DİYARBAKIR – İnsan Hakları Derneği (İHD) her ayın ilk Cuma günü tüm şubelerde eş zamanlı olarak gerçekleştirdiği Barış Nöbetini sürdürüyor. Diyarbakır’da, İHD Şubesinde gerçekleşen Barış Nöbetine kentteki birçok sivil toplum kuruluşu temsilcileri, hak savunucuları ve hukukçular katıldı. Barış Nöbetinin bu haftaki konusu Kürt meselesiydi. Basın açıklamasını İHD Diyarbakır Şubesi Sekreteri Yakup Güven okudu.
HAK İHALLERİ RUTİNLEŞTİ
Bölgede yaşanan hak ihlallerine değinen Yakup Güven, bölgede temel insan haklarının korunmadığı, yaşam hakkı ile işkence ve kötü muamele yasağı ihlallerinin ise rutine dönüştüğüne dikkat çekti. Hapishanelerde mahpuslara dönük hak ihlallerinin her geçen gün daha da arttığını, demokratik değer ve ilkelerin rafa kaldırıldığı bir dönemin yaşandığını hatırlatan Güven, “İçinde bulunduğumuz koşullarla beraber muhatap olduğumuz hukuksuz ve antidemokratik uygulamalar, hak savunucuları olarak önümüzdeki engelleri çoğaltmakta, yüklendiğimiz sorumluluğu ağırlaştırmaktadır. Öte yandan bu zorlu şartlar, toplumun barışa ve adil bir hukuk düzenine olan arzusunu artırmaktadır. Bu arzunun ancak, hak savunucuları tarafından ortaya konacak güçlü bir dayanışma ve barış talebi ile gerçeğe dönüşebileceğinin bilincindeyiz” dedi.
İHLALLERİN KAYNAĞI KÜRT MESLESİ
Hak ihlallerinin büyük bir kısmının Kürt Meselesinin çözümsüzlüğünden kaynaklandığı ifadelerini kullanan Güven şöyle konuştu:
“Kürt meselesinin çözümsüzlüğü Cumhuriyet’in kurulmasından önceye dayanmakta; Osmanlının yıkılması akabinde kurulan Cumhuriyet’in inşa biçimi ve tekçi anlayışı Kürt Meselesinin daha fazla derinleşerek her geçen gün daha yeni sorunlar doğurmasına neden olmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde yaşayan 30 milyondan fazla Kürt yurttaş bir asırı aşan bir süredir devam eden bu meselenin acil bir biçimde demokratik ve evrensel hukuk normlarına uygun bir şekilde çözümünü beklemektedir”
‘SİYASİ İKTİDARLAR SEÇİM ODAKLI YAKLAŞTI’
Kürt meselesinin çözümünde siyasi iktidarların genellikle seçim odaklı yaklaştığını hatırlatan Güven, şunları söyledi:
“Siyasi iktidarların, dönem dönem seçim odaklı pragmatist yaklaşımları; ülkenin en ciddi meselesi olan Kürt meselesine olan yaklaşımın samimi olmadığını, gerçek bir barış arzusu taşımadığını bizlere göstermiştir. Kürt Meselesinin demokratik yollarla çözülememesinde; siyasi iktidarlar kadar ülkede muhalefet eden, ülkeyi yönetmeye talip olan siyaset kurum ve temsilcilerinin de önemli bir payı bulunmaktadır. Ülkenin en önemli meselesi karşısında çoğu zaman ideolojik gerekçelerden, kimi zaman yok sayma politikalarından, bazen de siyasi cesaretsizlikten kaynaklı olarak çözüm ve barış talebinde bulunmayan muhalif tüm siyasi grupların da sorumluluğu göz ardı edilmemelidir.”
ÜLKEYİ YÖNETMEYE TALİP OLANLARA BARIŞ ÇAĞRISI
“Ülkeyi yönetmeye talip tüm siyaset kurumlarının, Kürt meselesinin demokratik ve barışçıl yöntemlerle çözümü konusunda yükümlülük sahibi olduklarını buradan bir defa daha hatırlatmak istiyoruz. Her zaman belirttiğimiz gibi barış; Kürt meselesi ile bağlantılı, hak ve özgürlükleri sağlayan adil ve onarıcı nitelikte olmalıdır. Ülkede yaşayan Kürtler başta olmak üzere tüm toplumsal kesimlerin, eşitlik ve adalet duygusunun güçlenmesine yönelik hukuksal reformlar bir an önce hayata geçirilmelidir. Siyasi iktidar çözümsüzlükte ısrar etmekten vazgeçmeli, güvenlikçi politikaları terk etmelidir. Bir an önce sivil, demokratik ve çoğulcu bir anayasa hazırlanmalı; Kürt kimliği ve diline yönelik yasaklayıcı uygulamalar kaldırılmalıdır. Hak odaklı siyaset anlayışı geliştirilmeli, barışın ivedilikle tesisi için siyasi iktidar ve muhalefet başta olmak üzere tüm politik ve toplumsal dinamikler sorumlu bir yaklaşım sergilemelidir. Son olarak; kalıcı bir barışın sağlanması için ortak çabanın vazgeçilmez olduğunun bilinciyle: “Barış, dayanışmayla mümkün” (Artı Gerçek)
Kaynak: Artı Gerçek
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***