YORUM | M. NEDİM HAZAR
Meral Akşener’in yaptığı son hamleye şaşıranlara şaşıyorum.
Açık söyleyeyim MHP döküntülerinden oluşturulan bir siyasi hareketten başka bir hareket beklemek safdillik olurdu.
Meral hanımın siyasi geçmişine bakıldığında, Devlet Bahçeli’nin şansında müheykelleşen portreden zerre farkı olmadığını görmek mümkün.
Şu fakir son yıllarda en çok şaşıranlara şaşırmaktadır dostlar.
Hırsızlığın her alana sirayet etmesine şaşanlara mesela.
Acayip şekilde şaşırmaktayım.
CHP’nin içindeki Ergenekon kalıntılarının direnişlerine şaşıranlara da keza.
MHP’nin bu kadar az halk desteğiyle devlet yönetiminde bu kadar çok rol almasına şaşıranlar oluyor mesela.
İşte bunlara da şaşmaktayım.
Ve elbette İYİ Parti faşizminin bu ülkeye demokrasi getireceğine inananlar..
En çok da onlar beni şaşırtmaktadır.
Ve onları şaşırtacak bir şey daha söyleyeyim…
İşin olumsuz kısmını anlatınca umutsuz olduğum, karamsarlık karanlığında yuvarlandığım düşünülmesin.
Zannediyor musunuz ki özgürlük yolu, Akşener’in mayın misali kendini patlatması türü mizah tiyatrolarıyla engellenir? Sanıyor musunuz ki, bu ülke bir kısım azgın azınlığının baskılarıyla içine kapanık bir ülke olarak sonsuza kadar yaşayacaktır?
Durun size çok meşhur bir hikâye anlatayım…
Bizden epey uzak diyarlarda bir köyde geçiyor olay. Ve bu köyde yaşayan bir yaşlı adamın hayata ve gelişmelere karşı tevekkül içindeki duruşundan bahsediyor. Fakir, lakin bilge bir yaşlı… Köyün, hatta ülkenin en muhteşem atına sahip bu yaşlı adam. Kral elçiler yollayıp çok büyük paralar teklif etmiş ihtiyara. Lakin ‘hayır’ demiş yaşlı adam; ‘Bu at sıradan bir at değil benim için, bir dost. Hiç insan para-pul için dostunu satar mı?’
Köylüler garipsemiş ve içten içe böyle bir alışveriş yapmadığı için akılsızca davrandığını düşünmüşler. Ve günlerden bir gün at ortalıktan kaybolmuş. Tüm köylü atı kralın adamlarının çaldığını düşünmüş. Ve ‘Ey bunak, böyle olacağı; bu atı sana bırakmayacakları belliydi. Onu satsaydın şimdi ülkenin en zengin insanlarından biriydin. Ama şimdi hem beş parasız, hem de atsız kaldın!’
Lakin büyük bir tevekkül ile karşılamış tüm bunları yaşlı bilge. “Karar vermek için acele etmeyin.” demiş. “Sadece ‘at kayıp’ deyin, çünkü gerçek bu.”
Köylüler ihtiyara kahkahalarla gülmüşler. Aradan 15 gün geçmeden at, bir gece ansızın dönmüş… Meğer çalınmamış, dağlara gitmiş kendi kendine. Dönerken de, vadideki 12 vahşi atı peşine takıp getirmiş. Bunu gören köylüler toplanıp ihtiyardan özür dilemişler. “Babalık” demişler, “Sen haklı çıktın. Atının kaybolması bir talihsizlik değil adeta bir devlet kuşu oldu senin için, şimdi bir at sürün var..”
Cevabı yine aynı olmuş babalığın; “Karar vermek için gene acele ediyorsunuz.” Ve devam etmiş: “Sadece atın geri döndüğünü söyleyin. Bilinen gerçek sadece bu. Ondan ötesinin ne getireceğini henüz bilmiyoruz.”
Köylüler bu defa açıkça ihtiyarla dalga geçmemişler ama içlerinden “Bu herif sahiden gerzek” diye geçirmişler… Bir hafta geçmeden, vahşi atları terbiye etmeye çalışan ihtiyarın tek oğlu attan düşmüş ve ayağını kırmış. Evin geçimini temin eden oğul şimdi uzun zaman yatakta kalacakmış. Köylüler gene gelmişler ihtiyara. “Bir kez daha haklı çıktın” demişler. “Bu atlar yüzünden tek oğlun, bacağını uzun süre kullanamayacak. Oysa sana bakacak başkası da yok. Şimdi eskisinden daha fakir, daha zavallı olacaksın.” demişler. İhtiyar “Siz erken karar verme hastalığına tutulmuşsunuz.” diye cevap vermiş. “O kadar acele etmeyin. Oğlum bacağını kırdı. Gerçek olan bu… Ötesi sizin verdiğiniz karar. Ama acaba ne kadar doğru? Hayat böyle küçük parçalar halinde gelir ve ondan sonra neler olacağı size asla bildirilmez.” Birkaç hafta sonra, düşmanlar kat kat büyük bir ordu ile saldırmış. Kral son bir ümitle eli silah tutan bütün gençleri askere çağırmış. Köye gelen görevliler, ihtiyarın kırık bacaklı oğlu dışında bütün gençleri askere almışlar. Köyü matem sarmış. Çünkü savaşın kazanılmasına imkân yokmuş, giden gençlerin ya öleceğini ya da esir düşeceğini herkes biliyormuş. Köylüler, gene ihtiyara gelmişler… “Gene haklı olduğun kanıtlandı” demişler. “Oğlunun bacağı kırık ama hiç değilse yanında. Oysa bizimkiler, belki asla köye dönemeyecekler. Oğlunun bacağının kırılması, talihsizlik değil, şansmış meğer…” Yaşlı bilge, “Siz erken karar vermeye devam edin.” demiş, “Oysa ne olacağını kimseler bilemez. Bilinen bir tek gerçek var. Benim oğlum yanımda, sizinkiler askerde… Ama bunların hangisinin talih, hangisinin şanssızlık olduğunu sadece Allah biliyor.”
İYİ Parti ve Meral Akşener, Tayyip Erdoğan’ın kendilerine verdiği görevi yerine getirdi.
Gerçek olan şimdilik bu!
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***