Artı Gerçek – Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın, Maraş merkezli depremlerin ilk günlerinde arama ve yardım çalışmalarında yaşanan eksiklikler nedeniyle ‘helallik istediği’ Adıyaman hakkında AFAD tarafından hazırlanan deprem raporu ortaya çıktı.
Buna göre AFAD, 2022’de yayımlanan raporunda 19 Mart 2023 tarihine ve 7,4 büyüklüğünde depreme ilişkin bir senaryo hazırlamıştı. AFAD raporunda Adıyaman’da bu büyüklükte bir deprem beklendiği belirtilirken, “kentteki zemin etütleri yapılmamış alanlarda, kötü zemine uygun olarak yapılmayan binalara” dikkat çekildiği görüldü. Raporda, “Deprem hasar riski en yüksek mahallelerde 7 bin 279 adet bina olmakla birlikte yaşayan 59 bin 421 kişi bulunmaktadır” bilgisi de verilmiş.
Erdoğan, Adıyaman konusunda “Maalesef ilk birkaç gün Adıyaman’da arzu ettiğimiz etkinlikte çalışma yürütemedik. Hava ve yol koşulları nedeniyle ilk günden gelemedik. Bunun için sizden ilk günler için helallik istiyorum. Her şeyin farkındayız ve gereğini yaptığımızdan, yapacağımızdan kimsenin şüphesi olmasın” demişti.
ANKA’dan Tamer Arda Erşin’in haberine göreyse, AFAD Adıyaman İl Müdürlüğü’nün 2022 yılında yayınladığı, 2021 yılı İl Afet Riski Azaltma Planı Raporu’nda, Adıyaman’da olası bir deprem ile ilgili senaryolar hazırlandı.
İKİ AYRI DEPREM SENARYOSU
Raporda, “Yapılan analizler sonucunda, 5 ve üzeri depremlerin 20 yılda oluşma olasılığının yüzde 91, 6.1’den daha büyük depremlerin bölgede olma olasılığının 100 yıl olduğu hesaplatılmıştır. 4.00-4.50 arasındaki depremlerin ise her 5 yılda bir olma olasılığı yüzde 75’ken, 10 yılda bir olma olasılığı yüzde 91 olarak hesaplatılmıştır” tahminleri yapıldı.
Raporda, Samsat merkezli 5,5 ve Gölbaşı merkezli 7,4 büyüklüğünde iki ayrı deprem senaryosu yer aldı. Olası bir depremin 19 Mart 2023’te meydana gelebileceğinin belirtildiği “deprem senaryosunda”, 5,5 büyüklüğündeki olası bir deprem ile ilgili şu değerlendirmeler yapıldı:
“Samsat ilçesi, köyleri ve civarındaki ilçe ve köylerde yapıların yıkılması. Alt yapı ve içme suyu hatlarının zarar görmesi. Zeminin alüvyon malzeme olmasından dolayı sıvılaşma olması ve yıkıcı etkinin artması.”
‘İMARA ESAS ETÜTLER DEĞERLENDİRİLMEDEN İMARA AÇILMASI…’
Raporda, 5,5 büyüklüğündeki depremin afete dönüşme nedenleri arasında ‘kentsel dönüşümdeki yavaşlık, yurttaşların kiriş, kolon gibi sistemlerde izin almadan binalarında yaptığı değişiklikler, karar vericilerin yeni yerleşime açılacak alanlarda imar planlaması esnasında imara esas etüt sonuçlarının değerlendirilmeden imara açmaları’ gösterildi.
MART 2023: ÇOK OLASI
Raporda, 7,4 büyüklüğündeki olası bir deprem için hazırlanan senaryoda da 19 Mart 2023 tarihi kullanıldı. Bu büyüklükte bir depremin meydana gelme ihtimali için “çok olası” denildi. Bu, deprem senaryosu için raporda, şu ifadelere yer verildi:
“Yaşam alanlarında mühendislik hizmeti almayan, denetimsiz binaların olması ile birlikte binaların bir kısmının bitişik nizanda olması. Zemin etütleri yapılmamış alanlarda, kötü zemine uygun olarak yapılmayan binaların olması. İmara esas etüt raporunda önemli alan olarak belirlenen bölgelerde yüksek katlı yapılaşmanın olması… Gölbaşı ilçesinde gölün taşması ile şehir merkezinde deremle birlikte taşkın afetinin meydana gelmesi. Taşkın koruma tesisleri ve tersip bentlerinin zarar görmesi. Çamgazi ve Çat barajlarının gövdelerinin zarar görmesi.”
‘KURUMLAR ARASI İLETİŞİM YETERSİZ’
Raporda ayrıca şu değerlendirmeler yapıldı:
“Adıyaman ilinden geçen aktif fay hatları, depremin önemini vurgulamaktadır. Yeni imar alanlarındaki zemin özelliklerinin zayıf olması ve birçok binanın depreme karşı yeterli dirençte olmaması gibi konular çevresel faktörler açısından oldukça önemlidir. Deprem konusunda kent nüfusunun bilinçli hazırlıklı olmaması, deprem tehdidinin ciddiye alınmaması durumu kentin sosyal faktörlerinin değerlendirilmesi gerekliliğini ortaya çıkarmaktadır. Finansal eksiklikler, mevzuat ve yönetmelik sorunları, yer seçimi konusunda kurumlar arası iletişimin olmaması, kontrol ve denetim mekanizmalarının işleyişindeki eksiklikler de ekonomik, politik/yasal açıdan değerlendirilmesi gereken önemli konulardır. Dolayısıyla, Doğu Anadolu Fayı’nın ilimize yakın farklı segmentleri ile diğer diri fayların yakın gelecekte deprem üretme potansiyelinin yüksek olması, amaç-hedef ve eylemlerin belirlenmesi sürecinde GZFT analizinin önemini ortaya çıkarmaktadır.”
‘YEREL YÖNETİMLERDE UZMAN JEOFİZİK MÜHENDİSİ ÇALIŞMIYOR’
Rapordaki analizde ise zayıf yönler ile bekleyen tehditlere dikkat çekilerek, şunlar açıklandı:
“Yerel yönetimlerimizde uzman jeofizik mühendisinin çalışmıyor olması. Kentsel dönüşüm çalışmalarının yavaş, uzun, zorlu bir süreçte ilerlemesi. Kurumlar arası bilgi ve veri paylaşımının olmaması. İldeki çok katlı binaların yapı stoku ve sayısal haritalarının bulunmaması. Toplanma alanlarının yetersiz olması. Kırsal kesimlerde yapıların mühendislik hizmeti görmemesi veya ekonomik ömrünü tamamlamış olması. Yerleşim yeri seçerken uygun araştırma yöntemlerinin uygulanmaması. Kullanıma ihtiyaç duyulan gerekli durumlarda yeterli bütçe ve ödeneğin tahsis edilmemesi.
Afetler konusunda gönüllü olmayı talep eden bilinçli insanların az olması. Yeni imar çalışmalarının yapılmasında çok yönlü özelliklerinin dikkate alınmaması. Zemin etüdü ve imara esas jeolojik ve jeoteknik etütlerin yapımı aşamasında arazide çalışan sondörlerin bilgisinin yetersiz olması. Kaçak, denetimsiz yapılarla mücadele eksikliği. Özellikle ilçelerde ruhsatsız ve denetimsiz yapı inşatlarının bulunması.
‘DASK ORANININ AZ OLMASI…’
Müteahhitlerin çoğunun ehliyetsizliği, eğitim seviyelerinin yetersizliği nedenleriyle gelişigüzel davranış sergilemeleri. Deprem ve diğer afetlerle ilgili acil bir durum olması durumunda başvurulacak kurum ve kişilerin diğer kurumlarca tam olarak bilinmemesi. Evlerde afet çantasının bulunmuyor olması. Aile afet planlarının yapılmıyor olması. DASK sigortalılaşmanın oranının az olması. Binalarda mühendislik hizmeti alınmadan onarım, tadilat işlemlerinin gerçekleşmesi.
‘DAĞINIK YERLEŞİM MÜDAHALEYİ ZORLAŞTIRIR’
Depremde köprülerin yıkılması durumunda çevre illerden gelecek olan yardımda akmasa olması. Kamu hastanelerinin yetersiz olması, mevcut olan hastanenin zarar görmesi durumunda sağlık hizmetlerinde aksamaların olması. Yolların yeteri kadar geniş olmaması ve şehre bağlantılı yolların kısıtlı olması… Depremde yaşanacak kaos nedeniyle oluşan krizin nasıl yönetilebileceği konusunda toplumsal bilinç eksikliği. Meydana gelebilecek bir depremde çevre illerin de etkilenecek olması. Dağınık yerleşim afet sonrası müdahaleyi zorlaştırması. Enerji nakil hatlarının yer altına alınmamış olması. İl genelinin ikincil afetlerin meydana gelmesine uygun coğrafyada bulunuyor olması. Sondajsız, taşıma gücü, kat sayısı hesabı yapılmaksızın statik hesaplama yapılması. Önemli alanların fazla olması ve yapılaşmaların bu alanlarda çok yoğun olması. Kamu kurumlarında çalışan personellerin afetzede olduğu durumda görev yapamayacak durumda olması. İl genelinde fay hatları üzerinde bulunması ve jeolojik anlamda zeminde tehlikelerin bulunması.”
Raporda, Adıyaman’daki binaların durumuna ilişkin şunlar açıklandı:
“Adıyaman Merkez belediyesinden temin edilen coğrafi koordinatları belli olan bina stok bilgisine göre, 33 mahallede 31 bin 175 bina verisi bulunmaktadır. Zemin parametre haritasına göre Adıyaman merkez ilçede İmamağa, Yunus Emre, Mara, Kapcami, Sümerevler, Alitaş mahallerinin zayıf zemin özelliğine sahip olduğu görülmektedir. Merkez ilçeye ait maksimum yer ivme haritasında 0.4 g’den büyük ivme değerine sahip alanlar ile zayıf zemine sahip olan alanlar çakıştırma analizleri ile birlikte değerlendirildiğinde, 1570 binanın acil olarak bina risk değerlendirilmesi yapılması gereken bina oldukları hesaplanmış olup 4 ve üzeri katta olan bu binaların olası yıkıcı bir depremde hasar görebilme özelliğine sahip zemin üzerinde olduğu da tespit edilmiştir. Deprem hasar riski en yüksek mahallelerde 7 bin 279 adet bina olmakla birlikte yaşayan 59 bin 421 kişi bulunmaktadır.” (ANKA)
Kaynak: Artı Gerçek
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***