Martin Kübler
6 Şubat depremlerinde on binlerce kişi hayatını kaybetti. Evler, hastaneler, okullar yıkıldı, havalimanları ve yollar hasar gördü. Bölgenin yeniden imarında Şili ve Nepal örnek olabilir mi?
Mayıs 2015’te Nepal art arda meydana gelen depremlerle sarsıldı. Yaklaşık 9 bin kişinin hayatını kaybettiği depremde binlerce kişi de yaralandı. Depreme dayanıklı inşa edilmemiş çok katlı binalar, evler, tapınaklar çöktü, ülkede oluşan hasar ve yeniden imarı için yapılan yatırımlar milyarları buldu. Yaklaşık sekiz sene sonra Nepal hükümeti ve uluslararası yardım kuruluşları yüz binlerce yeni konut yaptı. Ve bu sefer binaların daha sonra yaşanması muhtemel ve kaçınılması imkansız depremlere dayanıklı olmaları ön plana çıktı.
Nepal’de deprem sonrası yapılanların Türkiye ve Suriye’de hayata geçirilmesi kuşkusuz çok daha zor olacak, çünkü Kahramanmaraş merkezli depremin yol açtığı can kaybı ve meydana getirdiği yıkım Nepal’dekinden çok daha büyük.
Nepal’in yeniden imarına Japonya’dan destek
Peki Nepal’de nasıl bir yeniden yapılanma süreci yaşandı?
Latin Amerika ve Asya’da faaliyet yürüten ABD merkezli Build Change adlı sivil toplum kuruluşunun kurucusu ve Genel Müdürü Elizabeth Hausler, “Deprem bölgesinin yeniden imarında yer alan yardım kuruluşlarının temel amacı eskisinden daha iyi binalar yapmak. Bunu yaparken de yerelde var olan, ulaşılması kolay, temini mümkün ve ekonomik de olan inşaat tekniklerinin kullanılması” diyor.
Nepal’deki depremin ardından yıkılan bina sahiplerinin de bölgenin yeniden imarında işin ucundan tutmaları gerekiyordu. Durum böyle olunca bölgede görev üstlenen, deprem konusunda tecrübeli Japonya’nın Uluslararası İşbirliği Ajansı (JICA), Nepal’de mevcut yerel ağlarla, mühendisler ve seyyar duvar ustalarıyla çalışmaya ağırlık verdi. Nepalli mühendisler, duvarcılar, Japon uzmanlar tarafından depreme dayanıklı bina yapma konusunda eğitildiler. Eğitilen seyyar duvarcılar köyden köye gitti, bir yandan bölgenin yeniden kalkınmasına yardım ederken diğer yandan öğrendikleri yeni teknikleri yerel zanaatkârlara aktardılar.
Nepal’de 2015’te meydana gelen depremde bir milyondan fazla bina hasar görmüştü. Nepal’in kırsal bölgelerindeki hasar gören evlerin çoğu, taştan ve taşların arasının da balçıkla doldurulduğu çoğunlukla iki katlı geleneksel yapılardı. Build Chance kuruluşu, bu evleri inceledi ve bilirkişi raporları tuttu. Ardından çoğunun yıkılmasına gerek olmadığına karar verildi.
Build Change’ten Hausler, bu müstakil evlerin büyük bir kısmının 3 bin dolara tamir edilip depreme karşı güvenli hale getirilebildiğini saptadıklarını aktarıyor:
“Düşünsenize, yıkıp yeniden yapılsaydı 20 bin dolar olacaktı. Harcanacak para ile kullanım değeri tartıldığında 3 bin euroya tamir ve güçlendirme yapılması elbette daha iyi oldu.”
Nepal’de inşaat ustaları zayıf veya hasarlı duvarları, kolonları ve taşıyıcıları dayanıklı hale getirdiler. Daha önce kötü malzeme kullanılmışsa onun yerine daha güvenli ve iyi olanları tercih ettiler.
Dünya Bankası’nın Katmandu temsilciliğinin Afet Risk Yönetimi Bölümü uzmanlarından Kamran Akbar, “Depremzede Nepallilerin devlet desteğinden faydalanmasındaki ana şart depreme dayanıklılığı sağlayacak inşaat yapmalarıydı” diye hatırlatıyor. “Depreme karşı dayanıklılık konusunda devletin koyduğu asgari koşulları yerine getirenlere, inşaat malzemeleri veya inşaat yönetemleri konusundaki tercihlerinde sınırlama veya müdahale olmadı” diye de ekliyor.
Depreme güvenli inşaat tekniği ne demek?
Build Change veya onun gibi afetler sonrası yeniden imarda uzman olan uluslararası kuruluşların Nepal’de deprem sonrasında kullandıkları inşaat tekniğinin temel prensibi, eşit şekilde dağıtılmış betonarme (çelik ve betonlu) yatay ve dikey kirişler ile kolonlar üzerinde yükselen inşaat yöntemi.
Ağır depremler yaşayan bir başka ülkede, Haiti’de bir mühendis tecrübesini aktardığı bir Build Change videosunda, binalarda yapılan güçlendirmenin anlaşılması için parmaklarını iç içe geçirerek gösteriyor ve bunun yan yana duran iki ayrı yumruktan daha güçlü olduğuna işaret ediyor. Mühendis iyi bir güçlendirmenin temelinin buna dayandığını belirtiyor.
Sadece Türkiye ve Suriye’yi etkileyen son iki deprem nedeniyle değil, küresel çapta doğal afet ve felaketler yüzünden de dayanıklı bina ve konut ihtiyacı büyük. Build Change kuruluşu yöneticisi Hausler, tahminlerine göre 2030 yılından bütün dünya nüfusunun yüzde 40 kadarının güvensiz konutlarda yaşıyor olacağını söylüyor. “Bu sorun yaşadığımız çağın sorunu” diyor ve güvenli konut sıkıntısının sağlık hizmetlerine erişimi olmayan nüfus büyüklüğünde bir kitleyi etkilediğini söylüyor.
Şili, 2010’da yaşadığı ağır depremden kendisine dersler çıkardı
Şili sürekli sarsılıyor
Şili’de de milyonlarca kişi her an sarsılması muhtemel fay hatları üzerinde yaşıyor ve sık sık da depremle sarsılıyor. Güney Amerika’dan geçen fay hattı üzerinde yer alan Şili, depreme karşı güvenlik konusunda en fazla ilerleme kaydeden ülkelerin başında geliyor. Araştırmacı Magdalena Gil, “Her gün yaşadığımız sismik olaylar bize sallanan toplaklarda yaşadığımızı devamlı hatırlatıyor” diye sözlerine başlıyor. Gil, depremler sonrası gereken imar ve kalkınma alanında uzman, Şili Entegre Afet Risk Yönetimi Araştırma merkezi (CIGIDEN) araştırmacılarından. “30 yaşındaki her Şilili en azından bir büyük deprem görmüştür” diyen Gil, ülkesinde yaşanan sarsıntıların büyüklüğüne de işaret ediyor.
CIGIDEN Başkan Vekili Gabriel Gonzalez de “Neyse ki Şili’de deprem güvenliği konusundaki yönetmelikler sıkı” diye hatırlatıyor. Gonzalez, ülkesinde 2010’da yaşanan 8,8 büyüklüğündeki depremde sadece bir binanın yıkılmasını mevcut sıkı deprem güvenliği yönetmeliklerine borçlu olduklarının altını çiziyor. Yıkılan binanın da 15 katlı olduğunu, inşaatının yeni tamamlandığını ve boş olduğunu da belirtiyor.
Gonzalez’in de sözünü ettiği, 2010’da meydana gelen 8,8 büyüklüğündeki deprem ve sonrasında yaşanan tsunamide ülke çapında 500 kişi hayatını kaybetmişti.
Şili’deki inşaat sektörü
Yıllar içinde Şili ve deprem bölgelerinde bulunan diğer ülkelerin inşaat sektörleri, modern binaların depreme karşı güçlendirilmesini sağlayan yeni başka teknikler de geliştirdiler. Uzman Gonzales’in aktardığına göre bu arada Şili’de artık deprem riski nedeniyle binaların kat yüksekliğini sınırlayan bir yönetmelik yok. Yüksek katlı binalar yapılıyor, ancak yapımında kullanılan kolon ve özel taşıyıcılar çelik ve beton konstrüksüyonlu olmak zorunda. Binaların ayrıca çelikten bir çerçeveyle desteklenmesi şartı bulunuyor. Bu yolla herhangi bir sarsıntıda olması gereken esneklik sağlanmış oluyor.
Beton taşıyıcı bir depremde kırılabilir ama çelik taşıyıcılar kırılmıyor ve konstruksüyonları çökmeyecek şekilde hesaplanıyor. Ülkede ayrıca inşaat şantiyelerine sık sık ani denetimler yapılıyor. Deprem sonrası imar konusunda araştırmalar yapan uzman Gil’in aktardığına göre Şili’de güvenli bina yapımına ilişkin yönetmelikler, şimdiye kadar ölçülmüş en büyük deprem olarak kayıtlara geçen 1960 tarihli 9,5’lik depremden sonra peyderpey sertleştirildi.
Şili’nin Japonya ile birlikte depremden korunmada dünya çapında en sert yasal düzenlemeye sahip ülkelerden biri olduğunu vurgulayan Gil, ancak “İnşaatlara yönelik düzenlemeler hokus pokus değil” diye de ekliyor. Türkiye’nin günümüz standartlarına uygun modern yasal düzenlemelere sahip olduğunu kaydeden Gil’e göre sadece inşaat güvenliğinden sorumlu kurum ve kuruluşlar ile bu alandaki aktörlerin düzenlemelere uyup uymadıklarını denetlemek gerekiyor. “Bu olmadan her düzenleme değersizdir ve uygulamaya geçirilemiyorsa da her yönetmelik sadece kağıttan ibarettir” diye vurguluyor.
Hatay depremde büyük zarar gören illerden
Türkiye ve Suriye büyük zorluklarla karşı karşıya
Yasal düzenlemelerin hayata geçirilmesindeki gevşeklik Türkiye’de epey sık yaşanıyor. Uzmanlara göre tam da bu durum, geçen senelerde inşaat sektöründe patlamaya yol açtı ve ekonomide büyümeyi sağladı. Öte yandan ise 6 Şubat depremlerdeki kaybın bu kadar büyük boyutta olmasından da kısmen bu gevşeklik sorumlu.
Türkiye’de yıllar boyu çıkarılan imar afları imar mevzuatına ve ruhsata aykırı yapılarak yapı kayıt belgesiyle kaçak yapılara izin verildi.
Deprem uzmanı Gonzales, Türkiye’deki görüntülere baktığında, enkaza dönüşen mahallelerde bazı binaların ayakta durduğunu görüldüğünü söylüyor ve bundan da bazı evlerin yönetmeliklere uygun yapılmadığı sonucunun çıkarılabileceği yorumunu yapıyor.
Güvenli inşaat yatırımları konusunda uzman Dünya Bankası Katmandu ekibinden Akbara göre de sadece yeni yapılan binaların değil, mevcut binaların da depreme dayanıklı hale getirilmesi gerekiyor. Akbar, mevcut binaların güçlendirilmesinin daha uygun ve hızlı yapıldığını hatırlatıyor. Bunun ayrıca iklim ve çevre için de daha iyi olduğunun altını çiziyor.
Dünya çapında yaşanan afetlerden sonraki imar alanında faaliyet yürüten sivil toplum kuruluşu Build Change’in, sonuçları henüz açıklanmamış bir araştırmasına göre mevcut binaların güvenli hale getirilmesiyle bir binanın sıfırdan yapılmasıyla neden olunacak karbon emisyonunun yüzde 60’ından tasarruf edilebiliyor.
Bu arada binaların depremlere karşı güçlendirilmesi ile deprem dışındaki kasırga, sel veya benzeri diğer diğer afetlere karşı da korunması artırılmış oluyor.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***