– Kandıra F Tipi Kapalı Cezaevi’de tutuklu bulunan Kürt siyasetçi Gültan Kışanak, 8 Mart dünya Kadınlar Günü, kadın mücadelesi ve gündeme dair konuştu. Kadın dayanışmasına vurgu yapan Kışanak, “Bugün, kadınlar birçok yerde, meydanlarda itirazlarını haykırıyorsa; demek ki kadın mücadelesi toplumsal bir güç haline gelmiştir. Bu dipten gelen bir dalgaydı. Dip dalga, derinden ve yavaş yavaş büyürken pek farkına varılmaz ama dalga kıyıya ulaştığında, gücü açığa çıkar” dedi.
Altılı masayı eleştiren Kışanak, “Emek ve Özgürlük İttifakı, ‘kadın ittifakı’ yaklaşımını ön plana çıkarmalıdır. ‘İstanbul Sözleşmesi’nden ve toplumsal cinsiyet eşitliği’ tanımından bile uzak duran 6’lı masa gerçeği karşısında; kadın ittifakının yeri net olarak ortaya çıkmıştır” ifadelerini kullandı.
Mezopotamya Ajansı’nın sorularını yanıtlayan Kışanak, verdiği mücadeleyi anlattı. Kışanak, “Benim için insan olmanın en temel kriteri; içinde bulunduğun durumu sorgulamak ve geleceğe dair iradi bir duruş sergilemektir” diyerek şunları söyledi:
‘Nasıl yaşamalı ve ne yapmalı?’ soruları hayatıma hep yön verdi. Buna ‘kaderini eline almak’ da denilebilir. Onurlu bir yaşam için, bedel ödemekten kaçınamaz insan. Kadın özgürlük mücadelemi ‘farkına varmak ve değiştirmek için çaba sarf etmek’ olarak özetleyebilirim. Bu bitmeyen bir süreç.
‘KADIN ÖZGÜRLÜK MÜCADELESİNE DAHA FAZLA SARILIYORSUN’
Eşitsizliğin ve üzerindeki tahakkümün boyutlarını bilince çıkarttıkça; kadın özgürlük mücadelesine daha fazla sarılıyorsun. Bilinç düzeyi geliştikçe erkek egemen sistemin sayısız kolları olan bir ahtapot gibi hayatın her ananını sardığını görüyorsun. Bu nedenle ister ailede, ister toplumsal yapı içerisinde, isterse de erkek egemenliğinin en örgütlü hali olan devletle ilişkilerde kadınların her anı amansız bir mücadeleyle geçiyor. Sistemi çözümledikçe sorumlulukların artıyor, değiştirmek için çalıştıkça önüne ağır faturalar çıkıyor ama mücadeleyle özgürlüğe daha yaklaştığını hissederek direniyorsun.”
‘DÖRT DUVARI AŞMAYI VE RUHUNU ÖZGÜR BIRAKMAYI BİLİYOR’
“2016 yılında siyasi bir darbe ile demokrasi rafa kaldırılmış; muhalifler adeta yurttaşlıktan çıkartılmıştır” vurgusu yapan Kışanak, şunları kaydetti:
“İnsanlık tarihine baktığımızda, bir mekana kapatmanın amacı her zaman aynı olmuştur; hapsedilenin iradesini kırmak. Bunun kökeni insanların, bazı hayvanları “evcilleştirme” adı altında hapsederek iradesini kırmasına kadar dayanır. Ehlileşen hayvan artık insanların emrinde ve hizmetindedir. Yani bir ele geçirme hamlesidir, hapsetme.
“Evcilleştirme” hamlesini, insanın insanı köleleştirmesi pratiği izler. Erkek, kadını eve hapsederek iradesini kırar. Efendi, esir aldığı kişileri, zincire vurarak, köleleştirir. Günümüzde de hapishaneler aynı işlevi görüyor. Egemenler, iradesini kırmak istedikleri toplumsal kesimleri, dört duvar arasına hapsediyor.
Biz kadınlar; ev hapishanesinden kurtulup, kamusal alana çıktığımızda bu kez de; erkek devletin hapishanelerine gönderiliyoruz. İnsan bu durumun farkında olunca, dört duvarı aşmayı ve ruhunu özgür bırakmayı biliyor. Özgürlük bilinci ve özgürlük duygusu; duvarları, tel örgüleri aşacak kadar güçlüdür. Yeter ki özgürlüğün değeri, yeterince bilince çıkartılsın. Bizler de eşitlik ve özgürlük değerlerini, her koşulda savunarak, hapishane duvarlarını aşmaya çalışıyoruz.”
‘EMEK VE ÖZGÜRLÜK İTTİFAKI FARKINI GÖRÜNÜR KILMALI’
Cumhur ve Millet ittifaklarının karşısında “üçüncü yol” siyaseti olarak açığa çıkan Emek ve Özgürlük İttifakı’nın her şeyden önce gücünün farkında olması gerektiğine işaret eden Kışanak, şunları belirtti:
“Bu ittifak, ana muhalefet gücüdür. Diğer muhalefet partilerine de yön ve doğrultu verebilecek bir dinamiktir. Türkiye’de siyaset kurumu, siyaset anlayışı, maalesef toplumdan epece kopmuş durumda. Tekçi otoriter iktidar anlayışının karşısına çoğulcu, demokratik ve özgürlükçü bir alternatif çıkarma potansiyeli olan tek güç; Emek ve Özgürlük İttifakı’dır. Siyaset, sorunlara çözüm bulma yol ve yöntemidir. Sorunlara dokunmadan, çözüm önerisi sunmadan sadece iktidarın maliklerini değiştirmeye odaklanmak, siyaset değil, iktidar oyunudur. Emek ve Özgürlük blokunun hitap ettiği toplumsal kesimlerde çözüm odaklı siyasetin perspektifi, programı ve örgütsel gücü var. İttifakın yapması gereken bu gücü ortak bir iradeye dönüştürme becerisidir. Bunu başaracaklarına inanıyorum.
‘KADIN İTTİFAKININ YERİ NET OLARAK ORTAYA ÇIKMIŞTIR’
Kadınlar, emek ve özgürlük mücadelesinin kesişim alanındadır; her ikisini de en güçlü şekilde temsil etme özelliğine sahiptir. Bu nedenle, Emek ve Özgürlük İttifakı, ‘kadın ittifakı’ yaklaşımını ön plana çıkarmalıdır. ‘İstanbul Sözleşmesi’nden ve toplumsal cinsiyet eşitliği’ tanımından bile uzak duran 6’lı masa gerçeği karşısında; kadın ittifakının yeri net olarak ortaya çıkmıştır. Emek ve Özgürlük İttifakı, bu konudaki farkını çok daha görünür kılmalı ve kadın çalışmalarına ağırlık vermelidir.”
‘DEPREM FELAKETİNİN BÜYÜK OLMASININ TEK NEDENİ KATI MERKEZİYETÇİ ZİHNİYETTİR’
11 kentin hasar gördüğü 6 Şubat’ta yaşanan depremin açığa çıkarttığı gerçekliğe de değinen Kışanak, “Deprem bölgesine yakın il ve ilçelerin neredeyse tümüne kayyım atanmasının ve yerel imkanların tarumar edilmesinin ağır sonuçlarını bu felaket vesilesiyle bir kez daha gördük” ifade ederek sözlerini şöyle sürdürdü:
“Zaten felaketin bu kadar büyük olmasının en temel nedeni katı merkeziyetçi, tekçi yapı ve zihniyettir. HDP’li belediyeler görev başında olsaydı hem arama kurtarma çalışmaları hem de yardımlar konusunda herkesten önce alanda olurdu. Bunu önceki deprem felaketlerinden biliyoruz.
‘İKTİDARI BEKLEMEDEN ORTAK GÜÇLÜ BİR ÇALIŞMANIN YÜRÜTÜLMESİ GEREKİYOR’
Van depreminde, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi AFAD’dan önce arama kurtarma çalışmalarına başlamıştı ve aynı gün sıcak yemek yapacak mutfağını kurmuştu. Yapılmayanları, yapılan yanlışları ve engelleri tartışacağız. Ancak öncelikli olarak, iktidardan beklemeden, acil olarak üç ana başlıkta, ortak güçlü bir çalışmanın yürütülmesi gerekiyor. Biri depremden etkilenen yurttaşlarımızın yaralarını sarmak için seferber olmak. İkincisi, deprem bölgelerinde, aceleyle, siyasi propaganda malzemesi olacak şekilde kontrolsüz, dayanıksız, plansız yapılaşma çabalarının karşısına alternatif bir planla çıkmak. Üçüncüsü de yüksek düzeyde deprem riski olan il ve ilçelerimizle ilgili alınacak önlemleri vakit geçirmeden almak gerekiyor. Bu üç çalışma eş zamanlı olarak yürütülmeli.”
‘ORTAK BİR ÇÖZÜM PROGRAMINA DÖNÜŞMELİ’
Depremde oluşan yaraları sarmak için sivil toplum örgütleri, siyasi parti ve halkın gösterdiği çabanın büyük olduğunu belirten Kışanak şunları belirtti:
“Deprem bölgelerinin yeniden ayağa kaldırılması ve deprem riski altında olan illerde önlemlerin alınması konusunda ise acil olarak konusunda uzman kişilerden ortak bir platform kurularak, uygulanabilir, pratik önerilerin yer aldığı bir çözüm programını ortaya çıkarmak gerekir. Bu konuda tabi ki ilgili meslek örgütlerinin ve akademisyenlerin daha önce hazırladıkları önemli raporlar var. Aslında söylenmedik söz kalmamış durumda. Kastettiğim şey, bunun ortak bir çözüm programına dönüşmesi. İlgili meslek örgütlerinin ve akademisyenlerin öncülüğünde kurulacak olan bu platformun etrafında tüm demokratik muhalefet kenetlenirse yeni felaketleri önleyebiliriz. Umarım bu ortak akıl oluşturulur.”
‘KADIN HAREKETLERİ BU YIL 8 MART’I YARALARIMIZI SARMA MÜCADELESİNE DÖNÜŞTÜRECEKTİR’
8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne büyük acı ve travmalarla girildiğini söyleyen Kışanak, şunları söyledi:
“Deprem felaketi ve sonrasında yaşananlar, yüreğimizde derin bir yara açtı. Bu nedenle, kadın hareketleri bu yıl 8 Mart’ı yaralarımızı sarma mücadelesine dönüştürecektir. Her yıl sokaklara, meydanlara çıkan milyonlarca kadının bu sene temel gündemi kadın dayanışması ve birbirimize kenetlenerek ayağa kalkma seferberliği olacaktır.
En korunaklı yuva, bir dost elidir. ‘Kadın kadının dostudur’, ‘kadın kadının yurdudur’ söyleminin önemi böylesi zamanlarda daha iyi anlaşılıyor. Yüreğimizdeki sızıyı, ancak paylaşarak azaltabiliriz. Şimdi acıyı da umudu da paylaşma zamanı.”(HABER MERKEZİ)
8 Mart programı belli oldu: Kadınlar deprem bölgesinde bir araya gelecek
Gültan Kışanak yazdı: Siyasi kadın mahpus olmak
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***