Saat 4.17
Daha ezan okunmadan yıkıldı minareler. Çan çalmadan devrildi kuleler. Toz dumanın içinde birden yıkılıp gittiler. Sessizce… Kimse duymadı onları… Can pazarında akıllara en son geldiler.
HASAR GÖREN YA DA YIKILAN TARİHİ YAPILAR
Antakya: Habib Neccar Camii (yıkıldı), Protestan Kilisesi (yıkıldı), Antakya Azizler Petrus ve Pavlus Rum Ortodoks kilisesi (yıkıldı), Antakya Sinagogu(hasarlı) hükümet konağı (hasarlı), Meclis binası (yıkıldı) ve sivil mimari (konaklar v.s / akıbetleri bilinmiyor)
İskenderun: Mar Circos Rum Ortodoks Kilisesi (hasar gördü), Aziz Nikola Kilisesi (yıkıldı), Latin Katolik Kilisesi (yıkıldı), Surp Karasun Manuk Kilisesi (çökükler var) Süryani Kilisesi (hasar gördü)
Sarılar Aziz Georgios Rum Ortodoks Kilisesi (ağır hasarlı), Tokaçlı Meryem Ana Kilisesi(yıkıldı), Arsuz Mar Yuhanna Rum Ortodoks Kilisesi (yıkıldı) Samandağ Meryem Ana Kilisesi (hasarlı) Aziz İlyas Kilisesi (hasarlı) Vakıflı Meryem Ana Kilisesi (Hafif hasarlı)
Adıyaman: Ulu Camii (yıkıldı), Süryani Metropolitliği Kilisesi (ağır hasarlı)
Gaziantep: Gaziantep Kalesi (yıkıldı), Kurtuluş Camii (yıkıldı)
Malatya: Hükümet Konağı (hafif hasarlı), Yeni Camii (ağır hasarlı), Taş Horan Kilisesi (akıbeti bilinmiyor)
|
Oturup da ilk başta sayabildiklerimiz yalnızca bunlar. Daha aşılmayan enkazlar ulaşılamayan birçok nokta var. 35 bini aşkın canın yanında nedir bu taş parçasına ağıt diyenler olur… Taşa değil, geçmişe bu ağıt. Yıkılıp giden geçmişimize…
OSMANLI’NIN İLK CAMİSİ, HATAY’IN MECLİS’İ, BALYAN’IN KİLİSESİ…
Deprem yalnızca canlarımızı koparıp almadı bizden geçmişimizi de söküp aldı. Kentlerimizi yok etti. Depremzedelere tutunacak bir dal bile bırakmadı. Bildikleri ve gördükleri ne varsa bugüne kadar; artık yoktu.
Kuşkusuz ki o eserler Anadolu’nun en köklü sakinlerindendi. Habib-i Neccar Camii, Osmanlı tarafından yapılmış Anadolu’nun ilk camisiydi.
Gaziantep’teki Kurtuluş Camii, Balyan’ın kıymetli eserlerinden bir tanesiydi. 1892’de yapılan yapı Surp Asdvadzadvin (Meryem Ana) Kilisesi olarak inşa edilmişti. 1986’da camiye çevrilmişti.
10 ay 21 günlük Hatay Cumhuriyeti’nin mimar Leon Beonbenjuda’ya yaptırılan, hakkettiği saygıyı hiç görememiş o Meclis Binası ve parası İskenderun Sancağı tarafından ödenerek yapılan cumhuriyet mimarisinin bize hediye ettiği o canım hükümet konağı…
Dulkadiroğulları tarafından yaptırılan o camii. Adıyaman’ın en eskisi o değil miydi? O yüzden adına Ulu demediler mi? Şimdi niye gezer dozer üzerinde?
Günlerdir şefimiz Hilmi Hacaloğlu sahada biz bilgisayar başında yaşananların şokunu bile hazmedemeden, uyumadan ne duyduysak ne gördüysek yazdık. Enkaz altındakilerinin sesini duyurabilmek, enkaz başında bekleyenlerin ihtiyaçlarını anlatabilmek için tüm çabamızı ortaya koyduk. Ancak bugün enkazın ardındakileri de görme zamanıdır. Sessizce yitip gidenleri…
PROF. ÇILI: “ANTAKYA’DAKİ KAYIPLAR NASIL TELAFİ EDİLEBİLİR? ÇOK ZOR”
Telefonumun bir ucunda Prof. Dr. Feridun Çılı var. “Önce can” diyor Çılı:
“Bu kadar can kaybının arasında kimsenin eski eseri, tescilli yapıları düşündüğü yok. Bu sorun ortadan kalktıktan sonra onlarla da ilgileneceklerdir. Kaybedilen eski eserlerin sanıyorum hepsi restore edilecektir.”
Peki, Antakya, diye soruyorum. Prof. Çılı’nın da sesine hüzün düşüyor:
“Maalesef. Orası çok zor. Antakya’daki kayıplar nasıl telafi edilebilir? Çok zor.”
“SİVİL MİMARİ DE CİDDİ HASAR GÖRMÜŞ”
Bir sonraki telefonum sahaya oluyor. TMMOB Ankara Şube Başkanı Tezcan Karakuş Candan, deprem bölgesinde gidebilecek her noktadaki eseri inceliyor ve kayıt altına alıyor.
Canda, tarihi yapıların son durumunu anlatıyor:
“Malatya Yeni Camii’deki hasarı bugün tespit ettik. Bayağı ağır bir hasar var. Cumhuriyet dönemi yapısı Hükümet Konağı’nda hafif hasar var. Hatay’da epeyce bir hasar var. Enkazdan kaynaklı tarihi yerlere çok zor geçiliyor. Geçebildiğimiz yerlere gidip baktık. Orada da Habib-i Neccar Camii, Valilik binası, Meclis binası hasarlı. Daha çok hep bildiğimiz yerleri söylüyoruz ama orada sivil mimarlık olarak konutlar var. Onlar da ciddi hasar görmüş.”
“ULU CAMİİ’YE KEPÇEYLE GİRİLMİŞ”
Candan, tüm bir alanı gezemese de gördükleri kadarıyla durum kritik. Yıkılan eserler korumasız, kimsesiz:
“Hem tehlikeye hem de yağmaya çok açık bu yerler. Oradaki bir taş, bir ahşap ya da bir kapının bile değeri çok yüksek. Nasıl korunacak belli değil. Bu işin yağmacıları dolaşıyor orada ve bununla ilgili de bilgiler geliyor bize. Diğer yandan ihbarlar da geliyor. Adıyaman’daki Ulu Cami’ye kepçeyle girilmiş. Moloz muamelesi yapılıyor. Akıl alır gibi bir şey değil.”
Candan, Güneydoğu Anadolu’nun bu eski sakinlerin yeniden inşa sürecinde düşen her bir malzemesinin tekrar kullanılabileceğini söylüyor:
“300-500 yıllık yapılar. Haliyle taşlar da o yaşta. Restorasyon yapılırken bu malzemeler kullanılır. Hatta çok daha özenli çalışılması gerekiyor. Şu ortamda yapılabilir mi bilmiyorum ama numaralandırılması gerekiyor her bir parçanın. Aslına uygun bir şekilde yapıyorlar. Dışarıdan bir malzeme getirmek yerine kendi uzvunu kullanıyorlar. Bu yüzden çok kıymetli o malzemeler.”
“ARKEOLOJİ MÜZESİ’NİN DURUMUNU BİLEMİYORUZ”
Kültür Bakanlığı’nın ve Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün özel hassasiyet göstermesi gerektiğinin altını çiziyor Candan. Enkaz tespitleri yapılırken bilirkişilerin aralarında koruma uzmanlarının da olması gerektiğini vurguluyor.
Bazı bölgelere hiç girilmediğinden bahsediyor son söz olarak:
“Arkeoloji Müzesi ne durumda bilemiyoruz. Geçemedik o bölgeye. Belediyedekilere sorduk, onlar da geçememiş. Meclis binası yansıdı basına diğer yerlerin durumunu bilemiyoruz.”
Bir de bu bilememezlik, bu belirsizlik ekleniyor acımızın üstüne. Endişe büyüyor içimizde. Yitip gidenler o kadar çokken hangisine ağlayacak insan? Enkazın altından sesini duyurmaya çalışana mı? Sessizce sırasını bekleyene mi? Hepsine yeter mi gözyaşımız?
Kaynak
Fotoğraflar: Tezcan Karakuş Candan, Nehna.biz
Kilisedeki hasarlar Nehna.biz ekibi, Anna Beylunioğlu ve Mişel Uyar ile teyit edilerek, yazılmıştır.
Camilerdeki hasarlar TMMOB Ankara Şube Başkanı Tezcan Karakuş Candan ile teyit edilerek yazılmıştır.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***