İZMİR – Mereş merkezli deprem sonrası yurttaşların yaşadığı sorunlara çözüm olmak için kurulan psiko-sosyal destek ağlarında görev alan psikologlar, “Travmanın üstesinden dayanışmayla gelebiliriz” dedi.
Mereş merkezli depremler sonrasında resmi rakamlara göre en az 46 bin 104 yurttaş hayatını kaybetti, on binlerce yurttaş yaralandı. Deprem sonrası kentler yerle bir olurken, yurttaşların bir kısmı ise çareyi başka şehirlere göç etmekte buldu. Bu kapsamda deprem bölgelerinden İzmir’e de binlerce yurttaş gelirken, onların temel ihtiyaçlarını karşılamak için sivil toplum örgütleri ve siyasi partiler seferber oldu.
Bu kapsamda İzmir Büyükşehir Belediyesi Sosyal Projeler Dairesi Başkanlığı ve Sağlık İşleri Dairesi Başkanlığı öncülüğünde Türkiye Psikiyatri Derneği İzmir Şubesi, Türk Psikologlar Derneği, Sosyal Hizmet Uzmanları Derneği İzmir Şubesi, Toplumsal Dayanışma İçin Psikologlar Derneği, Türk Psikolojik Danışma ve Rehberlik Derneği İzmir Temsilciliği’nin de yer aldığı İzmir Psiko-Sosyal Destek Ağı 16 Şubat’ta kuruldu. Yine Toplumsal Özgürlük Partisi (TÖP) de Psiko-Sosyal Destek Komisyonu kurdu. Bu ağlarla hem deprem bölgesinde hem de İzmir’e gelen yurttaşlara hizmet veriliyor.
PLANLAMA VE YÖNLENDİRME
Depremden doğrudan etkilenenlerin yanı sıra deprem bölgesine arama kurtarma faaliyetleri için giden ekiplere yönelik de “Bakım verene bakım” çalışmaları yürüttüklerini kaydeden Erakay, “Bu ekiplerimiz depremi doğrudan yaşamasa da sürdürdükleri çalışmalar sırasında travmatizasyona açık hale gelebiliyor. Bu nedenle onları bu süreçte desteklemenin oldukça önemli olduğuna inanıyoruz. Hali hazırda itfaiye ekiplerimizle yoğun bir çalışma sürecinin içindeyiz” diye belirtti.
GÖÇ VE ETKİLERİ
Deprem sonrasında yaşanan göçe de değinen Erakay, şöyle devam etti: “Depremin henüz erken dönemlerindeyiz ve şu anda yaşanan göç geçici olabileceği gibi kalıcı da olabilir. Göçün nasıl, hangi koşullarla ve nereye yapılmış olduğu ortaya çıkacak etkiler için belirleyici olacaktır. Bu noktalarda bir an önce güvenli barınma yerleri oluşturmak ve bunları mümkün olduğunca geçici çözümlerle değil, depremden etkilenen ve göç eden kişilerin uzun süreler kalabileceği şekillerde kurgulamak önemli. Çünkü böylesi bir afet sonrası ilk süreçte biz temel ihtiyaçların karşılanması ve güvenlik hissini sağlayabilmek gibi ihtiyaçlara odaklanıyoruz. Bunlar psikososyal desteğin bir parçası olduğu gibi bunların olmadığı süreçlerde sadece psikososyal destek sağlamanın etkisi de sınırlı kalabiliyor.”
TEMEL İHTİYAÇLAR
Görüşmelerinde yurttaşların önceliklerinin temel ihtiyaçlar olduğunu dile getiren Erakay, “Güvende hissetmek için ihtiyaç duyulan barınma, gıda erişimi, sağlık hizmetlerine erişim, diğer insanlarla bağlantıda olabilme gibi temel insanı ihtiyaçlar öncelikli ve acil çözüm bulunması gereken ihtiyaçlar. Bunun hemen ardından psikolojik etkilere yönelik ihtiyaçlar geliyor. Depremden çok farklı boyutlarda etkilenen farklı gruplar var. Bu grupları ve farklılaşan ihtiyaçları tespit etmek ve o ihtiyaçlara yönelik destekler sunmak şu an önceliğimiz. Kamuoyunu faaliyetlerimiz hakkında da süreç boyunca bilgilendireceğiz. Ancak bu yaraların daha kısa sürede ve daha geniş çapta sarılabilmesi için dayanışma içinde hareket etmenin, depremden etkilenen kişilerin temel ihtiyaçlarının karşılanmasının ve bundan sonraki sürecin umut ve güven veren bir şekilde örülmesinin önemini de özellikle vurgulamak istiyoruz” diye konuştu.
TÖP Psiko-Sosyal Destek Komisyonu üyesi Rozana Urkun ise, büyük bir doğal afetin yönetilemeyerek bir felakete dönüşmesine tanıklık edildiğini vurguladı. Temel ihtiyaçların karşılanmaması, arama-kurtarma çalışmalarının zamanında yapılmamasına tanık olan insanlarda travma ve yıkım yaşandığını kaydeden Urkun, “Bu travma sonrasında o insanlarla dayanışmak ve psiko-sosyal süreçlerinde yanlarında olmak adına bu komisyonu kurduk. Bu sadece komisyon sadece bireysel görüşmeler ya da semptomatik tanımlardan ibaret bir faaliyet değil. Çok insani bir yerden dayanışma kurmak, insanların şok ve travma içerisindeyken hareket etmekte zorlandıkları yerde omuzlarına el olabilmek ya da temel ihtiyaçlarını karşılamada yanlarında olabilmek istiyoruz” ifadelerini kullandı.
HAKLTAN HALKA DAYANIŞMA
İki yönlü çalışma yaptıklarını söyleyen Urkun, şöyle devam etti: “Birincisi bölgede olan arkadaşlarımızın çocuk ve kadın çadırlarında çocuk ve kadınlarla görüşerek, etkinlikler yaparak travmatik süreçleri en aza indirebilmek ve gündelik işlevselliklerini korumaya yönelik çalışmalar yapıyoruz. İkincisi ise başka illere göç eden insanların yaşadıklarından kaynaklı psikolojik semptomlar ortaya çıktığında gerekli yönlendirmeleri yapmaya çalışıyoruz. Yaptığımaz şey halktan halka dayanışmanın bir kısmı.”
“Bu tarz felaketlerden sonra insanların yaşadığı en büyük şey çaresizlik, kendine yetememe duygusu oluyor” diyen Urkun, “Böyle felaketler sonrasında donma, tepkisizlik, şok anında kalma, olayı tekrar tekrar yaşama gibi semptomlar gösterebiliyor. Travmanın üstesinden dayanışma ile gelebiliriz” dedi.
MA / Tolga Güney
Kaynak: Mezopotamya Ajansı.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***