Yasin Aktay
Yandaş Yeni Şafak yazarı ve AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Başdanışmanı Yasin Aktay, kilosu 30 liraya yükselen soğan fiyatına isyan eden vatandaşları Hz. Musa’nın kavminden yoldan çıkanlara benzetti.
Yüksek enflasyon ve geçim sıkıntısı nedeniyle zor günler yaşayan vatandaşların tepkilerini görmezden gelen Aktay, “Soğan sembolizmi ve özgürlük” başlıklı köşe yazısında, vatandaşların şükretmesi gerekirken kapris yaptıklarını söyledi.
Soğan fiyatlarının bilinçli şekilde yükseltildiğini ileri süren Yasin Aktay, Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu’nun kuru soğan algı yaptığını kuru soğanı seçmesinin tesadüfi olmadığını öne sürdü. Aktay, “Hz. Musa kavminin de Firavun’dan kurtulduktan sonra Hz. Musa’ya yapmadıkları kaprisi bırakmadığını, gökten kudret helvası ve bıldırcın yağarken ‘Yok mu başka bir şey, hani soğan, hani sarımsak, mercimek?’ diye şikâyet ettiklerini yazdı.
Yasin Aktay’ın yazısının ilgili bölümü şöyle:
‘‘Türkiye kendisini kısıtlayan bütün imkansızlıklar, kısıtlamalar, öğrenilmiş veya gerçek çaresizlikler ve bağımlılıkların zincirlerinden kurtuluyor, özgürleşiyor ve inkişaf ediyor. Bütün bu açılışlar bunun en net resmi.
Buna mukabil tam bu açılışların olduğu gün Kemal Kılıçdaroğlu’nun elindeki soğanla ekranlara yansıyan bir mesajı oldu: Bütün bunlar yenilecek şeyler değilmiş, Türkiye bir kuru soğana muhtaç olmuş. Erdoğan işbaşında kalırsa bugün 30 lira olan soğan 100 liraya çıkacakmış.
Bu tür algılar için seçilen sebzenin kuru soğan olması tesadüf değil. Soğanın tarih boyunca her zaman güçlü bir sembolik gücü olmuştur. Bugün de soğan fakir insanın temel gıdasını temsil ediyor. Tarımda tarlanın bolca verdiği bir ürün dolayısıyla pahalı olması ciddi bir çelişki. Bu kadar kolay yetiştirilebilen ve bolca ürün verebilen bir ürünün pahalı olması beklenmez. Aslında belli bir ekonomik refah düzeyinde tüketimi de önemi de azalan bir ürün.
Bununla birlikte pahalı olabilmesi için işin içinde ciddi bir bit yeniğinin olması lazım, özel bir müdahale lazım. Soğanı bu tür zamanlarda siyasi malzeme yapanlar aslında bu ahlaksız müdahaledeki sirkatlerini de farkında olmadan itiraf etmiş olurlar.
Soğan sembolizmi aslında Ramazan dolayısıyla bugünlerde çokça okuduğumuz Kur’an-ı Kerim’de de karşımıza çıkıyor. Hani Firavun’un köleleştirdiği İsrailoğulları, zulüm ve baskı altındayken Hz. Musa onları uzun ve yorucu bir sürecin sonunda özgürlüklerine kavuşturuyor ya.
Hz. Musa kavmini mucizelerle dolu bir yolculuğun sonucunda Kızıldeniz’e de aşırarak Firavun’un son andaki kovalamacasından da kaçırıyor. Canları kurtulmuş, daha önemlisi özgürlüklerine kavuşmuşlar. Yani hayatlarının bundan sonrasında bedenleri üzerinde, iradeleri üzerinde Firavun zulmünün mutlak tahakkümü olmayacak. İstedikleri gibi kendilerine ve evlatlarına bir gelecek inşa edecekler.
Özgürlük, doya doya yaşanacak, tadı çıkarılacak ve insanlık onurunu hissettirecek en değerli erdeme kavuşulmuş. İsrailoğulları bunun değerini bilip şükrünü ifade edecek yerde Hz. Musa’ya yapmadıkları kaprisi bırakmıyorlar. Önce bu dağlarda susuz, aşsız ne yapacaklarını sorarlar. Kendilerine yine bir mucize lütfediliyor, gökten menna ve selva (Kudret helvası ve bıldırcın) yağıyor. Uzun süre bir bakıma ekmek elden su gölden ve özgürce bir hayat yaşamaktayken bir süre sonra “hep bunları mı yiyeceğiz? Yok mu başka bir şey, hani soğan, hani sarımsak, mercimek?” diye söylenmeye başlıyorlar.
Burada, Hz. Musa’nın liderliğinde kendilerine sağlanmış olan o özgürlük ortamında, üstelik en kaliteli, belki üst sınıf insanlara özgü yiyecekler karşısında soğan talep edilmesi yine tesadüf değildir. Soğan belli bir konfora alışıp onu rutin olarak yaşayanlara çoğu kez musallat olan bir geçmişe özlem, yani nostaljinin ifadesidir. Geçmişe, yani kendilerini kişiliksizleştirmiş, onları bölük pörçük gruplara ayırarak birbirine düşürmüş, bu sayede kendi iktidarını sürmekte olan Firavun zulmü altında bütün baskı ve zulümleriyle yaşadıkları kölelik zamanlarını.
Bu zamanların özlenecek bir tarafı var mıdır? Aklı başında biri için yoktur. Hele özgürlüğün değerini bilen biri için böyle bir özlemin akılla mantıkla izah edilebilir bir tarafı yok. Ama psikoloji, nefis, çok farklı bir yolla işliyor. Bıkıyor ve değişiklik istiyor. İstediği değişiklik de daha ilerisi, daha hayırlısı, mevcut durumdan daha ufuklu bir değişim değil. Geçmişe irtica. İçinde kölelik olan geçmişe, içinde zulüm, baskı, yok sayılma olan geçmişe bir iltica.’’
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***