Yaşadığımız, iyilik ile kötülüğün savaşıdır.
En kadim, en bilindik, en gerçek kavgadır bu.
İyilik ile kötülük savaşıyor.
Destanlardaki gibi, ağıtlardaki gibi, mitolojilerdeki gibi, Eski Ahit’teki gibi bir yıkım geldi başımıza. Şehirler, devletler, toplumlar, medeniyetler çöker böylesi anlarda.
Makyaj silinir, maske ortadan kalkar, saf iyilik ve saf kötülük en yalın haliyle karşımıza çıkar, gösterir yüzünü hepimize. Böylesi zamanlarda tarihe not düşülür, yaptıklarımız ve yapmadıklarımız hatırlanır, nesiller boyu tartışılır, kayda geçilir olan biten.
Bu deprem, Malatya’dan Halep’e kadar yıktı, viran eyledi hepimizi.
İyiler ve kötüler şimdi enkaz kaldırıyorlar.
Haluk Levent o kadar iyi ki mesela. Can kurtardı, Allah razı olsun ondan, ilaç oldu insanlara.
Hemen saldırıya geçti organize kötülük. İyi fark edilmesin, beğenilmesin, iyilik toplumda geçer akçe olmasın istiyorlar. Bıraksak köşeye sıkıştıracaklar onu gözümüzün önünde.
Oğuzhan Uğur o kadar içten davrandı ki mesela. Edindiği tüm bilinirliği, saygınlığı, imkanı insanlarımız için boca etti masaya. Sağ olsun, işe yaradı, dokundu acılı insanlara. Emniyette ifadesini aldılar, yavaşlattılar, elini kolunu bağladılar adamın.
Yetmedi.
8 gündür ortalıktan kayıp olan Devlet Bahçeli, doğduğu Osmaniye’ye koşması, akrabalarına, komşularına umut olması beklenirken, yüksek tondan bir “devlet dersi” vermeye karar verdi onlara.
“Devleti bir kenara itip ahbap çavuş ilişkisi içinde yardım toplanması bizim nazarımızda yanlıştır. Devletin yetişemediği ne vardır da ahbapçılar ve babalacılar akbaba gibi kanat çırpmaktadır. Bu sahtekarların artık TV’lerde yer almaması lazımdır.”
İyilik ile kötülük savaşıyor çünkü. En yalın, en çıplak halleriyle tam karşımızdalar işte.
Oğuzhan Uğur bir daha yayın yapmasın, konuk almasın, kariyeri bitsin, “Türk televizyonlarından” silinsin istiyor Bahçeli. Ceza vermek istiyor, yok etmek istiyor yani.
Oğuzhan Uğur, “Sn. Bahçeli’ye yanlış bilgi verildiği kanısındayız.” cevabını vermiş.
Eleştirmek için söylemiyorum ama katılmıyorum Oğuzhan’a. Yanlış bilgi Devlet Bahçeli’de değil.
Devlet eski devlet. Bu devlet hep böyleydi, şimdi de böyle…
Sen milyonlarca vatandaşın ölmemesini, daha iyi, daha özgür, daha mutlu, daha refah yaşamasını istersen hain olursun kardeşim.
Devlet dediğin mekanizma kutsal değildir, şimdi de değil.
Bir grup insan yönetir devleti. Devlet dediğin, o bir grup insanın çıkarı olur genelde. Ekmek kapısıdır devlet. Nurettin Nebati’dir, Mustafa Varan’ktır, Bekir Bozdağ’dır, Egemen Bağış’tır bazen.,
Terörle mücadele ediyorum diyen narkotik bir operasyondur, Mehmet Ağar’dır, Süleyman Soylu’dur, Alaaddin Çakıcı’dır, Sedat Peker’dir, Halil Falyalı’dır, Susurluk’tur devlet.
Anadil, kültürel hak, inanç hakkı, ibadet hakkı yoktur. Alevi, Hıristiyan, Yahudi, Ateist yoktur. Ali Erbaş vardır, Cübbeli Ahmet vardır, İsmailağa vardır, TÜRGEV vardır devletin gözünde.
Katliamlarla, cinayetlerle, yağmalarla, çökmelerle ayakta durur devlet. Adalet isteyen, hak, hukuk isteyen, evladının kemiklerini isteyen hedeftir. Cumartesi Anneleri, Şenyaşar Ailesi yoktur. Yeşil vardır. Mehmet Ali Ağca, Veli Küçük vardır.
Barınma hakkı yoktur. Beslenme hakkı yoktur. Sağlık hakkı yoktur. Tatil hakkı, sendika, grev hakkı yoktur. Sezgin Baran Korkmaz, Jetpa Fadıl, Reza Zarrab vardır. Beşli çete vardır. Müteahhit vardır.
Halkının emrinde bir devlet hiç olmadı kardeşim.
BU DEVLET HİÇ KİMSEYİ SEVMEZ
Deprem vardır, sel vardır, salgın vardır, yangın vardır, yoksulluk, açlık, ölüm vardır.
Devlet orada yoktur. Fırsatını bulursa arada fahiş fiyata maske satan bakan vardır. Hırsız vardır. Uğursuz vardır. Çakal vardır bizlerde.
Bu devlet hiç kimseyi sevmez kardeşim.
Elinde kazmayla enkaza girmiş arama kurtarma ekibini bile sevmez gerekirse. Çocukları kurtarmış, çadır bulmuş, ekmek, su bulmuş, ilaç bulmuş, jeneratör, kepçe bulmuşsun, olmamış.
Bu devlet seni de sevmez kardeşim. Sinan Ateş’i bile sevmedi.
Şimdi iyi olmak, iyileri tutmak zamanıdır.
Elden ele ulaştırdığımız iyilik, kötülüğün felaketidir çünkü. İnsanların anlaması, birbirine dokunması, birbirini savunması zamanıdır.
Kötülüğün çirkin yüzü sığınmacıları katletmek için palalarını bilerken kaybedecek vaktimiz yok.
Yeniden kuracağımız ülkemizde iyilik galip gelsin diye davranacağız. Birbirimize uzattığımız elimizi bırakmayacağız.
Depremde iyilik yaptılar diye Haluk Levent’i de Oğuzhan Uğur’u da kötülüğe teslim etmeyeceğiz.
Yaşadığımız, iyilik ile kötülüğün savaşıdır.
En kadim, en bilindik, en gerçek kavgadır bu.
Tarafımız belli olsun…
Hayko Bağdat: 1976 yılında Rum bir anne ve Ermeni bir babanın dördüncü çocuğu olarak İstanbul’da doğdu. 1994’de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü‘ne başladı. Babasının beklenmedik vefatı sebebiyle eğitimini tamamlayamadı. 2002’de Yaşam Radyo’da Türkiye’de ilk azınlık sorunlarını gündeme taşıyan “Sözde Kalanlar” programı ile gazeteciliğe başlayan Bağdat, Türkiye’nin önemli basın organlarından gazetecilik, köşe yazarlığı ve yorumculuk yaptı. 2007’de katledilen Hrant Dink’in ardından kurulan ve adalet arayışını sürdüren “Hrant’ın Arkadaşları” ekibinin kurucuları arasında yer alan Bağdat’ın “Türkiye’de Ermeni ve öteki olmayı” anlatan ilk kitabı ‘Salyangoz’ 2014’te, ikinci kitabı ‘Gollik’ 2015 yılında, üçüncü kitabı ‘Kurtuluş Ҫok Bozuldu’ ise 2016 yılında okurlarıyla buluştu. Kitabından esinlenerek kurguladığı tek kişilik gösterisi Salyangoz, 2016’da seyirci ile buluştu. 2017’de Almanya’ya taşınan Bağdat, Berlin’de gazeteciliğe ve üretmeye devam ediyor.
Kaynak: Artı Gerçek
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***