdal İnönü’nün teklifiyle ilgili bir değerlendirmede bulunmuyordu.
“DEMİRTAŞ, KAVALA, YAPICI, KIŞANAK GEZİCİLER, ACILAR SAYMAKLA BİTMEZ”
Hasan Cemal 54 yıllık gazetecilik yaşamında çok kişilik katliamına uğradığını, “hakaret yalan hepsine tanıklık” ettiğini, bundan sonra elini taşın altına koyarak iyi niyetle yapabileceklerinin en iyisini yapmak istediğini dile getirdi.
“Türkiye’de insanlar çok büyük acılar çektiler. Kürtleri düşünün, Selahattin Demirtaş’ı düşünün, Gültan Kışanak’ı düşünün. Yine Osman Kavala’yı düşünün, Ahmet Altan’ı düşünün, Mücella Yapıcı’yı düşünün, Gezicileri düşünün liste o kadar uzun ki, yaşanan acılar saymakla bitmez. Benim yaşadıklarım onların yanında hiçbir şey. Yine yurt dışındakileri düşünün. Cengiz Çandar nihayet geldi, aday oldu çok sevindirici ama Can Dündar orada, yine sürgünde yaşayan çok insan var. 79 yaşına geldim, bundan sonra ne kadar yaşarız? Şimdi enerjim var, sağlığım var, ne kadar insana dokunursam o kadar mutlu olacağım”
Askeri vesayeti kaldırmak için 12 Eylül 2010 Referandumu’na “yetmez ama evet” şimdi Türkiye’nin 12 Eylül döneminin bile gerisinde kaldığının altını çiziyor.
“BAŞLANGIÇ NOKTASI ERDOĞAN’DAN KURTULMAKTIR VE KÜRT SORUNUNU MECLİS ÇATISI ALTINA GETİRMEKTİR”
“Askeri yönetimler hariç ben böyle bir dönem görmedim, Evren de dahil buna. Türkiye’nin yaşadığı en kötü dönemi yaşıyoruz. 12 Eylül’de bile bir hukuk vardı. Türkiye 12 Eylül’den sonra ikinci sınıf bir demokrasiye açıldı, Erdoğan ikinci sınıf demokrasiyi de yok etti. Yani 12 Eylül ile birlikte açılan ikinci sınıf demokrasi dönemini de kapattı.”
Herkes Kürt sorununun çözümünden söz etmeye başladı ama nasıl olacak? Başlangıç noktası Erdoğan’dan kurtulmaktır ve Kürt sorununu Meclis çatısı altına getirmektir. Bu sorunu masaya koyduktan sonra meclis çatısı altındaki Millet İttifakı, Emek ve Özgürlük İttifakı ve diğer partilerin katılımıyla Kürt sorununu çözmek için gerekeni yapmak lazım. Sorunun zor taraflarını, kolay taraflarını sıralayıp kolayından başlamak gerek. Çünkü 100 yıllık bir sorunu bir anda çözemezsiniz. Önceliklerden başlamak gerek. Bunun meclis içi var, meclis dışı var. Dikkatli, soğukkanlılıkla yapmak lazım. Uzlaştırma ruhunu oluşturup o uzlaşma ruhuyla çözüme ulaştırmak gerek. Geçmişin tecrübesi de bize bunu gösteriyor.
Kaynak: Gerçek Gündem
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***