Bugün Türkiye’de yaklaşık 2 milyon Boşnak’ın yaşadığı tahmin ediliyor. Türkiye’nin pek çok şehrinde yaşayan Boşnakların İstanbul’daki semtleri ise Bayrampaşa, Yıldırım Mahallesi olarak bilinir.
Boşnaklar arasında ilk akla gelen basketbolcu Hidayet Türkoğlu, Emir Preldzic, Hüseyin Beşok gibi isimler. Yine eski futbolcu MHP Milletvekili Saffet Sancaklı, oyuncu Kıvanç Tatlıtuğ, yazar Ayşe Kulin, şarkıcı Cem Adrian gibi isimler de Boşnak asıllı.
Ve daha pek çok bilindik isim… Ayrıca bugünlerde konuşulduğu üzere diğer isimlerden biri de Türkiye İşçi Partisi (TİP) Başkanı olan Erkan Baş.
Yakın zamanda Büyük Birlik Partisi (BBP) lideri Mustafa Destici, katıldığı bir televizyon programında Baş hakkında “Yugoslavya’da komünist bir rejim vardı. Buradan geçiyorsun Almanya’ya. Tamamen sol örgütler içerisinde, belli ki Alman istihbaratlarının kontrolünde yetiştiriliyorsun, Türkiye’ye gönderiliyorsun” demişti.
Destici ayrıca Baş’a hitaben, “Gerçek soyadın Jusoviç. Burada Baş’ı kullanıyorsun. Türk milletinin karşısına Jusoviç diye çıkabiliyor musun?” da demişti.
Twitter hesabından konu hakkında bir paylaşım yapan Baş, “Bu şahsı ciddiye almam ama burada mesele ben değilim. Hakaret edilen ülkemizdeki milyonlarca Yugoslavya göçmenidir. Ajan diye itham edilen Almanya’da doğmuş milyonlarca işçi çocuğudur. İşte ırkçılık budur” ifadelerini kullanmıştı.
Baş, yine aynı sözlerinin devamında şunları da yazdı:
“‘Gizleniyor’ dediği bilgilere ise herkes kolaylıkla ulaşabilir. İlk görselde adıma açılmış Wikipedi sayfasını, ikincisinde ise kaleme aldığım Yaşamak İçin Sosyalizm kitabındaki satırları okuyabilirsiniz. Irkçılık komploculuktur, ırkçılık sahtekarlıktır. Bu da basit bir örneğidir.”
Baş, için Wikipedi’de şunlar yazıyor:
“14 Temmuz 1979’da Batı Berlin’de doğdu. Yugoslavya göçmeni Boşnak bir ailenin çocuğudur. Ailenin Yugoslavya’daki soyadı Jusović (Yusoviç) idi.”
‘DESTİCİ SAÇMALAMIŞ, BELLİ Kİ BİLMİYOR DA…’
Bayrampaşa’da Yıldırım Mahallesindeyim. İşin aslı uzun bir süredir oturduğumuz kendi mahallemdeyim. Önce Bosna Sancak Kültür ve Yardımlaşma Derneği’ne gidiyorum. Dernek yöneticilerinin çoğu iftar sofrası kurmak üzere deprem bölgesi olan Hatay’da.
Dernek yöneticilerinden Nuri Koç, Boşnakların ad ve soyadları ile ilgili bilgi verme ihtiyacı duyuyor. Haliyle… Çünkü hakikaten önemli.
Nuri Koç (Eski soyadı Kuçueş) “Gümrükte adımız değiştirildi. Adımızı soyadımızı memurlar verdi” diye anlatıyor. Şimdi 50’li yaşlarında olan Nuri Bey, yedi yaşında Türkiye’ye gelmiş:
“Boşnakçada ‘koç’ pek uygun değil ama soyadımız Kuçueş, memur onu ‘koç’ yapıyor. O adam (Mustafa Destici) saçmaladı. Belli ki bilmiyor da… Orada Jusoviç, Yusufoğlu demek. İbroniç, İbrahim oğlu. Saffet Sancaklı, bir yakınımız. Onun soyadı da İsmailoviç yani İsmailoğlu demek. Bu ‘iç’ler orada ‘oğul’ olarak geçer.”
Memurların vermiş olduğu Türkiye’deki adla Nuri Koç, sözlerine milliyetçi söylemi örseleyecek mizahi yanı da olan bir tespitle devam ediyor:
“Osmanlı bizim oralara 1360’ta gelmiş. Trabzon’u alışı 1461. Trabzon’da da o zaman Müslüman yoktu. Osmanlı geldi Müslüman oldu. Bizde de öyle. Orada bize Türk diyorlardı, buraya geldik Boşnak olduk. Anlatabiliyor muyum?”
‘ERKAN BAŞ’LA GURUR DUYUYORDUK ŞİMDİ DAHA FAZLA’
Derneğin bir diğer üyesi ise Nafit Tarkan Bayraklı. O da benzer mazisini şöyle anlatıyor:
“Babam Şensoviç, annem Hoccic. Yani Şemsioğlu, Hocaoğlu. Buraya geldiler, tipe baktılar, soyada ‘Bayraklı’ yazdılar. Ben dört yaşında geldim. Adam (Mustafa Destici’yi kast ediyor) bilgisiz bir insan. Onu bile bilmiyor. Erkan Baş için ‘kendisini saklıyor’ diyor, ne saklayacak canım? Erkan Baş, son derece kaliteli bir insan. Biz onla gurur duyuyorduk, şimdi daha da fazla. Şahsen benim oyum ona. Zaten onaydı.
Senin memleketlin kimdi? Hani hoca… He Metin Lokumcu. Demokrat, sosyalist bir adamdı. Seviyoruz onları, yalan yok yani… Ben ırkçı bir insan değilim ama bundan 15 sene önce Türk basketbolu zirvede olduğunda milli takımdaki beş kişi bizim mahalledendi. Bu ölçü değil elbette. Ama ilk Kütahyalı (Rasim Ozan Kütahyalı’yı kast ediyor), şimdi bu. Ağır geliyor.”
‘DERNEĞİMİZ KIZILAY’DAN AFAD’DAN DAHA FAZLA HİZMET VERİYOR’
Yine mahalleden Selahattin Bilir’le dernekten çıkmak üzereyken konuşuyoruz. Sözlerine “Değerli arkadaşım, öncelikle hoş geldiniz” diye başlıyor. Öncesinde tanışmıyoruz ama hitaptaki seslenme resmî bir tonda:
“Biz bu ülkenin en iyi dostlarıyız. Tövbeler olsun ne münasebet! Bizim derneğimiz Kızılay’dan, AFAD’dan bile daha faaldir. Hatay, İskenderun’da 102 tane konteynırı olan ‘Bosna- Sancak Mahallesi’ kurduk. Her yere gıda, kıyafet taşıdık. Geçen sene o küstah Kütahyalı konuştu, ne haddine! Şimdi bu… Türkiye’de kaç milyon yurttaşız. Hiç duydunuz mu? Bir Yugoslav göçmeni, bir Rumelili birine hakaret etmiş. Biz işimize bakarız. Erkan Baş’ı gıyabında tanıyoruz, bizim çocuğumuz.”
‘ERKAN BAŞ AİLEMİZDENDİR’
Boşnakların kahvesine inerken Boşnak olan Burcu Deniz Baloto ile konuşuyoruz.
Boşnak kadınlar, erkekler fiziksel olarak kendilerini belli eden milletten oldukları için çoğuna ‘Boşnak mısınız?’ sorusuna gerek kalmadan Destici’nin sözlerini sorabildim. Bebeğini parka götürdüğü için sohbetimiz kısa sürüyor.
Deniz, şunları söylüyor:
“Destici’nin özür dilemesini bekliyorum. Bir daha da Boşnakların adını ağzına almaması gerekir diye düşünüyorum. Bizde herkes herkesi tanır. Hepimiz aileyiz. Erkan Baş örnek aldığımız bir isimdir. Erkan Baş ailemizdendir.”
‘SESSİZLİĞİMİZ YUTTUĞUMUZDAN DEĞİL’
Son durağım olan Boşnaklar kahvesinde iki saate yakın oturuyorum. Mahalleden, memleket ahvalinden, oradan buradan konuşuyoruz… Sohbet koyu, müdavimleri eski tanışık olduğu için arada atışmalı, imâlı… Kahvedeyiz ama sanki arka fonda fasıl var gibi.
Sanko Bayraktar’ın oyu Erkan Baş’a. Destici’nin ettiği laflardan sonra mı alınmış bu karar? “Yok, zaten karar vermiştim” diye yanıtlıyor.
Bayraktar, uzun lafın kısası, “ortalık zaten karışık, ondan ses etmiyoruz” diyerek anlatıyor:
“Sanko yani Salih derler bizim Boşnakçada. Örneğin Hakkı’ya Hako derler, Mehmet’e Meho derler. Herkesin soyadını değiştirmişler. Bizim soyadımız Pepiç’ti. Erkan Baş’a edilen laf için büyük tepki var burada. Protesto edelim dedik ama seçim bilmem ne, ülke zaten kendi derdinde, bir dert de bizden yana olmasın dedik. Sessizliğimiz ondan, bilinçsizliğimizden ya da yuttuğumuzdan değil.
Burada köy gibiyiz, insanlar burada çok mütevazi, memleketten bile dedelerimiz tanışır. Biz kaba insanlar değiliz. Onun yaptığı keşke gaf olsa ama bence bilinçli olarak yapıldı. Tito öldüğü zaman ülke parçalara bölünmüştü. Burayı düşün, bizde yedi bölge var, her birinin ülke olduğunu düşün. Hırvat kökenli bir adamdı ama herkesi bir arada tuttu. Tito’yu ne kadar biliyor? Yarın öbür gün biz Atatürk’ün artığı olacağız. Lafı oraya getiriyor. Bizde Atatürk’ün yeri başkadır. Bize edilen laf Atatürk’e yapılmış bir hakarettir. Bizi buraya getiren Atatürk, daha bunun ötesi var mı? Sen beni neyle sorguluyorsun?”
‘ERDOĞAN HAFTASONLARI BURADA TOP OYNARDI, BİZİ TANIR’
Bayraktar, BBP Partisi’nin oylarını hatırlatıyor. En çok ‘yaz, unutma’ diye tembih ettiği şey ise kimi Boşnakların bugünlerdeki sessizliği. Biri Milletvekili Saffet Sancaklı, diğeri eski basketbolcu Hidayet Türkoğlu:
“Yüzde 3’le konuşuyor. (Mustafa Destici) O da alırsa, sağdan soldan dolmayla alıyor o yüzde 3’ü. O kadar da yok, yani yüzde bir. Bizim iki tane milletvekilimiz var, onlardan hiç ses yok. Hesapta Boşnak ya… Onu da belirt, alt yazına ekle, unutma. Biri MHP Milletvekili Saffet Sancaklı, bir de Hidayet Türkoğlu. Babası burada oturuyor. Ona da bir altlık koy. Tık yok! Cumhurbaşkanı ile burada top oynayan bir sürü insan var. Boşnakları çok iyi bilir. Bizi biz kadar bilir. Hafta sonu buraya gelip top oynuyordu, Yıldırım Bosna ile beraber.
Her şeyi not etmeyi severim. Sene 2000. Ben bir dönem suculuk yaptım. Onlar gelmeden evvel 11 tane damacanayla bir çeyrek altın alıyordum. Çeyrek altın 27 TL’ydi, damacana 2,5 TL’ydi. Her şey var, doğru ama vitrine bakıyorsun.
Ben Polakça biliyorum, Sırpça biliyorum, yedi bölgenin tamamıyla anlaşabiliyorum. Rusça, Çekyaca, Macarca, Romence konuşabiliyorum. Her ay vergi veriyorum. Destici bir lira vermiyordur.”
BİZDE VATANINA İHANET EDECEK İNSAN BULAMAZLAR
Bayrampaşa’nın en tanınmış müzisyenlerinden biri olan Beşko Vişniç ise sıkı Cumhuriyet Halk Partili. 14 Mayıs sabahı, Kılıçdaroğlu kazanamadığı takdirde ülkeyi terk edeceğini anlatıyor. Bir de alkol fiyatlarını, bir de tutuculuğu, bir de Boğaz, İstanbul, rakı aşkını… Sahne insanı olduğu için konuşması tumturaklı, akıcı. Şu kadarını aktarayım:
“O lafları söyletenlere bakacaksın. Bir kızım, bir oğlum var. Bir de çok güzel eşim var, bana göre… İnsan der ya, gözüm karardı, gözüme perde indi, bilmem ne oldu. Seçim pusulasında altı oktan kaydırdılar diyelim, hepsini bırakır giderim. Seçimde ters bir şey olursa evi satıyorum. Benim artık burada yobazlarla işim olmaz. 18 Mayıs benim doğum günüm. Kılıçdaroğlu kazanırsa, ben o günü artık doğum günüm olarak kutlayacağım. Biz ülkesine sadık, namuslu insanlarız. Bizde vatanına ihanet edecek insan bulamazlar. Ben 5 bin defa sahne almış bir insanım. Eskiden çok güzeldi, kimse karışmazdı. Şimdi, ‘Ya baba diyor, gözünü seveyim gözükmesin.’ Neden diyorum. Düğün sahibi içki vermiyor. Ben genç bir çocuğa parayı veriyorum, kendi paramla içiyorum. Ne kadar ayıp bir şey, düğünde ne yapılır? Yemek yenilir, eğlenilir. Bunu benim elimden aldılar. Atatürk kahrından ölmüş, bu yobazlarla uğraşmaktan ölmüş. Altı oktan başkası yalan bu ülkede. Hiçbir şey yıkamaz bu ülkeyi, öyle bir sağlam yapmış.
Biz soyadımızı nasıl almışız? İlk geldiğimizde tren Sakarya’ya gelmiş. Sene 1969. Rahmetli babamda Türkçe yok. Nüfus müdürlüğünde iki tane memur konuşuyormuş. ‘İsme bak baba, ne yazalım buna’ diye. Rahmetli babamın soyadı Vegav’mış. Yahu Bekir yazalım gitsin demişler. Bekir’i yapıştırdıktan sonra eee soyada geliyorlar. Visnıjice… Onu nasıl yapacağız demişler. Onu da Vişne yazmışlar. Babama demişler ki, tamam mı hemşerim? Babam da tamam demiş. Şimdi nam olsun diye tekrar soyadımı geri alacağım.
Ruslar iki arkadaş birbiri ile konuşurken, ‘İstanbul’u deniz ayırıyor deniz!’ derler. Aşkla anlatırlar. İstanbul’da bir aşk var, yücelik var. İstanbul’da rakı içmek bile bana göre yüce bir şey yani. Hepsini elimizden aldılar. Boğaz’da Yeniköy’de her yerde müzik tınısı duyardın. Ud, efendime söyleyeyim kanun, keman, şimdi yok. Cuma pazarından al balığı, otur evde, tüpte pişir, hanım bir de damda pişiriyor, kokmasın diye. Dünyanın en pahalı balığını niye yiyeyim ben? ‘Bana yarım kilo istavrit ver.’ Şu zavallılığa bakar mısın ya? Aşk yok, İstanbul beton oldu. Hatay’da insanlar niye öldü? O güzelim Hatay’da yaşayanların günahı neydi? Dizi filmi ihraç ediyorlarmış, Brezilya yıllar yılı dizi film ihraç etti, battılar, yeni yeni toparlanıyorlar. Bana ne abi diziden.
Destici bey, dünyadan bir haber. Kaç kişiyiz burada? Urfalı gibi şarkı söyleyemeyiz. Allah vergisi bir gendir bu. Bunu bilmek lazım. Sen orda boş boş konuşuyorsun. Yok ‘artık’ falan… Sporculara bakıyorum, bu ülkede göçmenler olmasa senin sporcun olmaz… Bu ülkeye günah ya! Öyle güzel bir ülke ama kimlerle uğraşıyoruz. Geçen iki arkadaşla Amasya’ya gittik. Dedim ki, ‘Baba, üç tane denyo İstanbul’dan geldik, burada en çirkin giyinen adamız.’ Amasya halkı, erkeği, kadını o kadar güzel giyiniyor ki sana anlatamam ya. Bir fasıl gördüm orda. Venedik’ten daha güzel bir yer. Bu mahalle de güzeldir bak… Sırplarda bir laf vardır. (Sırpçasını söylüyor) Yani ‘Bu hayatın tekrarı yok.’
Sırbistan’da Arandelovac Köyü’nde tek Müslümanım. (Yarı zamanlar Türkiye’de yarı zamanlar Sırbistan’da yaşıyor) Daire anahtarım yok. Haftasonu kulübe gidiyorum, 500 kişi var orda. Oturuyorum, çantamı unutmuşum öbür tarafta, üç saat sonra gidiyorum, her şey yerli yerinde. Burada selamün aleyküm diyorum, hemen parmaklarımı sayıyorum. Üzülerek söylüyorum bunu. Bu seviyeye indirdiler insanları, yazık günahtır ya.”
KONUŞACAK ÇOK ŞEY VAR, SEN BİZİ EMEKLİLİĞİNE KADAR DİNLERSİN
Kahvede bir başka Boşnak olan mahalleli ise şunları söylüyor:
“Türkiye’de bizi ötekileştirdiler. Sen Gürcüsün, ben Boşnak, ne fark eder? Burada çal çırp kazan, gelsin de nasıl geldiyse gelsin. Allah belasını versin o zihniyetin. 45 tane çocuğu istismar ettiler. (Esasen tecavüz sözcüğünü kullanıyor. Düzelterek, doğru kullanış ifadesini yazıyorum.) Bildiğimiz 45… Araştırılması için oyluyorlar, içeriye atılması için değil. Biz bunu naklen izliyoruz. Ben öyle Müslüman değilim. Elhamdülillah Müslümanım ama öyle Müslüman değilim. O kadar çok konuşacak şey var ki, sen burada bizi emekliliğe kadar dinlersin. Ülke batmış gitmiş, biz cahil değiliz. Ekonomiyi de politikayı da biliyoruz. Bizim birinci ligde oynayan kaç çocuğumuz var. Şurada en cahilini al, Destici’yi on koyar. Cahil bir adam ama parti başkanı olmuş.”
Yanımızdaki bir başka mahalleli ise nasıl oldu bilmiyorum ama konuyu İstanbul Sözleşmesi’ne 6284 sayılı ‘Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’a getiriyor:
“Ölüm ani, dünya fani, dört karı helal. 6284’ten sonra… Olay bu. Çok konuşulacak şey var.”
Kahveden çıktıktan sonra mahallede yürürken Boşnak olduğunu bildiğim şimdilerde altı aylık hamile olan bir komşumla karşılaşıyoruz. Destici’nin sözleri için mahalleyi dolaştığımı anlatıyorum. Biraz sessizlik oluyor, gözleri doluyor, ‘Hamilelik Filiz, duygusalım’ diyor. Omuzlarına dokunuyorum, sözcük bulamayınca hep öyle yapılır. Güçle şunları söylüyor:
“Her şeyimizi değiştirmişken… Kendi isimlerimiz vardı bizim. Hiç gerek yoktu ayrımcılığa. Duygusalım. Bunun yüzünden huzurumuzun kaçmasına da izin vermeyeceğiz. Burada doğduk büyüdük, annemler 10 yaşında gelmişler. Ben Türkçeyi ilkokula başlayınca öğrendim. Evimizde ailemiz dışında bir Atatürk’ün resmi vardır. Müslümanız. Hiç gerek yok bunlara.”
Kaynak: Gerçek Gündem
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***