YORUM | MAHMUT AKPINAR
Bu, Meral Akşener’in bireysel harakirisi gibi görünmüyor. Bir gün önce altına imza attığı evrakı inkar ederek oturduğu masaya tekme atmak, tecrübeli bir siyasetçinin yapacağı şey değil. Akşener’in devleti, toplumu, siyaseti bildiğini farz ediyoruz. Ama sanki kendisine rağmen parti içinden veya parti dışından böyle bir karar alması için tazyik gördü. Bahsettiğim Kılıçdaroğlu’nun adaylığna karşı çıkmak, itiraz etmek değil. Akşener’in Kılıçdaroğlu’nun adaylığını çok arzu etmediği bilinen bir gerçek. Tuhaf olan yaptığı hareketin zamanı ve şekli. Uzunca süre büyük çabalarla, halkın beklentisine dayanarak ve desteği alınarak gelinmiş bir noktada Akşener dolu süt kovasına tekme attı. Daha suhuletle ve az hasarla halledilebilecek bir problemi en kötü zamanda, en kötü yöntemle kördüğüm haline getirdi.
Türkiye siyasetinde halkın taleplerini ve konjonktürü anlayamamış, zamanın gerektirdiği adımları atamamış ve bu nedenle tükenmiş pek çok siyasi parti ve lider vardır. Bunların bir kısmı darbeler, muhtıralar, parti kapatmalar gibi demokrasimizin defoları kaynaklı ise de, bazıları liderlerin hataları nedeniyledir. Cumhuriyet’in kurucularından, Milli Mücadele’nin komutanlarından İsmet İnönü konjonktürü okuyamadığı, seçmenin taleplerini anlayamadığı için 1972 yılında ağır mağlubiyetle Ecevit’e karşı genel başkanlığı kaybetti ve karizmayı çizdirdi.
Türk siyasetinde iktidar olup yıllarca ülkeyi yönetmiş merkez sağda yer alan DYP ve ANAP’ın bugün esamisi okunmuyor. Tabelaları bile kalmadı. Bu iki partiyi yok eden ne darbelerdi, ne muhtıralar. Aksine her iki siyasi parti önce 28 Şubat’taki duruş probleminden, sonra da 367 krizinde tabanlarının taleplerini okuyamamaktan dolayı bittiler. Siyasi liderlerinin toplumda hiçbir kredisi ve ağırlığı yok. Ağar gibi pişkinler hariç insan içine çıkacak halleri kalmadı. Son yıllarda Türk toplumunu aşağılamak, seçmene hakaret etmek moda oldu. Ama siyasi tarihimizde seçmenlerin verdiği ibret ve hikmet dolu dersler az değildir. Her ne kadar insanımız devrimci yaklaşımlara müsait olmasa, kitlesel reaksiyonlardan uzak dursa da zamanı ve tavı geldiğinde hafızasına yazdığı problemlerin hesabını ilgililerden sormasını bilmiştir. Türkiye toplumu için asayiş, güvenlik, iç barış gibi konular çoğu zaman demokrasiden, adaletten, refahtan önce gelir. Bu nedenle siyasi kültürümüzde kitlesel protestolar, mitingler, halk hareketleri yoktur veya çok zayıftır. Bazı olaylara sabırları çatlatacak kadar sessiz ve eylemsiz kalsa, sussa da, halkımız uzun erimde kendisine ihanet edenlere bir şekilde hesap sorar. Ama bunu kaos veya kargaşa çıkarmadan ve zamana yayarak yapmayı tercih eder. AKP’ye, ama özellikle Erdoğan’a -fanatiklere ve iktidardan nemalananlara rağmen- halkın esaslı bir cevap vermeye hazırlandığını düşünüyorum. Yeter ki muhalif siyasi liderler ve aydınlar halkın tercihlerine ve oylarına sahip çıksınlar.
1980 sonrası siyasi tabloda darbeci askerlerin, Kenan Evren’in planlamasına ve suni partileri meydana itmesine rağmen DYP ve ANAP merkez sağa hitap etti ve iktidar oldular. Ama bu partilerin son liderlerinin yanlış yerde durması, halktan, hukuktan, demokrasiden değil, güçten yana tavır alması halk tarafından cezalandırıldı ve siyasi partiler mezarlığına gönderildiler. Merkez sağa hitap eden bu partilerin boşluğunu önceleri AKP doldurdu. Şimdilerde iktidarın ağır yozlaşmasına, kibrine, otoriterleşmesiyle muhatabız. Türkiye’de seçmen kitlenin %65’i kendisini “muhafazakar ve sağ” olarak tanımlar. Siyasi arenada CHP, MHP, HDP gibi etkili partiler var ise merkez sağda AKP’ye alternatif bir siyasi parti yoktu. Erdoğan bu alanda çıkan siyasi partileri ve liderleri satın alarak, partisine katarak kendisini alternatifsiz kılma yöntemini tercih etti hep. Ama halk Erdoğan’dan ve partisinden yıldı, usandı. Muhafazakar sağ kitleler uç yanları olmayan, biraz muhafazakar, biraz milliyetçi, biraz demokrat yeni bir siyasi parti arıyordu. İşte tam bu dönemde Meral Akşener, MHP’nin keskin milliyetçiliğinden, AKP’nin pragmatik İslamcılığından uzak olduğu sanılan İYİ Parti’yi kurdu. AKP-MHP ittifakından rahatsız olan ama CHP’ye, HDP’ye oy vermeyecek, merkez sağda yer alan seçmen İYİ Parti’ye yöneldi. Meral Hanım da böyle bir boşluk olduğunu gördü ve oraya oynadı, söylemlerini o doğrultuda geliştirdi. Ne var ki partinin kadrosunda ulusalcı Ergenekoncuların ağırlığı vardı. Kadın, anne olarak Meral Hanım sempati toplasa da Ergenekoncu kadronun partide böyle etkin olması çok kimseyi tedirgin ediyordu. Anlaşılan o ki bu seçimlere de Erdoğan’la birlikte giren Ergenekoncular İYİ Partide Meral hanımın masayı tekmelemesine neden oldular. Bu hareket Erdoğan’a yarar mı emin değilim ama Akşener için harakiri olduğu çok açık. İYİ Parti Erdoğan’dan bıkmış, sola oy vermek istemeyen sağ seçmenin yöneldiği merkez sağa aday bir parti olarak görülüyordu. Bundan sonra merkezde bir parti olarak görülmeyecektir. Parti kadrolarından kopanlar olmayabilir, ama seçmenlerde ciddi kopuş yaşanacaktır. Cumhur İttifakı bu tekme sonrası moral kazandı, seçime iki ay kala Akşener halkın umuduna darbe vurarak büyük tepki çekti. İYİ Parti seçmeninden AKP’ye giden olmasa bile Erdoğan küskünlük yaşayıp, morali bozulup sandığa gitmeyecekleri kar kabul edecektir.
Bazı seçim dönemlerinde seçmenin yöneldiği dip dalgalar olur. Halkın tercihlerini okuyan liderler bu seçimlerden büyüyerek çıkarken, dip dalgaya rağmen kürek çekenler kulvar dışına itilir, siyasi mevta olur. Münhasıran deprem felaketinden sonra halkın en az %65’i Erdoğan’dan kurtulmak gerektiği noktasında küçük siyasi hesapların çok ötesinde güçlü ve kararlı bir duruşa sahip. Akşener’in masayı tekmelemesi seçmeni sürükleyen bu dip dalgayı okuyamadığını gösteriyor.
Belki de parti içi veya dışı dengeler nedeniyle bazı emrivakilere, şantajlara muhatap oldu.
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***