YORUM | M. NEDİM HAZAR
Kendimi ifade edebildiğimi sanıyordum ama 35 yıllık yazı çizi geçmişime rağmen, demek ki hala bazı zamanlarda meramımı tam olarak ifade edemiyorum.
Bunları, bir önceki yazım vesilesiyle söylüyorum.
Altılı Masa (Artık Millet İttifakı diyecekmişiz) “Ortak Politikalar Mutabakat Metni”ni ele aldığım yazıda gayet açık ifade ettiğimi düşünüyordum. Mesela şurası: “Bu mutabakata ne “Dağ fare doğurdu” diyebiliriz ne de “Vovv işte Türkiye’nin beklediği hamle!””
Gelin görün ki, aldığım mesajların pek çoğu, “Siz de hiçbir şeyi beğenmiyorsunuz. Ne yani Tayyip devam mı etsin?” gibi karşı fikir ve sitayişiydi.
Mutabakat metni için bir kez daha kendimi ifade edeyim.
Kanaati acizanemce bu metin harika bir “Z Raporu”. Yani Tayyip Erdoğan’ın şahsıyla beraber siyasal İslam’ın bir ülkeyi nasıl tar-u mar ettiğinin yazılı özeti.
Daha fazlası değil.
Çok çalışılmış ve 2 bin 300 tane cerahat tespit edilmiş. Bu metne göre Türkiye Cumhuriyeti adeta can çekişiyor.
Mesela bu bir “reform” metni değil.
Hele hele umut pompalayan politikaların sıralandığı bir metin hiç değil.
Aksine pek çok açıdan siyasal İslamcıların duruşundan milim farkı olmayan alabildiğince statükocu bir metin.
Hemen celallenmeyin örneklendireceğim.
Mesela iki yüz küsur sayfalık metinde mağduriyetler ya üstünkörü geçiştirilmiş ya hiç görmezden gelinmiş.
Sebebini de geçen gün yazdım; Tayyip Erdoğan korkusu!
Ülkedeki haksızlık, hukuksuzluk, işkence hakkında dişe dokunur tek şey söyleyemeyen metin, işi gücü bırakıp popülizmin dibine dibine vurmuş adeta. Filistin meselesini üç yerde geçiriyor. Daha ülkeyi soktukları Suriye bataklığının hesabını vermeyen Ahmet Davutoğlu ve ekibinin metazorisiyle girdiğini düşündüğüm İsrail-Filistin meselesinde de sade suya tirit klişeler kullanılmış.
KHK mağdurları ile ilgili kulağının üstüne yatan 6 parti terörden de cemaati anladığını kayda geçirmiş.
Buyrun size bir Erdoğan gölgesi daha!
Tam 30 yerde terör meselesine değinirken IŞİD’in, PKK’nın bir kez bile geçmemesi, statükoculuğun Millet İttifakı kazanması durumunda da devam edeceğinin ispatı adeta.
Evet, şunu rahatlıkla söyleyebilirim; mutabakat metni başta İYİ PARTİ ve CHP gibi AKP iktidarından zerre farkı olmayan statükocuların elinde bulunanların Tayyip Erdoğanlaşacaklarının kanıtı olarak tarihe geçmiş bulunuyor.
Metni hazırlayanlar zannediyor ki, bütün mesele Türkiye’yi 10 yıl öncesine döndürmek.
Yahu bu ülkenin demokrasisi, özgürlükleri 10 yıl önce de mükemmel değildi ki!
Biraz yeni şeyler söyleyip, daha özgürlükçü vaatlerde bulunmaktan sizi alıkoyan nedir?
Bazı okurların sinirlerini zıplatma pahasına şunu da söylemek zorundayım, bu metin 20 yıl önce AK Parti’nin çıkış yaptığı programdan daha geride.
Yapılan vekil sayısı pazarlıklarını, her şeyi halletmişler gibi, alacakları bakanlık sayısını dayatmaları da meselenin idrakinde olmayı bırak, iktidar partilerinden zerre farkları olmadıklarının kanıtıdır.
Geçtiğimiz gün CHP Lideri Kılıçdaroğlu ateşli bir konuşma yaptı. Finalde aynen şunu söyledi:
”Seçimin ertesi gününde onların telefonları acı acı çalacak, açtıkları telefonların ucunda bir ses duyacaklar, ‘Ben Kemal, geliyorum.”
Durumun vahametinin farkındasınız değil mi?
Kemal Bey gelecekmiş.
Önce Tayyip beyin gitmesi gerekiyor elbette.
Tek adam yönetiminden, sultasından inim inim inleyen bir ülkeye “Ben Kemal geliyorum” demek nasıl bir şaşkın zihnin ürünüdür.
İsmin ne önemi var Allah aşkına.
Ha Kılıçdaroğlu, ha İmamoğlu, ha Mansur Yavaş…
Siz icraatlarınınızın geleceğinden bahsetsenize.
Kürsüye çıkıp,
“Ben hukuk, geliyorum” demek hiç mi aklınıza gelmiyor.
“Ben özgürlükler, geliyorum!”
“Ben adalet, geliyorum!”
“Ben insan hakları, geliyorum!”
Demesi gerekenlerin meseleyi Kemal boyutuna indirgemesi ya idraksizlik ya da iktidardan farklı olmadıklarının göstergesi. Başka seçenek yok maalesef.
Peki siz “Ben Kemal, geliyorum” deyince, karşı cephe de “Ben Tayyip, gitmiyorum” derse ne yapacaksınız bilader?
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***