– HDP Eş Genel Başkan Yardımcısı Tülay Hatimoğulları, Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın, depremden hemen sonra askerlerin sahaya indiği açıklamasının doğru olmadığını kendi gözleriyle gördüğünü anlattı.
İki hafta boyunca olduğu deprem bölgesinde yaşanan gelişmelere ilişkin Meclis’te basın toplantısı düzenleyen Hatimoğulları, iktidarın deprem sonrası uygulama ve politikalarını değerlendirdi. Hatimoğulları, şunları söyledi:
‘DEPREM DEĞİLDİ BİZİ ÖLDÜREN, SARAY REJİMİNİN BİZE KARŞI NİYETİYDİ’
“Devletin kurumlarının beceriksizliği, devletin ilgisizliği, ihmali, alakasızlığı ve bugüne kadar AFAD diye ortalığı velveleye verdikleri kurumların içinin ne kadar boş olduğu bir kez daha karşımıza çıktı. Kızılay, AFAD gibi liyakatsiz, beceriksiz, teçhizatsız, yakınlarını ve yandaşlarını atayarak, bu kurumların içini boşaltan bu saray iktidarı, depremde kayıplarımızın bu kadar büyük olmasının temel nedeni. Evet deprem değildi bizi öldüren, saray rejiminin bize karşı niyetiydi, deprem bölgesindeki insanlara karşı niyetiydi ve koltuğunu koruma sevdasıydı bizi öldüren. Bilerek ve isteyerek bir cinayete göz yumuldu, bilerek ve isteyerek bir seferberlik ilan edilmedi. Bilerek ve isteyerek gönderilen yardımlar engellendi, sınırda askerler tarafından bekletildi. Ülkenin başına gelen en büyük felaket, gerçekten saray rejiminin, tek adam rejiminin ta kendisidir. Bütün yetkileri kendine bağlayan, kurumların özerkliğini kendine bağlayan, Kızılay’ı, AFAD’ı iyice içi bomboş kuruma çeviren bu saray rejimi, bu katliamın altına imza atanın ta kendisiydi.”
‘CUMHURBAŞKANI DERHAL İSTİFA ETMELİDİR’
Cumhurbaşkanı Erdoğan ve yetkililerin derhal istifa etmesi gerektiğini söyleyen Hatimoğulları, “AFAD ve Kızılay başkanları dahil olmak üzere bütün yöneticileri de derhal istifa etmelidir. Çünkü sadece sınıfta kalmadılar, bu cinayetin aynı zamanda ortağı konumundalar.”
Ailesi Samandağ’da yaşayan Hatimoğulları, “Benim de yaşadığım mahalle yerle bir oldu” dedi. Hatimoğulları yaşadıklarını şöyle anlattı:
‘YEREL YETKİLİLERİN MERKEZİ HÜKÜMETİ ÇARESİZLİK İÇİNDE BEKLEDİĞİNİN TANIĞIYIM’
“Hızla yola çıktık, burada daha önce AFAD’da gönüllü olarak çalışmış, madende, kurtarma ekiplerinde gönüllü olarak çalışmış arkadaşlarla ve bir grup sağlıkçı ile. 100 kilometreyi 4-5 saatte gidebildik. Bunu kabul ediyorum yollar kötüydü, zincirleme kazalar vardı. Biz Hatay’a gittiğimizde, her yer zifiri karanlıktı. Samandağ’a yetişir yetişmez yetkililere ulaştım. Orada enkaz altında kalan kolluk da vardı, polis de asker de yaşamını yitirdi, doğrudur. Akşam karanlık çökene kadar bir polis ve jandarma yoktu sokakta. En azından trafiği düzenlemek üzere. Orada yerel yetkililerle yaptığım görüşmeler sonucunda yerel yetkililerin de merkezi hükümeti çaresizlik içinde beklediğinin canlı tanığıyım. Lütfen Meclis’te bir şeyler yapın, hükümet devreye girsin sözlerini oradaki birçok insandan duydum. Ertesi gün yine bir jandarma ve polis dahi yoktu. En azından bırakın yardımları, trafiği düzenleyecek. Daha sonra şöyle şeyler duyduk biz iktidar sözcülerinden; ‘muhalefet dezenformasyon yapıyor, deprem yaşanmış, bunun üzerinden bir siyaset geliştirmek istiyor muhalefet.’ Asıl yalanı, asıl yanlış bilgilendirmeyi, asıl yalan ve dolanı, dezenformasyonu yapan ta kendileridir. Hükümet sözcüleridir, Cumhurbaşkanıdır ve Bakanlarıyla birlikte bunu yapmıştır.”
‘DEVLET DEPREMDE BUHARLAŞTI’
Devletin deprem bölgesinde olmadığını vurgulayan Hatimoğulları, şöyle devam etti:
“Sizlere şunu hatırlatmak istiyorum, böylesi afet zamanlarında bugüne kadar Türkiye’de alışıla gelen gelenek nedir; hemen asker sokağa çıkar ve asker sokakta görünürdü. Ama asla iki güne kadar bir asker yoktu sokaklarda. Peki neden yoklardı? Milli Savunma Bakanı açıklama yaptı, şunu hatırlatmak istiyorum. Ben Ankara’dan Hatay’a giderken radyoda dinledim, Milli Savunma Bakanı dedi ki ‘Biz bütün askerlerimizle birlikte arama kurtarma çalışmaları, yardım ulaştırma dahil alanda, sahadayız’ dedi. Bunu yolda giderken ilk gün yapılan açıklamada duyduklarımız. Ama bunun böyle olmadığını sahada canlı tanıklarıyız.
AKAR’A TEPKİ: KÜLLİYEN YALAN
Bugün Milli Savunma Bakanlığı’nın yaptığı açıklamada, biz ilk günden saat 10.00’dan itibaren depremden etkilenen Hatay’daki 8’inci Komando Tugayı’nın arama kurtarma çalışmaları başladı. Külliyen yalan, öyle bir çalışma başlatılmadı. Bakın bahsedilen tugay Serinyolu’ndadır, Serinyol ile Antakya merkez arası, bu 11 ilimizde en fazla etkilenen, en fazla ölüm ve yıkımın yaşandığı Antakya merkezi ile bahsi geçen tugay arasında sadece 22 kilometre var. Aynı tugay ile aynı depremden etkilenen Samandağ arasında sadece 47 kilometre var ve yol şartları ulaşım için son derece elverişliydi. Biz o yolları kullanarak, Hatay’da dört bir yandaki depremi, zaten ilk günden, ikinci günde daha detaylı gündüz gözüyle görebilme şansına sahip olduk. Burada yapılan bu açıklama neye istinaden yapılıyor, Çünkü halktan net duydu, devlet bu depremde yoktu, devlet adeta buharlaşmıştı ve bizler ölüme terk edildik. Bilerek ve isteyerek ölüme terk edildik.
‘KİTLELER ORADAKİ TUGAYIN NE KADAR ÇABUK GELEBİLECEĞİNİ İYİ BİLİYOR’
Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın açıklamalarının asılsız olduğunu dile getiren Hatimoğulları, “Sadece kendisiyle Milli Savunma Bakanı ve İçişleri Bakanı neden sahada olmadıklarını anlatmaya çalışıyorlar kitlelere. Ama kitleler size inanmayacak. Çünkü kitleler oradaki tugayın kaç kilometre öteden ve ne kadar çabuk bir hızla gelebileceğini iyi biliyor.
‘AFAD EKİBİ KÜREĞİ BİZDEN İSTEDİ’
Birinci günün gecesinde saat 3,00 sularında bir AFAD ekibi en çok mahallelerden biri benim içinde olduğum mahalleye geldiler ve benim görme şansım oldu. İlk AFAD ekibini biz karşıladık ve birlikte olduğumuz arkadaşlarla arama kurtarma çalışmalarına fiilen katıldık. Kepçe yoktu, 40 dakikayı aşkın bir kadını kurtarmak için bizzat kepçe bulma işini ben üstlendim. Bunu büyük bir onur ve mutlulukla söylüyorum. Bir kadını kurtarmayı başarabildik oraya kepçeler seferber edilseydi, yakın illerden o kepçeler gelebilirdi. AFAD’ın elinde ilk ekipte birkaç makas, birkaç kazma vardı, küreği de bizden istediler o saatte kürek bulduk.
‘AFAD EKİBİNİN ÜSTÜNDE SADECE AFAD ÖNLÜĞÜ VARDI
Daha sonra başka bir ekibin intikal ettiğini duyduk onlara da yardım ettik. 15 kişilik AFAD ekibinin üstünde sadece AFAD önlüğü vardı, temsilciniz kim diye sordum bir kişi benimle muhatap oldu kendimi tanıttım ve konuştum. Niye geldiniz o zaman dedim. İçeride feryat figan bizi kurtarın diyen bir anne baba, dışarıda da ağlayan bir genç çocuğun haykırışları karşısında AFAD’tan bir kadının hüngür hüngür ağladığına tanık oldum. Biz elbette kurumların yapısını eleştiriyoruz ama orada gönüllü olarak bulunan bütün yurttaşlara, destek için gelen şahıslara minnettarız. Ama AFAD ekibi eli boş gelmişti asla onlara teşekkür etmeyeceğiz ve AFAD yönetimi derhal istifa etmelidir.
‘ANTAKYA’NIN BİN YILLIK TARİHİ DOKUSU DA ENKAZDA KALDI’
İmar affı da tam cinayete atılmış imzadır. Bu asla kabul edilebilir bir şey değildir. Bu iktidarın alnındaki kara yazılardan biri olarak kalacaktır. Burada kentin dokusuna, kentlerimiz çok büyük yıkım yaşadı. Antakya’nın bunu ilçe olarak söylemiyorum tarihsel ismiyle ifade ediyorum. Antakya bütün o ilçelerin tarihsel olarak ortak ismidir. Antakya’nın sadece binası insanı değil bin yıllık tarihi dokusu da enkazda kaldı. İnsanların yaşadığı en büyük acılardan biri çok sayıda yakınını kaybetmesini enkaz altında bulunan insanların açıklanan sayının bir kaç katı olmasıdır.
‘DEVLET BİZİ ÖLÜME TERK ETTİ’
Şimdi devlet bizim sesimizi duymadı, devlet bizi bu bölgelerde ölüme terk etti. Her bölgede, bütün deprem bölgelerinde olduğu gibi Hatay’ı da ölüme terk ettiler. Burada toplumsal dayanışma gerçekten büyük bir umut oldu, burada da toplumsal dayanışma ağlarına emek veren herkese, yurt içinden, yurt dışından katkı veren, gerçekten depremzedelerin yaşama tutunmaları için bir dal olmayı başarabilen bütün dayanışma ağlarına, katkı sunan herkese sonsuz teşekkürlerimizi sunuyoruz.
‘TOPRAKLARIMIZA SONUNA KADAR SAHİP ÇIKACAĞIZ’
Bunun yanı sıra enkaz kaldırıldıktan sonra kenti yeniden inşa etmeye gelecektir sıra. Kenti yeniden inşa ederken, bu iktidar 5’li çetesine şimdiden peşkeş çekmeye çalıştığının farkındayız oradaki toprakları. Ne yapacak, nasıl düşünüyor? Gölcük depremi gibi mi işletilecek. Henüz bunlar hakkında bilgiye sahip değiliz. Ama buradan bir kez daha uyarıyoruz. Sakın ve sakın orada insanları ölüme terk ederek, bölgeyi insansızlaştırarak, bir demografik yapı değişimine ya da oradaki tarihi kentin dokusunu daha da bozmaya ki deprem zaten yeterince bozdu, ortadan kaldırmaya çalışan bir plan ve proje, bir ticaret alanı gibi göreceğiniz plan ve projeden uzak durun. Buna asla müsaade etmeyeceğiz. Bizler topraklarımızı seviyoruz. Bizler yeniden döneceğiz, o topraklarda hayatlarımızı kuracağız, yeniden inşa edeceğiz. Biz buradan değerli tüm yurttaşlarımıza, depremden etkilenen bütün bölgelerden göç eden yurttaşlarımıza bir kez daha sesleniyoruz. Lütfen topraklarınızı satmayın, topraklarınızı terk etmeyin. Topraklarımıza sonuna kadar sahip çıkacağız, kentimize, yaşam alanlarımıza yeniden sahip çıkacağız.
‘ALEVİLERİN YOĞUN YAŞADIĞI BÖLGELERİ ÖLÜME TERK ETTİNİZ’
Bunu dahi yapmadınız şimdi kalkıp insanların içinde konuşma cesaretini gösteriyorsunuz. Öyle bir hakkınız da yok öyle bir cesaretiniz de yok öyle bir cürete de sahip olamazsınız. Hükümet sözcülerinden biri diyor ki sayın cumhurbaşkanı ve bizimle ilgili söylenenleri not ediyoruz. Şimdi deprem ya şimdi yaralarımız açık ya şimdi susuyoruz. Şu saatten hangi cüretle neyi not alıyorsunuz. Halk not aldı, hak sizin bu insan düşmanlığınızı bu ırkçı yaklaşımlarınızı, yoğunluklu olarak Alevilerin yaşadığı bölgeleri ölüme terk ettiğinizi tarih unutmayacak, tarih bunu büyük harflerle not aldı.
‘ASİ NEHRİ TERS AKMAYA DEVAM EDECEK’
Asi Nehri bütün kayıplarına rağmen asi asi ters akmaya devam edecek. Kiliselerimizin çanları, minarelerimizin ezanları, hazanlarımızın ilahileri ve Hazreti Hızır Türbesi’nden yükselen ‘Ya Ali ya Emirü’l Mü’minin’ duaları birbirine karışmaya devam edecek. Göçük altından yükselen sesleri hiçbir zaman unutmayacağız. ‘Bizi kurtarın, sesimizi duyan var mı?’ seslerini hiçbir zaman unutmayacağız. Toplum bizim sesimizi duydu, devlet bizim sesimizi duymadı. Ama toplum bizim sesimizi duydu ve bize yemyeşil bir dal uzattı yeniden hayata tutunmak için. Bu uzatılan dalı bizler tuttuk, tutmaya devam edeceğiz ve tarihte olduğu gibi kentlerimizi yeniden küllerimizden doğarak inşa edeceğiz.” (MA)
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***