YORUM | ADEM YAVUZ ARSLAN
‘Millet İttifakı’nın açıkladığı yaklaşık iki bin 500 maddelik Ortak Politikalar metni siyaset gündemini ısıttı.
Üzerine CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun partisinin meclis grubunda yaptığı yüksek tempolu konuşması da eklenince gündem tamamen seçime kilitlendi.
Gerek Millet İttifakı’nın açıkladığı eylem planı, gerekse de önümüzdeki günlerde açıklanması beklenen aday konusuna dair söylenmesi gereken çok şey var.
Fakat bu yazıda dikkatinizi yurt dışı kaynaklı iki önemli gelişmeye çekmek istiyorum.
Çünkü her iki gelişme de yaşanacak ‘kötü olayların’ habercisi niteliğinde.
TARİH TEKERRÜR EDİYOR
Durum biraz yolda muz kabuğu görüp “Eyvah yine düşeceğim” diyen Temel’i çağrıştırıyor ama siz “Aynı şeyi tekrar tekrar yapmak ve farklı sonuçlar beklemek aptallıktır” diyen Albert Einstein’ı da referans alabilirsiniz.
Türkiye iç politik gündemlere odaklanmışken Amerika’dan Türkiye’ye çok önemli misafirler gidiyor.
ABD Maliye Bakanlığı’ndan Terörizm ve Finansal İstihbarattan Sorumlu Müsteşar Brian Nelson beraberindeki heyetle Ankara’yı da kapsayan Ortadoğu turuna çıktı.
Nelson yarın Türkiye’de olacak.
Ziyaretin konusu Rusya ve İran yaptırımları. Hem İran hem Rusya konusunda daha önce medya üzerinden mesajlar veren ABD şimdi doğrudan ve yüzyüze uyarılarda bulunmaya gidiyor.
Normal şartlarda bu tip ziyaretler gizli kalırdı.
Ancak ABD yönetimi bu kez tam tersini yapıp ziyaret öncesinde Reuters haber ajansına demeç verdi.
Yani ziyaretin ve uyarıların duyulmasını istiyorlar.
ABD açıkça diyor ki “Rusya yaptırımlarını değişik şekillerde delmeyin, İran’ın bölgeyi istikrarsızlaştırmaya yönelik faaliyetlerine izin vermeyin”
Nelson’un temaslarının bir ayağı da iş dünyası temsilcileri olacak. Bir bakıma özel sektör oyuncularına da ‘yaptıklarınızı görüyoruz, faturasına katlanırsınız’ diyecekler.
Hatırlanacağı gibi benzer uyarılar daha önce resmi yazışmalar üzerinden yapılmış, ardından da ABD Maliye ve Ticaret Bakanlıklarından uzmanlar Türkiye’yi ziyaret etmişti.
Yani tüm uyarılara rağmen Türkiye Rusya yaptırımlarını delmeye, İran’ın finansal hareketlerine aracılık etmeye devam ediyor.
Nitekim Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın ‘kasalarından biri’ olarak bilinen işadamı Sıtkı Ayan, İran yaptırımlarına uymadığı gerekçesiyle ABD’nin yaptırım listesine alındı.
Peki bu ziyaret ve uyarılar neden önemli ?
Eğer gelişmeleri iktidar gözlüğünden izliyor, Havuz medyasından okuduklarınızla analiz ediyorsanız bu ziyaretleri ciddiye almaz hatta “onlara ne, biz istediğimiz ülkeyle istediğimiz şekilde iş yaparız” da diyebilirsiniz.
Fakat kazın ayağı öyle değil.
Erdoğan ve yakın halkasının bitmek tükenmek bilmeyen para hırsı başımıza yeni belalar açacak.
Neden bu kadar emin konuşuyorum?
Çünkü bu süreci birebir İran yaptırımları ve Reza Zarrab örneğinde yaşadık. Malum olduğu üzere İran için hem BM hem ABD’nin yaptırım kararı vardı ve Türkiye’ye istisnai bir pozisyon tanımlanmıştı.
İran’ın ihraç ettiği petrolün parası Halkbank’ta toplanacak, ihtiyacı olan ürünleri de Türkiye üzerinden temin edecekti. Eğer Erdoğan ve AKP kurmayları aç gözlülük yapıp Reza Zarrab’ın önüne yatmasaydı Türkiye bu ambargodan büyük paralar kazanabilirdi.
Fakat Erdoğan ve kurmayları Zarrab’ın rüşvetlerini tercih etti.
Sonrasında yaşananlar ortada. Suçüstü yapılan Erdoğan kendini kurtarmak için ülkeyi yaktı.
Reza Zarrab bugün ABD’nin elinde ve Türkiye’ye milyarlarca dolarlık ceza ödetebilir. Erdoğan’ın Zarrab’ı ABD’den alabilmek için verdiği tavizler ve neden olduğu stratejik kayıplar da cabası.
Ancak dikkat çekmek istediğim konu başka.
Erdoğan ve bakanları (Zafer Çağlayan, Muammer Güler ve Egemen Bağış) Zarrab’ın ‘önüne yatıp’ rüşvetleri cebe indirirken ABD’liler yakın takipteydi.
Nitekim dönemin ABD Hazine Bakanlığı yetkilileri hem bakanlık hem de Halkbank yönetimine ‘ambargoyu delmeyin, yaptığınızı görüyoruz’ dedi.
Hatta bu uyarılar birkaç kez yapıldı.
Ancak ne Erdoğan ne de bakanları uyarılara kulak asmadı. Biz bu uyarılara dair detayları New York’ta yapılan Hakan Atilla yargılamasında bizzat muhataplarından dinledik.
Sonrasında yaşananlar ise herkesin malumu. Zarrab ellerinde ve Türkiye ABD’ye karşı büyük tavizler veriyor.
Şimdi de aynı şey yaşanıyor.
Erdoğan ve AKP’lilerin bitmek bilmeyen para hırsı başımıza yine büyük belalar açacak. Tüm dünya Ukrayna’yı işgali nedeniyle Rusya’ya ambargo uygularken Erdoğan “Gelin, paralarınızı getirin, kapımız hepinize açık” çağrısı yaptı.
Rus oligarklar lüks yatlarını, özel uçaklarını ve servetlerini Türkiye’ye taşıdı. Rus şirketleri çeşitli kağıt oyunlarıyla Türkiye üzerinden faaliyetlerine devam ediyorlar.
İşte ABD’li heyetin bir yılda ikinci kez Türkiye’ye gelmelerinin nedeni bu faaliyetler. Erdoğan rejimi hem Rusya hem de İran üzerinden yaptırımları delmeye devam ediyor.
Doğal olarak da Zarrab ve İran örneğinde gördüğümüz süreci Rusya özelinde de yaşayacağız. Çünkü Rusya yaptırımları delinirken ABD finans ve bankacılık sistemi kullanılıyor. Böylece ABD’ye yasal olarak dava açma hakkı doğuyor.
Zamanını kestirmek zor ama tarih tekerrür edecek ve Türkiye yeni bir fatura ile karşılaşacak.
O KOMUTAN NE DEMEK İSTEDİ?
Dikkat çekmek istediğim diğer gelişme ise NATO’nun eski üst düzey komutanlarından amiral James Stavridis’in “sabrımızın sonu var” açıklaması.
2009-2013 arası NATO’da çok üst düzey görevlerde bulunan ABD’li amiral Stavridis Türkiye’nin Rusya yaptırımlarına katılmamasını eleştirip “NATO, Türkiye’nin üyeliği ile İsveç ve Finlandiya’nın üyelik süreci arasında seçim yapmaya zorlanmayacak. Fakat geri kalan NATO üyelerinin sabrının da bir sınırı var” dedi.
Daha önce “Türkiye’nin NATO’dan çıkarılması bir hata olur” diyen Stavridis bu kez “Umarım o noktaya gelmeyiz fakat 29 NATO üyesinin sabrının da bir sınırı var” dedi.
Benzer bir açıklama da eski ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton’dan geldi.
Şahin fikirleri ile bilinen Bolton Türkiye’nin İsveç ve Finlandiya üzerinden şantaj yaptığını iddia edip “Türkiye NATO’dan çıkarılsın” dedi.
Yakın zamana kadar Beyaz Saray’daki en etkili birkaç kişiden birisi olan Bolton’a göre bu yani Türkiye’nin NATO’dan çıkarılması çok zor değil; “Uluslararası hukukun rebus sic stantibus maddesi neredeyse her şeye izin vermektedir. NATO’da olmak isteyip istemediklerine kendileri karar verebilirler ya da biz NATO’yu feshedip yeniden kurabiliriz. Bunu çözmenin pek çok yolu var” dedi.
Bolton Beyaz Saray günlerini anlattığı kitabında Erdoğan için ‘haydut’ ve ‘beklemedeki Mussolini’ ifadelerini kullanmıştı.
Açıkçası Bolton’un Türkiye NATO’dan çıkarılsın önerisinin gerçekleşeceğini sanmıyorum. Ancak hem Stavridis’in sözleri hem de Bolton’un ifadeleri Batı’da yükselen antipatinin göstergesi.
Çok önemli karar mercilerinde Türkiye daha doğrusu Erdoğan aleyhtarı hava yükseliyor. Eğer Ankara’da hala bir devlet aklı filan kalmışsa yükselen bu basıncı görüp tansiyonu düşürücü adımlar atmalı. Çünkü olay emekli askerlerin yada danışmanların öfkesinin çok ötesine geçmiş durumda.
Yoksa hem ekonomik hem de siyasi olarak ağır faturalar ödememiz kaçınılmaz olacak.
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***