Dünyalar güzeli Demi Moore ile efsane Robert Redford’un “Ahlaksız teklif” filmini belki görmüşsünüzdür, büyük gişe yapmıştı.
Ben de bugünkü yazımı bu filmin isminden esinlenerek “Ahlaksız ittifak” koyuyorum; burada ittifak kelimesinden muradım Millet ya da Cumhur ittifakları falan değil.
“Ahlaksız ittifak” dediğim zaman ikili bir alışverişten bahsediyorum demektir.
Bu alışverişin bir tarafında siyasal iktidarlar, öbür tarafında da vatandaşlar ya da seçmenler var.
Yukarıdaki satırda dikkat buyurmuşsanız “siyasal iktidar” değil, “siyasal iktidarlar” ifadesini tercih ettim çünkü bu ahlaksız ittifakın siyasal iktidar tarafı sadece AKP iktidarları ile sınırlı değil, çok daha dirençli ve eski bir ahlaksız taraf.
En büyük sıkıntı bu ahlaksızlığın seçim dönemleri boyunca çok da kesintiye uğramadan devamı.
Yazıyı bir filme gönderme ile açtım, başka bir film ile devam edeyim, büyük polisiye roman yazarı Agatha Christie’nin “Şark Ekspresinde Cinayet” romanında (filmi de var) ünlü Belçikalı dedektif Hercule Poirot cinayeti çözer ama ilginç bir sonuçla çünkü cinayet kolektif bir cinayettir, herkes bir biçimde cinayete fiilen katılmıştır.
KOLEKTİF CİNAYET
Bugün yaşanan da biraz bu kolektif cinayete benzemektedir.
Bu kolektif cinayetin katillerinden biri de ve en etkilisi imar aflarıdır ve en son imar affı da 11 Mayıs 2018’de geçmiştir TBMM’den; bu tarihe giden süreçte ekranlarda karikatürcü Hasan Kaçan’ın sunduğu imar aflarını tanıtan bir kamu spotu izledik hepimiz, bu kamu spotunda Hasan Kaçan devletin (?) vatandaşa şefkat elini uzattığını söylüyor, karşısındaki teyze de “benim kendi yaptığım (?) konuta da yasallık gelecek mi?” mealinde bir söz edince Hasan Kaçan da “Tabii teyzeciğim” diye yanıtlıyor bu soruyu.
Bu küçük ve çirkin diyalog Türkiye’nin özetidir ve “Ahlaksız ittifak” budur.
Neden mi?
İmar affı ve izni olmadan o teyzenin kendi yaptığı evinin sadece kullanım değeri vardır, piyasa değeri yaklaşık sıfırdır, satmaya kalksanız, imar izni olmadığı için satmak adeta imkansızdır.
Ancak, imar affı ile birlikte, eskiden sadece kullanım değeri olan o evin artık bir piyasa değeri de oluşuyor, başka bir tabirle devlet o evi imar affı kapsamına sokarak o teyzeye büyük bir kaynak (rant) aktarmıştır.
Peki devlet bunu karşılıksız mı yapmıştır?
Asla.
Devlet de bu rant aktarımı karşısında o teyzenin bir vatandaş olarak merkezi devlet ve yerel devlet düzeyinde işlenen yolsuzluklara sessizliğini talep etmektedir ve bu talep karşılanmaktadır.
Çok iyi bilinen bir örnek vereyim.
Bir zaman aralığında (Damat Maliye Bakanı) Merkez Bankası piyasada birilerine doların piyasa kuru diyelim sekiz lira iken altı liradan 128 milyar dolar satmıştır, birilerine inanılması güç bir kaynak aktarılmıştır ve bu büyük suça o teyzeden, bu para en nihai analizde kamu parası yani bir ölçüde o teyzenin parasıdır, hiç tepki gelmemiştir.
İşte “Ahlaksız ittifak” dediğim de tam da budur.
Devlet imar izni ile iktisadi olarak sadece bir çimento ve demir yığını olan bir binaya piyasa değeri kazandırmaktadır, bunun müstefidi (istifade edeni) o teyzedir, o teyze de ihale yolsuzluklarına, Merkez Bankası yolsuzluklarına ses çıkarmamaktadır.
Alan razı, satan razı, ahlaksız bir ittifak ama güme giden Türkiye.
Bu bir kısır spiral, ahlaksızlık ittifakı ama ülkeyi dibe çeken bir spiral.
“Dibe çeken” spiral soyut ifadesi galiba son felakette somut bir hale geldi maalesef.
Eser Karakaş: Kadıköy Saint Joseph lisesi muzunu. 1978’de Boğaziçi Üniversitesi İİBF’den mezun oldu. Doktorasını 1985 yılında İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nde yaptı. 1996’dan itibaren İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Maliye Bölümü’nde profesör olarak ders verdi. Bahçeşehir Üniversitesi İİBF’de Dekanlık yaptı. 2016 yılında 675 sayılı KHK ile ihraç edildi. 2008 yılından itibaren Strasbourg Üniversitesi Science Po’da misafir öğretim görevlisi olarak bulunuyor
Kaynak: Artı Gerçek
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***