YORUM | Av. MEHMET TAHSİN
Recep Tayyip Erdoğan birgün fikir değiştirse, “Ey milletim, ben büyük bir yanlış yaptım. Bugüne kadar terörist dediğim insanlar terörist değil, Fetö diye bir şey yoktur.” dese, önce etrafındaki kadro buna şiddetle karşı çıkacaktır. Hatta bu da yetmeyip aralarında Erdoğan’ı “Fetöcü” olmakla suçlayanlar olacak, bugün kendisine ölümüne destek veren medyası, bürokrasisi ve iş adamları karşısına dikilecektir.
YARGILANMA KORKUSU
Çünkü Erdoğan’ın etrafında kenetlenmiş kitle, büyük oranda suça batmış, menfaati gereği orada bulunan, liyakatsiz, beceriksiz ve kifayetsiz muhterislerden oluşmakta. Düşünsenize, kamu görevinden ihraç edilen 125 binden fazla KHK’lıların yerine parti referansı ile alınan asker, polis, diplomat ve yargıçların o güne kadar yaptığı her işlem mercek altına alınacak, varsa suç teşkil eden işlemleri nedeniyle birçoğu yargı önüne çıkacak.
Dönemin başbakanlık müsteşarının bir bürokratını suç işlemeye teşvik ederken “Yav kardeşim biz yasa yapan yeriz. Gerekirse hangi yasa yapılıyorsa onu yapar, sizin yaptığınızı suç olmaktan çıkarırız.” demesi, onları yargılanmaktan kurtaramayacak. Tıpkı bugün, geçmişte işlediği suçlar yüzünden ceza almış ne kadar kriminal adam varsa hepsinin de “Bana ceza veren hâkimler fetöcüydü” diyerek aklanmaya çalıştığı gibi o gün geldiğinde “Bu işlemi yapan AKP’liydi” denilecek, yaptıkları her şey sorgulanacak.
BU SİSTEMDEN NEMALANANLAR
“Fetö Borsası” kavramını sanırım ilk defa AKP’li Şamil Tayyar ortaya attı. Haklarında Cemaat soruşturması açılan iş adamlarından, dosyalarını kapatmak için para sızdırılması için bu tabiri kullandı. İşin içinde emniyet ve yargı mensupları, avukatlar, gazeteciler, iş adamları ve tabii ki parti teşkilatları var. Devlet zırhına bürünmüş haramiler, akıl almaz kumpaslar kurarak kendilerine boyun eğmeyen kim varsa arsızca malına mülküne çöktüler. Hapislere attırdılar. Geçmişte bunun bir örneğini “Cem Küçük ve Mehmet Metiner’in Kayseri Maceraları” başlıklı bir yazıyla ele almıştım. Kayseri’de Metiner ve Küçük’ün de içinde olduğu, hâkim-savcı ve polis amirlerinden oluşan bir çete, Boydak ailesini emsal göstererek “sana da aynısını yaparız” tehditleriyle büyük paralar kopardıkları haberleri basında yer almıştı.
İşte bu kirli gasp düzeninin bileşenleri öncelikle bu yolla kolayca servet sahibi oldukları için menfaatlerinin kesilmesini istemiyorlar.
Ama dediğim gibi, asıl korkuları işledikleri suçlar yüzünden yargılanma tehlikesiyle karşı karşıya olmaları. Mehmet Metiner ve Cem Küçük gibi tiplerin “Erdoğan giderse, ilk telef olacak olan biziz!” demeleri boşuna değil.
Yaklaşık 4 yıl önce bir televizyon programında konuşan Cem Küçük, “Babacan veya herhangi biri seçildi, bir kere biz dahi herkes yargılanır. Seri bir tutuklama başlar. Elinden gazeteyi alma, bir günde medyasını alma, şirketleri alma… Bunları yaparlar. KHK’lılar hemen çıkar… Ve yargılamalar başlar. O zaman ABD’yi, Avrupa’yı yanına alacak. İstediği gibi kanun çıkartır mı, çıkartır. Mehmet Metiner’i tutukladı, Avrupa Birliği itiraz mı edecek?” deyince Mehmet Metiner araya girerek, “Yani gene ilk telef olacak olan biziz!” demişti.
O günlerde bir iktidar değişikliği söz konusu bile değilken, Erdoğan’ın koltuğunun sallandığı bugünlerde yandaşların yaladığı korkunun boyutunu az çok tahmin edersiniz.
ERDOĞAN GİDERSE GİDECEKLERİN LİSTESİ
Şimdi gelelim asıl konumuza. Evet, Erdoğan giderse “telef olacak” isim sayısı epeyce kabarık. Malumunuz, Türkiye 9 Temmuz 2018 tarihinden itibaren Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçti. O tarihten sonra Afyon’un Bolvadin ilçesine içme suyu arıtma tesisi kurulmasından tutun, Hatay’ın Defne ilçesindeki kamulaştırma kararlarına kadar her şey Erdoğan’ın imzasıyla yapılmaya başlandı.
İşte bu kararlardan birisi de bu yazının esas konusu.
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçildiğinin hemen ertesi günü, 10 Temmuz 2018 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan 3 No’lu Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi şunu söylüyor:
“Bu Cumhurbaşkanlığı Kararnamesine ekli (I) sayılı cetvelde yer alanların görev süresi, atandıkları tarihte görevde bulunan Cumhurbaşkanının görev süresini geçemez. Cumhurbaşkanının görevi sona erdiğinde, bunların görevi de sona erer.”
Peki kimler var bu ekli listede?
İlk sırada Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş var. Sonra MİT Başkanı Hakan Fidan. Daha sonra sırasıyla MGK Sekreteri, Devlet Denetleme Kurulu Başkan ve Üyeleri, Savunma Sanayii Başkanı, Bakan Yardımcıları, Cumhurbaşkanlığı Ofis Başkanları, Cumhurbaşkanlığına Bağlı Kurum ve Kurul Başkanları, TRT Genel Müdürü, TRT Yönetimi, Merkez Bankası Başkanı, Özelleştirme İdaresi Başkanı, Sayıştay Başsavcısı, Valiler, Büyükelçiler, TMSF yönetimi, İl Müftüleri, Varlık Fonu Yönetimi vs. Toplam 711 bürokratın olduğu bir listeden söz ediyoruz. Erdoğan rejiminin hukuksuz uygulamalarının altında imzası olan bürokratlar bunların bir kısmı.
Eğer 14 Mayıs seçimleri sonucunda bir iktidar değişikliği söz konusu olursa bu kadroların tamamının görevi sona erecek. Sonra, yandı gülüm keten helva. Eğer görev yaptıkları süre zarfında yasal olmayan işler yapmışlarsa, Erdoğan bile onları yargılanmaktan kurtaramaz.
Bu yüzden mevcut rejimin devamı bunlar için hayati önem taşıyor. Erdoğan kaybederse, Erdoğan rejiminin bileşenleri de kaybedecek. Sadece 711 bürokrat değil, o bürokratların yancıları da hukuksuz işlemlerin altında imzaları olan yargı ve emniyet kadroları da bu sistemden haksız kazanç sağlayan iş adamları ve gazeteciler de kaybedecek.
İşte tam da bu nedenle bu bileşenler, yaklaşan seçimde Erdoğan’ın kaybetmemesi için ellerinden geleni artlarına koymayacaklar. Özellikle bu dönemde her türlü hukuksuzluğu gözlerini kırpmadan işleyecekler. Muhalefetin seçimi kazandığı takdirde hesap sorabilmesi için projektörleri şimdiden bunların üzerine çevirmesinde fayda var.
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***