“Klasik polisiye romanlarda suç genelde bireyseldir ve bir dedektif veya amatör bir meraklı tarafından cinayetin çözülmesinin ardından, suçlu yakalanıp cezalandırılır ve toplum yaşantısına devam eder; suçun derinliği veya toplumsal nedenleri konu edilmez.”
Türkiye siyasal olayları da klasik polisiye gibi okuyor; derinlik ve toplumsal nedenler pas geçiliyor.
xxxxxx
Meral Akşener de Kemal Kılıçdaroğlu başkan olmasın diye bir polisiye romandaki intihar bombacısı gibi davrandı…
Kendisini ve partisini patlattı…
Bu yapılanı siyasi bir mantıkla açıklamak pek mümkün değil… İyi Parti, altılı masada kalsaydı iktidarın parçası olacak ve çok büyük bir ihtimalle daha da güçlenip büyüyecekti.
Şimdi seçimlere tek başına da girse de Cumhur İttifakı’na yamansa da ciddi biçimde seçmen kaybedecek. Belki de bir daha hiç toparlanamayacak.
Peki neden böyle bir şey yaptı?
xxxxxx
Yaşanan bir polisiye roman olmadığına göre olup biteni daha derinlemesine ele alıp soruşturabiliriz…
Akşener’in söylediklerinin akla uygun bir açıklaması bulunmuyor…
“Kılıçdaroğlu seçilemez” deyip muhalif bir adayın seçilme ihtimalini iyice zora sokmaya çalışmanın nasıl bir anlamı olabilir ki?
Belli ki bu davranışın tek bir hedefi var… Eğer becerebilirlerse Kılıçdaroğlu’nun başkanlığına engel olmak.
Sorgulamaya bu noktadan başlayabiliriz.
Niye Kılıçdaroğlu’nun başkanlığına engellemek, İyi Parti için kendisini yok etmeyi bile göze alacak kadar önemli?
xxxxxx
Kısa bir süre önce Kılıçdaroğlu “kirli sermayenin çaldığı 418 milyar doları defterlerine yazdım” demişti.
Deftere yazdığı için tahsil edeceğini ve tahsilatın işleyiş sürecini de Kızılay Meydanı’na kurduracağı bir Çetemetre’den halka duyuracağını ilan etti.
Akşener 6’lı masayı inandırıcı olmayan sebeplerle nezaketten ve zarafetten uzak bir biçimde terk edince ilk önce aklıma Türkiye’yi soyan kirli sermayenin kimler olduğu geldi.
Bu ülke insanlarının 418 milyar dolarını kim çaldı?
Bunlar bu kirli saltanatın bitmesini, sorgulanmayı ve Kızılay’daki Çetemetre’den afişe olmayı isterler mi, bu konuma düşmemek için neler yaparlar?
Neler yapabilirler?
Belli ki yapabileceklerinin sınırı yok.
xxxxxx
Yaşananların sadece ekonomik boyutu yok tabi…
Çünkü Kemal Kılıçdaroğlu sadece Türkiye halkından çalınan paraların tahsilatından söz etmiyor, yüz yıldır bir türlü demokratikleştirilmeyen Cumhuriyet’i demokrasi ile taçlandırmaktan da söz ediyor…
Bu da devlet içi çetelere, burayı bir kokain cennetine dönüştürenlere, mafya ile kol kola girenlere büyük bir tehdit.
xxxxxx
Demokratik bir iklimin ürünü olmayan siyasal zihniyetin Kılıçdaroğlu’nun demokratik reflekslerinden huzursuz olacağı açık…
İYİ Parti’nin sürekli olarak Kılıçdaroğlu’nun adaylığına karşı çıkmasının ve tam adaylık kesinleşirken de masadan kalkmasının siyasal boyutunu da bu çerçevede değerlendirmek lazım herhalde…
Devlet içi odakların da karanlık eylemlerin faillerini saydamlıktan ve cumhuriyetin demokratikleştirmeden asla haz etmeyecekleri aşikâr…
xxxxxx
Meral Akşener’in genel başkanı olduğu İYİ Parti’yi kuran çekirdek grup eski MHP’nin milletvekilleri.
İYİ Parti’nin kurucu çekirdek kadro MHP tedrisatından geliyor ama bir de daha liberal görüşlü küçük bir grup var.
Partinin kurulduğu günden beri İYİ Parti’nin bazen kurucularının siyasal köklerinden tevarüs ettiği reflekslere geri döndüğüne, bazen de merkeze doğru hamle ettiğini gördük. Sürekli gel gitlere şahit olduk.
Masadan kalkma kararın da ise İYİ Parti’nin kuruluşunda rol oynayan MHP kökenli çekirdek kadronun etkin olduğu söylenmekte…
xxxxxx
Bu MHP kökenli lafı ilginç bir laf.
Çünkü, kendi partisini küçültmek pahasına anlaşılamayan hamleler yapan bir siyasi lider deyince akla MHP lideri Bahçeli geliyor.
Onun da birçok davranışı siyasi bir mantıkla açıklanamadı.
Şimdi aynı şekilde davranan başka bir lider de Akşener.
xxxxxx
Akşener’in kendi partisinin aleyhine bir karar verdiği açık, nedenlerini ise ancak tahmin edebiliyoruz.
Peki, Akşener Kılıçdaroğlu’nun başkanlığını engelleyebilecek mi?
Bu hamle sayesinde Erdoğan bir daha başkanlığı kazanabilecek mi?
Doğrusu ben Akşener’in ve onun partideki destekçilerinin amaçlarına ulaşabileceklerini pek sanmıyorum.
xxxxxx
İyi Parti yöneticileri, tabanlarını yüzde yüz peşlerine takıp götürecek bir güce sahip değil.
AKP iktidarından en fazla nefret eden gruplardan biri İyi Parti seçmeni.
AKP’nin çıkarına olabilecek bir hamleyi desteklemeyecekleri şimdiden belli.
Erdoğan’a destek olmaktansa partilerini terk etmeyi seçecek büyük çoğunluğu… Bu işleri yüzde yüz bilmek çok zordur ama İyi Parti’den ayrılanlar sayesinde CHP’nin oylarını birkaç puan artırması bile mümkün.
xxxxxx
Ayrıca İyi Parti, altılı masanın manevra alanını fazlasıyla kısıtlıyordu.
HDP’yi dışlarken gidip Sedat Bucak’ı ziyaret ediyordu Akşener.
Altılı Masanın takozu konumundaydı… Şimdi ittifak bu takozdan da kurtuldu.
xxxxxx
Akşener’in ayrılmasının AKP’nin işine yarayacağını söyleyenler var… Muhalefette böyle bir çatlağın seçime bu kadar yakınken ortaya çıkması birçok insanın moralini bozabilir.
Ama o kadar da çabuk moral bozmaya gerek yok bence.
AKP, siyaseten felç olmuş bir parti…Yirmi yıllık bir iktidardan sonra artık ülkeyi yönetemiyor.
Bu yönetememenin ne anlama geldiğini depremde büyük acılar çekerek gördü ülke.
Bu durumda hiçbir siyasi gelişme AKP’yi iktidarda tutamazmış gibi görünüyor.
Birinci turda, olmazsa ikinci turda bu toplum AKP iktidarını yollayacak. Bu iradenin önüne geçmek artık çok zor.
xxxxxx
Bu çürümüş rejim sürsün ama iktidar bana geçsin diyenlerle, Türkiye’nin var olmaya devam edebilmesi için “yeniden inşa” mecburiyeti vardır diyenler ayrılıyor.…
Yenilenme istemeyenler kendilerini gösteriyor.
Çok ağır bir yükün, derin bir çilenin pençesinde kıvranan halk ise siyaset kurumunun çok önünde…
Temel hak ve özgürlüklere ihanet ederek, din, dil, ırk üzerinden siyaset yapmayı sürdürmek, yeniden inşa ihtiyacı içinde kıvranan Türkiye’de artık bir karşılık bulamaz…
Siyasal bombacılık bu dönemin devamını sağlayamaz…Ne yapılırsa yapılsın bu dönem bitiyor.
xxxxxx
Belki daha sonra daha detaylı konuşuruz, olayları sadece iş siyasi gelişmeler üzerinden anlamaya çalışıyoruz ama bu kez dünya sisteminin de “şalteri indirdiğini” gözlüyoruz.
Umudu karartmanın manası yok…
Geliyor gelmekte olan…
Mehmet Altan: İlk imzası 15 yaşında yayınlandı.20 yıl Sabah,6 yılda Star gazetelerinde baş yazarlık ve yazarlık, televizyon programcılığı ve yorumculuk yaptı. 30 yıl boyunca İstanbul Üniversitesi’nde hocalık yaptı.1993 yılından beri profesör. Yayınlanmış 40 civarında kitabı var.15 Temmuz sonrası Anayasa’nın 19.,26. ve 28. maddeleri yok sayılarak tutuklandı.21 ay cezaevinde kaldı. AYM,AİHM ve Yargıtay kararları ile hak ihlaline uğradığı saptandı. 29 Ekim 2016 tarihinden beri KHK’lı.
Kaynak: Artı Gerçek
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***