1993-1996 yılları arasında zorla kaybedilen veya keyfi infaz edilen 19 kişiye ilişkin eski İçişleri Bakanı Mehmet Ağar’ın da aralarında olduğu 19 sanığın yargılandığı Ankara davasının yedinci duruşması geniş salon olan Ankara 26. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü.
Ankara Bölge Adliye Mahkemesi’nin, bozma ilamı sonrası yeniden görülmeye başlanan dosyanın yedinci duruşmasında mütalaa açıklandı.
Savcı, esas hakkındaki mütalaada tüm sanıklar için ayrı ayrı beraat talep etti. Mütalaada Ayhan Çarkın’ın ifadelerinin tutarsız ve çelişkili olduğu, Çarkın’ın ayrıca uyuşturucu kullanıcısı olduğu, yer gösterirken aklını toparlayamadığı gibi sebeplerle söylediklerinin somut delillere ve iddialara ulaşamadığı ifade edildi.
ALATAŞ: MEHMET AĞAR SİYASETE DÖNEBİLİR
Mütalaadan sonra söz alan avukat Yusuf Alataş sözlerine “İddia makamının beraat istemesine hiç şaşırmadık” diyerek başladı ve şöyle devam etti:
“Yargılama süresince iddia makamı görevini yapmadı. Bu kadar kapsamlı bir dosyada şu delil eksik ya da fazla gibi bir görüş belirtmesi gerekmez miydi? Görünüşte sanıklar yargılanıyor ama aslında bir dönemin devlet anlayışı yargılanıyor. İnsanlar faili meçhul olarak adlandırılıyor ama faili belli olarak öldürülüyorlar.
Mehmet Ağar siyasete dönebilir. Silahlı örgüt kurma nedeniyle yargılanıyor, cezası kesinleşiyor ama bu davalarla görevli olan daire değiştiriliyor. Hemen sonra başsavcılık düzeltme başvurusunda bulunuyor ve zaman aşımına uğradığı söylenerek dava düşürülüyor.
Ayhan Çarkın, Adli Tıp’a gönderildi. Oradan ceza ehliyetinin yerinde olduğuna dair rapor geliyor. Ama sanıklar hakkında hiçbir tutuklama kararı verilmiyor. Tutuklamayı da geçtim, bizden habersiz Mehmet Ağar için bir duruşma açılıyor ve ifadesi alınıyor. Özel korumalarla, özel araçla geliyor, görmedim duymadım yapmadım. Neymiş hastaymış yurt dışına gidecekmiş. Nerde belgesi? Yok. Ne karar verirseniz verin adil ve doğru bir karar olmayacak.”
KAVİLİ: SUÇ İŞLEMEK İÇİN ÖZEL BİR ÇETE KURULDU
Alataş’ın beyanından sonra Avukat Ömer Kavili söz alarak şöyle konuştu:
“Sanığa soru sorulmaması, delillerin toplanmaması, sanığa özel duruşma açılması hakimlerin, hükümetin adliye işlerini yapan memurları olduğunu kanıtlamaktadır. Hakimlik, her söylenene olduğu inanmak, olduğu kabul etmek değildir. Hakimlik, delillerin tartışılmasını sağlamaktır. Davanın tarafları bir araya getirilmeden yargılama yapıldı. Bu bir ilkedir ama bugün sanık sandalyesi bomboş. Böyle yargılama olmaz.
Sanıklar kanunsuz bir iş içindedir çünkü mahkemenizden toplanmasını istediğimiz deliller var. JİTEM adlı teşkilatın varlığı bir Orgeneral tarafından kabul edilmiştir ve JİTEM adında kanunsuz örgütlenmeye son verdim demiştir. Hatta bu kanunsuz çetenin başında General Yusuf Soybaş vardı diye beyanda bulunmuştu.
O dönem Jandarma Genel Komutanı olan Aytaç Yalman tanık olarak dinlenmiş ve devletin kendi orgeneralini bulamamasının mahkemeyi oyalamak olduğunu söylememiz üzerine mahkeme yeniden yazı yazdı ve Yalman gelerek beyanlarda bulundu. Bu dava dosyası derdesttir. O duruşmada tanık yeminli olarak bütün bildiklerini söylemesi gerektiğini hatırlatmamız üzerine, JİTEM’in başında Yusuf Soybaş’ın bulunduğunu, bulunduğu yerlerde Jandarma ve Emniyet’ten izin almadan operasyon yaptığını, birbirlerine silah çektiğini itiraf etmiştir. Basit bir suç değil, suç işlemek için özel bir çete kurulduğu ortaya çıkmıştır. Mahkemenin öncelikle böyle bir çete olup olmadığına dair evrak aslının duruşmaya getirilmesini istiyorum.
Bu davada delillerin eksiksiz toplanması lazım. Savcı mütalaasını verirken hiçbir delili tam olarak sayamadı. Devleti çeteler sürüsü ve kendi arasında çatışan çeteler haline getiren kimlerse onların ortaya çıkarılması lazım. Siz bu davanın sonunda unutmayın ki, sizin mahkemenizden de karar çıkar ama adalet çıkmaz.”
EKİNCİ: HERHANGİ BİRİLERİ, AHMET, MEHMET VERMEDİ BU İFADELERİ
1994’te kaçırılarak öldürülen Avukat Yusuf Ekinci’nin kendisi gibi hukukçu olan oğlu Sertaç Ekinci ise öncelikle yazılı beyanda bulunmak için süre talep ettiklerini beyan etti.
“Bu dosya zaman aşımına gidiyor ama anlaşılıyor ki mahkemeniz zaman aşımına geldiğinde dosyanın elinde bulunmasını istemiyor. Demokrasi nedir? Yargının yürütmeyi kontrol edebildiği sistem demektir. Türkiye gibi ülkelerde devletin kutsal atfedildiği, vatandaşın hayatından üstün bir değer atfedildiği ülkelerde yapılan devleti korumak olur vatandaşı değil. Bugün bunu savunan bir mütalaayla karşı karşıyayız. Sanki sıradan bir cinayet davası gibi birbirini tutmayan beyanlar var, beraat veriyoruz denilmişti. 250 sayfalık kararın özeti buydu. Şimdi iddia makamını aynısını söylüyor.
Mahkeme, faili meçhullerin, bin türlü insan hakları ihlallerinin yapıldığı dönemin farkında değil, beraat istiyor. İnsan utanır bunu isterken. Hukuk yapıyorsanız bari kitabına göre yapın. Zaman aşımı geldi deyin, beraat istemek ne demek? Ben devletimi kuruyorum öyle mi? Kimseyi korumuyorsunuz siz, koruduğunuz devletin neler yaptığını görüyorsunuz. Cinayetlerin en az üçü UZİ silahla işlenmiş. Bu silahlar Özel Harekat’ta kayıtlı. Bu cinayetleri işlediklerini kabul eden tanıklar mevcut. Fikri Sağlar’dan, Kutlu Savaş’a ve dönemin MİT Daire Başkanı’na tanıklar var. Herhangi birileri Ahmet, Mehmet vermedi bu ifadeleri. Sanık Ayhan Çarkın’ın yer göstermede tutarsızlık gösterdiğini söylüyor Savcı. Babamın olduğu yerle arada sadece 50 metre vardı. Hiçbir tutarsızlık yok. Ayhan Çarkın benim babamın öldürüldüğü yeri nereden bilecek?”
Mahkeme Başkanı, sesini yükselten Ekinci’yi uyarınca Ekinci “Hayır efendim, söyleyeceğiz. Belli ki beraat vereceksiniz, SEGBİS’i de açtınız, içimizi dökelim” dedi.
ÖZDOĞAN: AÇIKLANMAYA MUHTAÇ MÜTALAAYLA KARŞI KARŞIYAYIZ
Avukat Nuray Özdoğan ilk olarak “Bizim de süre talebimiz olacak. Bu gerçekten açıklanmaya muhtaç mütalaaya karşı beyanda bulunabilecek miyiz, bunun kaygısındayız” dedi. Bunun üzerine Mahkeme Başkanı “Tabi ki süre vereceğiz” şeklinde verdi.
Özdoğan beyanına şöyle devam etti:
“Biz mütalaayı anlamadık. İstinafın gerekçelerini karşılayan bir mütalaa değil, ne yazık. Sonuca giden yolda neyin nasıl gördüğünü, delilleri nasıl değerlendirdiğini açıklama yapmasını isteriz. Yeniden değerlendirilmesini, beyanda bulunmak üzere süre verilmesini talep ediyoruz. Hem eleştirmeye hem de açıklanmaya muhtaç bir mütalaayla karşı karşıyayız. Biz savcının gözden geçirmesi gerektiğini düşünüyoruz. Sonuca giden yolda delillerin nasıl değerlendirildiğinin açıklamasını isteriz. Sağlıklı bir karar için neden bağ bulamadığını, delillerin neden sanıklarla ilişkilendirilemediğini tartışmak isteriz. Bu bizim hakkımız. Kararınızda Kürt kökenli insanlara karşı işlenmiş cinayet diyorsunuz. Yani mahkemeniz zaten ağır insan hakları olduğunu kabul etmiş. Doğru düzgün bir mütalaa talep etme hakkımız var.”
TÜRKDOĞAN: İKTİDAR DEĞİŞİKLİĞİNDE AYNI İSİMLERİ SANIK SANDALYESİNDE GÖRECEĞİZ
Özdoğan son olarak mütalaaya karşı da süre verilmesini talep etti:
Öldürülen eski DEP Ankara İl Başkanı Avukat Faik Candan’ın ailesinin Avukatı Levent Kanat da, savcılığın mütalaasına karşı beyanda bulunmak üzere süre talep etti.
Avukat Öztürk Türkdoğan ise beyanında kuvvetle muhtemel iktidar değişikliğinde söz konusu sanıkların yargılanacağına dikkat çekti:
“Türkiye’de devlet görevlilerinin karıştığı ağır insan hakları suçlarında cezasızlık işleniyor. Sedat Peker inanılmaz ifşaatlarda bulundu. Siyasi iktidarda değişiklik olduğunda bu sefer aynı sanıkları sandalyesinde otururken göreceğiz. Yine aynı şeyleri konuşuyor olacağız. Bir ülkede kimse yargının üzerimde değildir. Kenan Evren bile sanık sandalyesine oturdu. Buradaki sanıkıklar beraat alamazlar. Zamanşaımı olacaksa verin. Sakın ha beraat vermeyin!”
1993 yılında gözaltında öldürülen Mecit Baskın’ın oğlu avukat Eren Baskın da “Verilecekse zamanaşımı verilsin. Beraat verilmesin” dedi.
Sanık İbrahim Şahin’in avukatın Basri Aydın, “Gelecek celse savunmamamızı yapalım, vakit kaybımız olmasın” beyanında bulundu.
Mahkeme esas hakkında beyanda bulunmaları için önümüzdeki celseye kadar süre verdi.
Bir sonraki duruşma 26 Mayıs, saat 14:00’e ertelendi.
DAVANIN GEÇMİŞİ
Bugüne kadar sanıkların vareste tutulduğu Ankara davasının 13 Aralık 2019’da görülen karar duruşmasında tüm sanıklar yönünden beraat kararı verilmişti. Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderilen dosyada bozma kararı sonrası ilk duruşma 15 Ekim 2021 günü görüldü.
2013 yılında başlatılan davada bugüne kadar yol alınamadı. Dosyada faili ya da failleri aranan en eski cinayet olan Mecit Baskın’ın ölümü üzerinden 29 yıl geçti. Zamanaşımı süresi uygulandığı takdirde bu davanın da kapatılma riski bulunuyor.
13 Aralık 2019‘da görülen karar duruşmasında tüm maktullerin (Namık Erdoğan, Metin Vural, Recep Kuzucu, Behçet Cantürk, Savaş Buldan, Hacı Karay, Adnan Yıldırım, İsmail Karaalioğlu, Yusuf Ekinci, Ömer Lutfi Topal, Hikmet Babataş, Medet Serhat, Feyzi Aslan, Salih Aslan, Faik Candan, Abdulmecit Baskın, Tarık Ümit) öldürülmeleri ile ilgili eylemlerden tüm sanıkların beraatlerine karar verildi.
5 Nisan 2021 tarihinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesi, istinaf itirazları üzerine beraat hükmünü bozdu ve dosyayı yerel mahkemeye geri gönderdi. Kasten insan öldürme suçundan verilen beraat hükümlerinin bozulmasına karar verildi, ilgili karar 23 Mayıs 2021 tarihinde avukatlar tarafından UYAP sisteminden öğrenildi.
Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderilen dosyada bozma kararı sonrası ilk duruşma 15 Ekim 2021 günü görüldü. Sanıklardan sadece Ayhan Çarkın’ın katıldığı duruşmada Çarkın diğer sanıklarla yüzleşmek istediğini beyan etti. Sanıkların duruşmalardan vareste tutulması kararlarının kaldırılması, Sedat Peker’in kardeşi Atilla Peker’in dinlenmesi ve Ayhan Çarkın’ın sanıklarla yüzleşme talepleri reddedildi.
NE OLMUŞTU?
İnsan Hakları davaları izleme sitesi Faili Belli’de Ankara davasının 1993-1996 yılları arasında Ankara’da Altındağ Nüfus Müdürü Abdülmecit Baskın’ın da bulunduğu zorla kaybedilen veya yasadışı keyfi infaz edilen 19 kişiye ilişkin ilk soruşturmanın 2011 yılında başlatıldığı belirtiliyor. 20 Eylül 2013 tarihinde zamanaşımı riskinden dolayı Abdülmecit Baskın cinayetiyle ilgili iddianame düzenlenirken, 19 Aralık 2013 tarihinde düzenlenen yeni iddianameyle Namık Erdoğan, Metin Vural, Recep Kuzucu, Behçet Cantürk, Savaş Buldan, Haci Karay, Adnan Yıldırım, İsmail Karaalioğlu, Yusuf Ekinci, Ömer Lutfi Topal, Hikmet Babataş, Medet Serhat, Feyzi Aslan, Lazem Esmaeılı, Asker Smıtko, Tarık Ümit, Salih Aslan ve Faik Candan cinayetleri de yargılamaya dahil edildi.
Sanıklar Mehmet Ağar, İbrahim Şahin, Korkut Eken, Ayhan Çarkın, Ayhan Akça, Ziya Bandırmalıoğlu, Ercan Ersoy, Ahmet Demirel, Ayhan Özkan, Seyfettin Lap, Enver Ulu, Uğur Şahin, Alper Tekdemir, Yusuf Yüksel, Abbas Semih Sueri, Lokman Külünk, Mahmut Yıldırım, Nurettin Güven, Muhsin Korman’ın “cürüm işlemek için oluşturulan silahlı teşekkülün faaliyeti kapsamında insan öldürmek” suçlarından yargılandığı dava Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam ediyor.
İlk duruşması 16 Mayıs 2014’te görülen ve tutuklu sanığın olmadığı davanın 10 Nisan 2015 tarihli duruşmasında eski MİT Güvenlik Daire Başkanı Mehmet Eymür kendisine verilen 29 kişilik infaz listesini mahkemeye sundu. Bugüne dek dava kapsamında Susurluk Raporunu hazırlayan Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanı Kutlu Savaş, eski Emniyet Müdürleri Kemal Yazıcıoğlu ve Hanefi Avcı, Vatan Partisi Genel Başkan Yardımcısı Hikmet Çiçek, CHP İzmir Milletvekili Tuncay Özkan, eski İçişleri Bakanı Nahit Menteşe, gazeteci Uğur Dündar, eski Ankara Emniyet Müdürü Orhan Taşanlar, Başbakan Tansu Çiller’in danışmanı Mümtazer Türköne, emekli Tuğgeneral Veli Küçük gibi isimler tanık olarak ifade verdi.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***