Dün (2 Şubat) Sığınmacı Hakları Platformu’nun, Suriyeli akademisyenlerin oluşturduğu UMRAN Derneği’nin Fatih’teki binasında düzenlediği basın açıklamasına katıldım.
Basın açıklamasının konusu, son aylarda büyük insan hakları ihlallerinin yaşandığı iddialarına konu olan Geri Gönderme Merkezleri’ydi.
Toplantıya aralarında Türkiyeli ve Suriyeli akademisyenlerin, gazetecilerin ve STK temsilcilerinin olduğu 40’a yakın kişi katıldı.
Geri Gönderme Merkezleri’nde yaşanan hak ihlallerine dikkat çekmek için hazırlanan metni Sığınmacılar Platformu üyeleri Yıldız Önen Türkçe, Taha Elgazi Arapça okudu.
Toplantıda avukat Ümit Kutbay yaşanan hak ihlallerinden örnekler verdi.
Eşi sigara kaçakçılığı yaptığı suçlaması ile önce gözaltına alınıp sonra Suriye’ye geri gönderilen iki engelli çocuk annesi İman Hama ise yaşadığı zorlukları anlattı.
Geri Gönderme Merkezleri’nde yaşanan hak ihlalleri
Geri Gönderme Merkezleri, Türkiye’de kalış hakkı bulunmayan ve ülkesine geri gönderilecek kişilerden haklarında idari gözetim kararı verilenlerin tutulduğu yerler. Geri Gönderme Merkezleri, Türkiye’deki yabancılar hakkında yürütülen tüm işlemlerden sorumlu olan Göç İdaresi Genel Müdürlüğü (GİGM) tarafından işletiliyor.
Yabancılar için iki tür karar var: Sınır dışı ve idari gözetim. Sınır dışı kararı yakalanan sığınmacının geldiği ülkeye ya da transit olarak üçüncü bir ülkeye gönderilmesi, idari gözlem kararı ise bu işlem yapılana kadar kişinin idari gözetim altında tutulması anlamına geliyor.
Peki yabancı kişiler neden böyle bir işlemle karşı karşıya kalıyor? Serbestiyet’e konuşan Av. Burakhan Çalışkan, bu soruyu şöyle cevaplıyor:
“Kanunda birden fazla sebep sayılmış: Pasaportlarının sahte olması, Türkiye’ye yasak ya da kanuna aykırı yollardan girmeleri, ikamet izinlerinin bitmesine rağmen oturmaya devam etmeleri, ikamet izinleri varken bu izinlerin iptal edilmesi, çalışma izinlerinin olmamasına rağmen çalışmaları ya da Türkiye’de bir suça karışmaları. Bu durumlarda polis ekipleri şahsı yakalayıp önce karakola götürüyor. Karakolda önce şahısların ifadeleri alınıyor. Ardından bu evraklar valiliğe gönderiliyor. Valilik şahıs hakkında idari gözetim ve sınır dışı kararı alabiliyor. Bu şahsa idari gözetim kararı alındıysa -ki sınır dışı kararıyla birlikte yüzde 100 alınıyor- sınır dışı edilmek üzere Geri Gönderme Merkezleri’ne götürüyorlar. Şahıslar Geri Gönderme Merkezleri’nde tutuluyorlar bir süre. Burada kalanlar için iki imkân var; birincisi valiliğin verdiği sınır dışı kararına karşı idare mahkemesinde işlemin iptal edilmesi için bir dava açılabiliyor. İkincisi, idari gözetim kararına sulh ceza hakimliği nezdinde 7 gün içerisinde itiraz ediliyor. Ayrıca idare mahkemesine dava açılıyor. Bu itirazın ardından dava sonuçlanana kadar şahıs sınır dışı edilemiyor ve bu Geri Gönderme Merkezleri’nde tutuluyor. Eğer dava lehine sonuçlanır ve sınır dışı ya da idari gözetim kararı kaldırılırsa şahıs Türkiye’de serbest yaşamaya devam ediyor. Eğer dava aleyhine sonuçlanırsa, istinaf ve itiraz aşamalarından sonra eğer ret kararı alınırsa şahıs sınır dışı ediliyor. Ya geldiği ülkeye geri gönderiliyor ya da üçüncü bir transit ülkeye gönderiliyor. Masraflar şahıstan alınıyor.”
Peki Geri Gönderme Merkezleri’ndeki insan hakları ihlali iddiaları nereden kaynaklanıyor?
Geri Gönderme Merkezleri’ndeki hak ihlali iddiaları genellikle basit sebeplerle gözaltına alınıp bu merkezlere gönderilen sığınmacıların, buralarda sözlü ve fiziki şiddete / tehdide maruz kalarak baskı altında “gönüllü geri dönüş” belgesini imzalamak zorunda bırakılmalarından kaynaklanıyor.
Av. Çalışkan, bu merkezlerde yaşanan insan hakları ihlallerini şöyle anlatıyor:
“Geri Gönderme Merkezleri, yaygın şekliyle GGM’ler her anlamda sorunlu yapılar diyebilirim. Bir ihtiyacı karşılamak adına oluşturulan bu merkezler şu an farklı problemlerin kaynağı haline geldi. GGM’ler, bilhassa İstanbul’da şehir dışında, ulaşımı zor yerlerde konumlandırılmış. Bu merkezlerin fiziki imkânları da yetersiz ve merkezlere sağlıklı girenin hasta çıkması şaşırtıcı olmaz.
“Göçmenler, ceza yargısında şüpheli ve sanığın sahip olduğu pek çok haktan mahrum. Hakkında kesinleşmiş bir mahkeme kararı olmaksızın, çoğu zaman yalnızca bir şikâyetle kendilerini Geri Gönderme Merkezi’nde bulabiliyorlar. Bu hasmı tarafından yapılmış, kötü niyetli bir şikâyet de olabilir.
“İtirazlar belirli sürelere tâbi ve sürenin kaçırılmaması gerekiyor. Süreç her aşamada belirsizliklerle dolu. Türkçe bilmeyen göçmenler kendilerini ifade etmekte güçlük çekiyor ve GGM’lerde polis memurlarının gözetimindeler. Üstelik bu sorunlar yeni de değil. Yıllardır dile getiriliyor ancak iyileştirmeye yönelik adım atılmıyor. Geri gönderme, hükümetin elinde bir silah ve günlük politikalara göre bir anda yüzlerce göçmen hakkında geri gönderme kararı verilebiliyor.
“Sınırları belirsiz, hukuki güvenilirliğin olmadığı bir alan. İktidarın da muhalefetin de buradaki hak ihlallerini gündemlerine alması gerekiyor. Gündemdeki göçmen tartışmaları ile geri gönderme uygulamaları birbirinden ayrı düşünülemez. Uygulamada da bunu kuvvetli şekilde hissediyoruz.”
“Suriye’nin kuzeyi şu anda güvenli bir alan değil”
Sığınmacı Hakları Platformu’nun basın açıklamasında ise şu ifadelere yer verildi:
“Sığınmacılar platformu olarak son aylarda yoğunlaşan kimlik kontrolleri, adres kontrolleri çerçevesinde yapılan geri gönderme uygulamaları konusundaki bilgilerimizi ve fikirlerimizi açıklamak için bir basın toplantısı düzenliyoruz.
“Pek çok BM ve STK raporu net bir şekilde Suriye’nin kuzeyinin şu anda güvenli bir alan olmadığı gerçeğini yazıyor. Bu raporlara rağmen Türkiye’nin geri göndermelere devam etmesi uluslararası anlaşmalara aykırıdır.
“Mayıs ayında yapılacak genel seçimlere doğru yaklaştıkça siyasi partilerin çoğunun, başta Suriyeliler olmak üzere tüm sığınmacılara dönük negatif söylem kampanyalarının yörüngesine girdiği görülüyor.
“Bu negatif söylem ve tutumlar gündelik hayatın içinde ayrımcılık, ırkçılık ve şiddete, hatta yer yer linç girişimlerine varan ürkütücü hadiselere de sebep oluyor.
“Sığınmacılara dönük negatif söylem ve kampanyalar, günlük hayatta yaşananlar, zorla geri göndermeler ve geri gönderme merkezlerinde yaşanan olaylar, temel insani hassasiyetlere sahip herkesin harekete geçmesi gereğine işaret ediyor.
“Seçim sürecine doğru daha fazla çok boyutlu ve telafisi imkânsız zararların ortaya çıkmaması ve gündelik hayatın anlama ve adalet temelinde dönüştürülmesi, Türkiyeli ve Suriyeli STK’lar olarak bizlere ağır bir sorumluluk yüklüyor. Zorla geri göndermeleri durduralım, sığınmacılara insanca bir yaşam olanağı yaratalım.”
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***