YORUM | TARIK TOROS
Memduh Bayraktaroğlu’nun TR724 yayınındaki sözlerini dikkatle not aldım:
“Çok baskı var arkadaşlar. Ben böyle bir baskıyı ne meslek, ne gençlik hayatımda gördüm. Üç askeri darbe yaşadım. Hiçbirinde ben böyle bir dönem yaşamadım.”
**
Önce topyekün sistem çöktü, şimdi ülke yıkıldı, sırada İstanbul var.
Başsorumlu belli.
Bunu kendi de biliyor.
Bildiği için öfkeli, “suçlu” arıyor.
Afet yönetiminde bir “devlet kapasitesi” olmadığı gibi…
Devletin arama, kurtarma ve yardım çabalarını sabote ettiği ortaya çıktı.
Yani artık sadece sorumluluk değil “taammüden cinayet” söz konusu.
En az 10 bin kişinin donarak öldüğü konuşuluyor.
**
Saray sertleşiyor, sertleştikçe öfkesi kabarıyor.
Kini kabardıkça da asıl öfkeli olması gereken halkta “korku duvarı” yıkılıyor.
Vatandaşın psikolojisi bozuldu, ağzını açanın küfrederek başlaması bundan ve çok doğal.
Öyle ki… Artçı deprem oluyor, insanlar açık alanda kaçışıyor, üzerine devrilecek bir kiriş veya kolon olmadığına aldırmadan.
**
Sinirleri laçka olmuş ahali, koltuğu kaybedeceğini anlayan liderin hışmına uğrarsa ne olur?
Türkiye’de o oluyor.
Erdoğan’da iktidarı kaybetme paranoyası var, darbe paranoyası.
Canını sıkan herkes, “darbeci-terörist”.
Başkanlık dönemi bitti, uzatmaları ve finali bilmiyoruz sadece.
“Nasıl üste çıkarım” diye bakıyor. Bulamadı henüz..
Öyle dağılmış halde ki “Kızılay nerede?” diye soran depremzedeyi paylıyor:
“Be ahlaksız, be namussuz, be adi…”
Adamın bu hali yeni değil.
10 yılı geçti, milyonlarca vatandaşına, “haşhaşi, sülük, virüs, vampir” dedi.
Ne çare, sırası gelen anlıyor.
Ateş çok sonra, “sürtük” kelimesi ile Gezi mahallesinin ocağına düştü.
Şimdi sıra tüm vatandaşlara geldi.
“Ceset torbası vermedi hastane. Altısını da inekleri yemlediğim yem torbasına koydum gömdüm” diye ağlayan vatandaşına “ahlaksız, namussuz” dedi.
**
“Deprem gerçeklerinin” dolaşıma girmemesi için çabalıyor, tüm ekibiyle birlikte.
“Özgürce kanaat oluşumunu engellemekten” kanalları, internet sitelerini kapatıyor ve bu henüz başlangıç.
Seçime yürüyen ülkede, çok çetin ve çalkantılı bir süreç başlıyor.
**
“Millet sandıkta cevabını verecektir, halkımız aklıselimdir. Sandığın mesajı geçmişte de çok sert olmuştur” gibi beylik laflar eskide kaldı.
Ülkede tüm mekanizmaları birer birer askıya almış, kalanların da üstünden geçen bir irade var, seçimi “kaybetmeyecek” bir çete.
Kaybetse de bunu kabul etmeyecek.
Sadece şu son depremler silsilesinde yıkımların sorumluluğunu muhalefet partilerine yıkan bu şebekenin, bugüne kadar asla sorumluluk almamış bu sersemler güruhunun, kolay pes edeceğini düşünmek abestir.
6 Şubat’tan önceki analizler çöp olmuş, yeni bir evreye geçilmiştir: Ölüm-kalım savaşı.
**
1 yıl boyunca artçılar sürecek. Binalar yorgun.
Ve en az 1 yıl konteynırlarda yaşayacak insanlar var.
Büyük bir kuraklık yaşanıyor, göç patladı, işsizlik had safhada, çalışmayan fabrikalar var.
Gıdada karaborsanın eli kulağında.
Gemi, buzdağına çarptı, su alıyor, üç vakte kadar batacak.
Kaptan, seçimi erteleyerek zaman kazanacağını düşünür gibi oldu sonra vazgeçti.
Şimdi, “yeniden inşa” hamlesi ve en azından deprem bölgesinde OHAL koşulları ile kurnaz bir fırsatçılığı devreye soktu.
Muhalefet gelişmeleri okumakta gecikti.
Sadece iki lider durumun farkında: Kılıçdaroğlu ve Demirtaş.
Çevreleri dahi oralı değil, günlük basın toplantısı düzenleme alışkanlığı ile iş yaptıklarını sanıyorlar.
**
Akışıa bırakılırsa Yüksek Seçim Kurulu, en geç 18 Mart’ta (normal vaktine 90 gün kala) kendiliğinden seçim sürecini başlatacak.
3 hafta içinde dananın kuyruğu kopar.
6 Şubat’tan önce muhalefet için sandıkta kazanmak ihtimal dahilindeydi.
Şimdi iktidar, tabir yerindeyse aslanın ağzında değil midesinde.
Deprem şokunu atlatıp organize olan kazanır.
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***