YORUM | AHMET KURUCAN
(Gelecek Projeksiyonu Yazıları 41)
Son yazımı “Hangi fert, hangi toplum, hangi devlet demiş ve fertten başlayarak fıkhi ahkamın hem sabit hem de süreklilik içinde değişime açık olan yönleri itibariyle somut iki misal vermeye çalıştım” diye bitirmiştim. Verdiğim iki misal mesbûk dediğimiz namaza sonradan yetişen kişinin namazını nasıl tamamlayacağı ve eşine boş olan diyen ve 500 yıl farkla İstanbul’da yaşayan iki Mehmet Amca misali idi. Bu iki misal ferdi ve toplumsal planda ibadetler ve aile hukukunu ilgilendiren misallerdi. Devleti merkeze koyan bir misal daha verecek ve İmam Şafii ile ondan asırlar sonra Orta Asya’da yaşamış İmam Serahsi’nin Müslümanların gayrimüslimlerle cihat etmesi hakkındaki görüşlerini mukayese edecek, uluslararası ilişkilerin konusu olan bu meselenin dün bugün karşılaştırması içinde yerini yani rasyonel zeminde oturduğu yeri ve uygulanabilir olup olmadığına dikkatlerinizi çekecektim. Şimdilik vazgeçtim. Serinin ilerleyen yazılarında o misali yine yazacağım.
Vazgeçme sebebime gelince, önceki yazıma gelen bir okuyucu teklifi oldu ve tam da Ramazan öncesine denk gelmesi itibariyle o misali daha güncel ve içtihadi yaklaşımların süreklilik içinde değişebilir ve yenilebilir olduğu gösterme amacına daha çok hizmet edeceğini düşündüm. Teklifi yapılan konu Ramazan hilalinin görülmesi. Literatürdeki tabiriyle “Rü’yet-i hilal.”
Malum kameri ayların başlangıcı ve bitimi Ay’ın/Hilal’in hareketlerine göre belirleniyor. Efendimiz döneminde hilalin söz konusu hareketleri ancak çıplak gözle gözlemlenebildiğinden dolayı devrin icabı gereği rü’yet dediğimiz çıplak gözle görme esas alınmıştır. Fakat günümüze gelinceye kadar teknik ve teknolojideki ilerlemeler astronomi dediğimiz bir ilim dalının ortaya çıkması sonucunu doğurmuş ve o ilmin verileri devreye girerek Ay’ın hareketleri önceden hesaplanabilir olmuştur.
İşte bu durum İslam dünyasında asırlardan beri devam edegelen bir tartışmanın da fitilini ateşlemiş, kimileri tıpkı 1445 sene önceki gibi rü’yet/çıplak gözle görülme esas alınmalı, kimileri de astronomik hesaplamalar demiştir.
2023 yılına geldiğimizde ne yazık ki hala bu tartışmalar devam etmektedir ve bir neticeye ulaşılabilmiş değildir. Meseleyi polemikvârî bir dille ifade etmek doğru değil. Onun için ister şaka ister ciddi “Hz. Peygamber döneminde Kandilli rasathanesi mi vardı?” türünden beyanlara prim vermem ama söylemeden geçemeyeceğim, 21. yy.’da bu meselede Müslümanların ittifak edememesi, farklı günlerde oruç tutmaya başlasalar bile usulde anlaşamamaları ve birbirlerini itham etmeleri normal değil.
Aynı meseleye yaklaşımda farklı metodolojiler farklı sonuçlar doğurur. Her ilim dalı için geçerlidir bu. Hele evrensellik ve tarih üstülük iddiası taşıyan bir dinin nazil olmuş olduğu toplumun hayat şartlarını, örf ve adetlerini, spesifik olaylarını ele alıp hükme bağlaması ve evrensel mesajlarını bunlar üzerinden vermesi itibariyle yapılacak yorumlarla farklı sonuçlara ulaşılması kadar dogal bir şey olamaz.
Bundan 3 yıl önce yaptığım okumalara bağlı bir değerlendirme notu kaleme almıştım. Maddeler halinde ele aldığım o notu yeniden gözden geçirdim. Bir köşe yazısı formatında değil ama konu hakkında biraz bilgi sahibi olan herkese hitap edecek ölçüde net beyanlarda bulunmuş ve tercihler yapmıştım. Küçük dokunuşlar yaparak o notu paylaşacağım aşağıda. Yukarıda söylediğim gibi “Gelecek Projeksiyonu” serisinde de geldiğimiz yer adına tam uygun bir misal olacak.
Malum Efendimiz (sas) “Hilali görünce oruca başlayın; onu tekrar görünce bayram yapın. Hava kapalı olur (da hilal görülmez) ise içinde bulunduğunuz ayı otuza tamamlayın.” (Buharı, Savm, 11; Müslim, Siyam, 17-20) buyuruyor. Bu hadis hilalin tespitinde hem örnek hem de ölçü olarak ele alınır/alınmalıdır. Örnek olarak ele alınır demek aynı hayat şartlarının hâkim olduğu bütün zaman ve mekanlarda buna göre davranılır demektir. İsterseniz buna herkesin uyması gereken bir kanun maddesi ya da emir diyebilirsiniz.
Ölçü olarak ele alınır demekle kastıma gelince; hayat şartlarının değişmesine bağlı olarak Müslümanların takınacağı tavrı ifade eder. Bu tavrı belirlemede kilit soru şudur: Efendimiz ne demek istedi? Dikkatinizi çekerim, ilkinde “ne dedi?” sorusu burada ise “ne demek istedi?” Ne dediği malum. Aynı şartları içinde yaşayan insanlar ona göre hareket edecek? Ya biz? Bugün bizde mi aynı şekilde hareket edeceğiz yoksa oradaki amacı değişen ve gelişen ilmi gelişmeleri de hesaba katarak farklı bir yol mu benimseyeceğiz? O zaman amaç nedir sorusunu soralım. Amaç hiç şüphesiz Ramazan ayının başlangıcını tespittir. Hilal’in çıplak gözle görünmesi de bu amacın aracıdır.
Bir sonraki yazı günüm olan Cuma günü yazı ne kadar uzarsa uzasın bu konuyu tamamlayacağım.
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***