Yıldız TAR
ANKARA – Kobanê Yargılamasının 49’uncu celsesi, Savcılık’ın mütalaasını 14 Nisan’da açıklamasıyla kapandı. Bir sonraki duruşma seçimler sonrasına, 3 Temmuz’a kaldı.
Dava, ilk gününden beri ciddi çelişkiler içeriyor. HDP’nin eski Eş Genel Başkanları Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş başta olmak üzere HDP Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyelerinin de aralarında bulunduğu 17’si tutuklu 108 ismin yargılandığı Kobanê Davası’nda temel suçlama 6-8 Ekim olaylarını azmettirmek.
Savcılık’ın mütalaasının tamamı henüz ortada yok. Ancak yargılananlar ve vekilleriyle paylaşılmayan, basına servis edilen mütalaa özetinden anlayabildiğimiz kadarıyla Savcı, herkese en az bir müebbet talep ediyor. Suçlamalar ise TCK’nın neredeyse her maddesini içeriyor.
Avukat Nuray Özdoğan tam da bu karmaşık dosyadaki son gelişme ve çelişkileri anlatmak üzere bugün (15 Nisan) HDP Genel Merkezi’nde basın toplantısı düzenledi. Hem Demirtaş hem de Yüksekdağ hakkında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarını hatırlattı. Tutukluluğa devam kararının yargı tacizi olduğunu, AİHM kararı uyarınca herkesin derhal serbest bırakılması gerektiğini hatırlattı.
‘ERDOĞAN, YARGIYA MESAJ VE TALİMAT VERİYOR’
Uluslararası hukuk Yüksekdağ ve Demirtaş’ın serbest bırakılması gerektiğini söylerken, dün görülen duruşmada ise bambaşka şeyler yaşanıyordu. Sincan Cezaevi Kampüsü Duruşma Salonu’nda mütalaanın özeti boş salona okunurken; Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan Diyarbakır’da konuşuyor, “Diyarbakır’ı işte böyle bir muhabbetle seviyoruz. Bu şehrin her taşında tarihin, medeniyetin nabzı atıyor” diyordu. Diyarbakır’ın bu davada tutuklu yargılanan belediye eski eş başkanı Gültan Kışanak’ın savunma yapması engellenirken kuruyordu bu cümleleri.
Erdoğan, Demirtaş’a yüklenmeyi de ihmal etmedi tabi. Seçim kampanyasını açılışlarla sürdürecek Cumhurbaşkanı adayının hedefinde “Selo” vardı:
“Şimdi bu Selo, nerede? Yasin Börü yavrumuzu bunlar şehit etmediler mi? Bu yavrularımızın üzerinden arabalarla geçerek bunları şehit etmediler mi? Ya bunların derdi Kürt filan değil. Bunlar katil katil, bunlar terörist. Bu teröristlere 14 Mayıs’ta gerekli dersi vermeye var mıyız? Ben size inanıyorum. Öyleyse durmak yok.”
Av. Özdoğan’a göre, davanın başından beri Erdoğan, yargıya mesaj ve talimat veriyor. Seçim sürecine girilmesiyle birlikte bu mesajlar da hızlandı. Öyleki yargılama takvimi seçim takvimiyle eş güdümlü ilerliyor. Av. Özdoğan, bu iddialarına 6 Şubat depreminin hemen ertesinde Mahkeme’nin duruşma yapma ısrarı ve son duruşmada alelacele mütalaayı sunma gayretini kanıt olarak gösteriyor. Seçim öncesi mütalaanın özetini okuma gayreti, kararın seçim sonrasına bırakılmasıyla da perçinleniyor.
MÜTALAADA MÜEBBET HAPİS TALEPLERİ ÜST ÜSTE YIĞILDI
Mütalaanın tamamı 6 bin sayfadan oluşuyor. Basına geçilen 32 sayfalık özet bilgide ise peş peşe suçlar sıralanıyor. Hakkında en çok müebbettin istenen Demirtaş hakkındaki suçlamalar “devletin birliği ülke bütünlüğünü bozma suçu”ndan, “mala zarar verme” ve “hırsızlığa” uzanıyor. Kastedilen ise 6-8 Ekim’de yaşanan yağma olayları. Yargılanan siyasetçilerin, bu suçları azmettirdiği söyleniyor ancak dosyada suçları işlediği öne sürülen kişiler ise kayıp. Suçun kendisi yok, azmettireni çok bir dosyayla son yılların en büyük siyasi davası görülüyor, müebbet hapis talepleri üst üste yığılıyor.
Mütalaada göze çarpan bir diğer detay ise, aralarında yeniden milletvekili adayı olan Sırrı Süreyya Önder’in de olduğu tutuksuz yargılananlar hakkında tutuklama talebiydi. Mahkeme heyeti bu talebe kaçamak cevap verdi. Ne kabul etti ne reddetti. Önceki duruşmalardaki kararı yineledi, yeni bir tutuklama kararı vermedi.
Tutuklu yargılananların tutukluluk hallerine devam kararında ise Mahkeme’nin elindeki yegâne deliller “gizli tanık Mahir’in” beyanları, sanıklardan Altan Tan’ın söyledikleri ve siyasetçilerin kamuya açık konuşmaları.
SAVCIYA GÖRE IŞİD’İ PROTESTO ETMEK TERÖR EYLEMİ
İddianameyi tekrarlayan Savcılık mütalaasını incelediğimizde ise, Savcı’nın kriminal bir olay örgüsü kurmak için yüksek çaba sarf ettiği görülüyor. Savcıya göre, her şehirdeki parti bürolarında HDP’nin flama ve bayraklarının olması, Kobanê’ye IŞİD saldırısına karşı protestolarda bu bayrakların kullanılması da delil. Bir partinin kendi binasında, kendi bayrak ve flamalarının bulunmasından olağanüstü bir durum yaratmaya çalışan mütalaa, bununla da yetinmiyor ve ekliyor:
“Bu olayların Kobani’de DEAŞ tarafından yapılan saldırıyı kaldırmak arasında bir bağ bulunmadığı açıktır. Diğer bir deyişle Türkiye’de yapılan bu başkaldırı ile öldürülen ve yaralanan, kamu binalarına verilen zararlar neticesinde DEAŞ saldırıları durdurulamamış zaten durdurulmasının da mümkün olmadığı her akli selim tarafından düşünülebilecek bir durum olduğu anlaşılacaktır. Bu nedenle olayların asıl nedeninin DEAŞ saldırılarının kınanması değil, Türkiye’de bir iç karışıklık ve isyan çıkarmak olduğu da anlaşılacaktır.”
Savcı özetle, “Türkiye’de protesto yaparak IŞİD’i durduramazsınız, o yüzden bu eylemler terör eylemidir” diyor. Protesto hakkını kullanmayı değersizleştirmenin yanı sıra, temel mantık ilkelerine dahi aykırı bir örgü oluşturuyor.
Hukuk sınırlarını aşan siyasi değerlendirmelere de bol bol rastlıyoruz mütalaada. Tam da AKP’li yetkililerin sayısız kere söylediği “Bunların derdi başka, IŞİD’e karşı savaşmak değil, devlete isyan” sözleri mütalaanın omurgasını oluşturuyor.
Erdoğan’ın Diyarbakır konuşmasındaki “Bunlara verilen görev, emperyalizmin uşaklığını yapmaktır. Bunların siyasi parti kisvesi altında çalışan uzantıları aynıdır. Sizlerin oyuyla, bu ülkeye, bu millete, bu milletin tüm değerlerine düşmanlık yapan, ideolojik sapkınlıkları Meclis’e gönderenlerin Diyarbakır’a hizmet gibi bir çabası olabilir mi?” cümlelerinin altını mütalaa dolduruyor. Gizli tanık beyanı üzerinden Almanya ve Fransa’nın çözüm süreci bitsin diye uğraştığı iddia ediliyor…
Kobanê Davası’nda boş salona okunan mütalaa: HDP’lilere ağırlaştırılmış müebbet talebi
Kaynak: Artı Gerçek
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***