HABER ANALİZ | MUHSİN AHMET KARABAY
Kendini “AK Parti’nin vicdanı” olarak gören Bülent Arınç, on binlerce insan halen enkaz altındayken, seçim konusunu gündeme getirip, bir yıl ertelenmesini istedi. Arınç’ın bu teklifi kendiliğinden mi yaptığının, yoksa Beştepe’den aldığı bir sufle ile mi söylediğinin hiçbir önemi yok. Tartışması sürse de 14 Mayıs’ta yapılacağı söylenen seçimin ortadan kalktığını unutmayın.
6 Şubat’ta Kahramanmaraş merkezli iki deprem, Türkiye’yi kökten değiştirecek. Ne var ki hiç değiştiremeyeceği şeyler de var. Bunlardan birisi inşaat kalitesizliği. 26 Aralık 1939’da yaşanan 7,8 büyüklüğündeki Erzincan depreminde 35 bin dolayında insanın ölmesinin temel sebebi ile son depremde 100 binden fazla insanın can vermesinin sebebi aynı: İnşaatların kalitesiz olması.
Erzincan Depremini yansıtan Son Posta Gazetesi, “Felaketin büyümesine hileli inşaat sebep oldu” manşetini atmıştı. Yıl 2023 bugün de depremin öldürme nedeni değişmedi. Bu konuda yarın için de iyimser olmayın.
Binaların çürük yapılmasının ardında inşaatı yapanın menfaati varsa, yerel yönetimin bir tarafında yer alanların menfaati varsa, siyasetçinin, mühendisin, konutu satın alanın menfaati varsa kimse bu çarkı kıramaz.
Yukarıdaki “konutu satan alanın menfaati” ifadesine takılmadınız umarım. Alacak vatandaş da “ucuz” diye sahip olmak isteyecek. Bir felaket gelirse de nasılsa “kader” diye yüklenecek bir adres var.
TİTANİC’TEN SOS SİNYALİ ALAN GEMİLERİN KAPTANLARI GİBİ DÜŞÜNDÜLER
Depremin ilk 3 günü bölgede görünmeyen devlet, can kaybının katlanarak artmasına yol açtı. Farklı kesimler, her şeyi tek elden yönetmeye çalışan Erdoğan’ın bütün beceriksizliği ortaya çıktı diye değerlendirildi.
Depremle ilgili konuşurken bir arkadaşın yaptığı değerlendirme beni çok şaşırttı. Depreme bilerek geç müdahale edildiği görüşünü savunan arkadaş, şunları söyledi:
“Daha çok insanın kurtarılması, bakıma muhtaç daha çok insanın ortaya çıkacak olması demek. Bu da devlete ve topluma daha çok yük demektir. Bundan hareket eden devlet mekanizmasının başındakiler, 1912’de batan Titanic gemisinden SOS sinyali alan gemilerin kaptanları gibi hareket ettiler. Yardıma gidebilecek kaptanlar, ‘Bu kadar insan bizim gemimize binerse batarız. Biraz bekleyip gidersek daha az insanı gemimize almak durumunda kalırız’ diye düşünmüşlerdi. Bu depremde de devletin başındakiler benzeri düşünceyle hareket ettiler.”
Bu çok vahşice bir yaklaşım gibi gelebilir. Gerçekten de tüyler ürperten nitelikte. “Bu kadarı da olmaz” denilen o kadar çok şey yaşandı ki, hiçbir şey ihtimal dışı diyemiyoruz.
SEÇİMLERİN ERTELENMESİNİ İLK ERDOĞAN DİLLENDİRDİ
Yardım ekiplerinin felaketzedelere ulaşmasından sonra bölgeye giden Tayyip Erdoğan, seçimlerle ilgili dolaylı değerlendirmesini ilk olarak 11 Şubat’ta yaptı.
Yıkılan ve hasar gören yüzbinlerce binanın yeniden inşa edilmesine hızla girişeceklerini belirten Erdoğan, konuşmasını “Sizlerden bir yıl süre istiyorum” diyerek tamamlamıştı.
Erdoğan’ın bu sözleri, önce yeniden aday olacağı ve seçileceğine dair kendisine duyduğu güvenden kaynaklandığı şeklinde yorumlandı. Bazı kesimlerse bu sözlerin seçimlerin erteleneceğinin göstergesi saydı.
Ardından sahibinin sesi Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum benzeri laflar etti. Afet konutu seferberliği başlatılacağını belirten Kurum, “Tarihin en büyük afet konut projesini bir yılda tamamlayacağız” dedi.
Felaketzedelerin morale ihtiyacı var. Onlar için bu tür sözler teselli babında olabilir belki. Aynı Murat Kurum, daha iki ay önce, Turkuaz Medya Grubunun düzenlediği “Türkiye 2023 Zirvesi ve Para Sohbetleri“ toplantısında, “Artık deprem nedeniyle bir tek canımızı dahi kaybetmek istemiyoruz” diyen kişiydi.
BÜLENT ARINÇ, ÖN ALMAK İSTEDİ YA DA GÖREVLENDİRİLDİ
Erdoğan’ın, seçimi erteleme yolunda bir dizi çalışma yürüttüğüne ilişkin kulis bilgilerini bir süredir duyuyorduk. Bu ortamda seçime gittiğinde hezimetin kaçınılmaz olacağını herkesten iyi biliyor.
Erdoğan’ın zor zamanlardaki hukukçusu İzzet Özgenç, yol göstericiliğine soyundu. OHAL’in acil ve efektif tedbirlerin alınabilmesi için 10 ilde değil ülke genelinde ilan edilmesi gerektiğini açıkladı.
OHAL ilanı, Erdoğan’a hareket kabiliyeti sağlayacak olan altyapıyı hazırlayacaktı. Böylelikle felaketin boyutları gerekçe gösterilerek seçimlerin ertelenmesinin önü açılmış olacaktı.
Kendisini partinin “ağabeyi” ve “Doğrucu Davut’u” olarak gören, AK Parti’de farklı bir özgül ağırlığa sahip olan Bülent Arınç, henüz seçime ilişkin bir söz söylemeye çekinilirken “Ak tolgalı beylerbeyi” gibi ortaya atıldı.
Anayasaya göre seçimi ertelemenin mümkün olmadığını belirten Arınç, “Anayasalar kutsal metinler değillerdir, hukuki metinlerdir. Yasama organı her zaman anayasa maddesini ilga edebilir, değiştirebilir ve yenisini koyabilir” çıkışını yaptı.
Bırakın enkaz kaldırmayı, daha arama kurtarma çalışmaları dahi bitmemişken Arınç’ın yaptığı bu çağrı, fırsatçılığın ta kendisi değil de nedir?
Arınç, ister Beştepe Sarayının yaptığı görevlendirmeyle bu alan yoklamasını yapmış olsun, isterse Erdoğan’ın böyle bir yola başvuracağını düşünerek ön almış olsun, hiç fark etmez. Yapılan, cenaze daha orta yerde dururken mal mülk paylaşımına kalkan mirasçıların tavrından farklı değil.
Türkiye’de hâlâ hukukun var olduğunu sananlar, Arınç’ın çağrısının anayasaya aykırı olduğunu öne sürüp Türkiye’nin zamanında sandığa gitmesi gerektiğini söylediler.
Anayasanın 78. maddesine aykırı olan bu çağrının sivil darbe girişimi olduğu iddia edildi. Ülkede hukuk olduğunu savunanlara göre, kimse kaynağını anayasadan almayan bir yetkiyi kullanamaz.
Arınç’ın gerekçe olarak ortaya koyduğu, “Devlet bürokrasisinin vatandaşlarımızın yaralarına merhem olmasına odaklanması için seçimlerin ivedilikle ertelenmesi lazım. Bu bir tercih değil zarurettir” tezinin tam tersini savunanlar da var. Bu kesimlere göre yaraların sarılması, ülkenin huzura kavuşması için seçimlerin ertelenmemesi zaruret durumunda.
Esas itibariyle bakıldığında, seçimin ertelenmesi demek, geliyorum diyen deprem felaketine kişisel siyasi hesaplarla kayıtsız kalan beceriksiz bu yönetimi ülkenin başında tutarak yeni felaketlere davetiye demektir.
“Böyle bir felaket anında seçim konuşulmaz” diyen Bülent Arınç, maalesef 3 sayfa boyunca seçim konuşuyor.
Ölünceye kadar ülkenin tepesinde kalma hevesinde olan Erdoğan, Arınç’ın teklifinin ortaya çıkaracağı tepkiye göre önümüzdeki günlerin seçim takvimini şekillendirecek.
Tepki çok sert olursa, nasıl olsa Arınç parti içinde gözden çıkarılmış olduğundan geri adım atılıp seçimlerin zamanında yapılması sağlanacak. Aksi takdirde Yüksek Seçim Kurulu’nu devreye sokup bir yıl erteleme yoluna gidilecek.
Muhtemelen MHP lideri Devlet Bahçeli, çıkıp son noktayı koyacak.
Ne de olsa seçim kalım savaşı yaşanacak.
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***