İzmir Şakran Cezaevi’nde kalan iki çocuk “yaş haddi” nedeniyle üç gün önce tahliye edildi. Bakırköy Cezaevi’nde kalan Zülal da 6 Ocak’ta tahliye olacak. Evet, 5275 Sayılı Ceza İnfaz Kanunu’na göre, anneleriyle birlikte hapiste kalan çocuklar, 6 yaşına girince cezaevinden çıkmak zorunda. Kanun böyle…
Tahliye edilen çocuklar arasında annesinin infazı süresince hapisten hiç çıkamayan, bu nedenle de ‘ev’ nedir bilmeyenler var. Özgürlüğe adım atar atmaz “Dışarıda olmanın en güzel yanı dondurma yiyebilmek” diyen çocuklar onlar. Dışarıda ne bekliyor o çocukları? Gözleri arkada kalıyor. Annesi-babası hatta kardeşi hapiste olan bazı çocuklar cezaevine geri dönmek istediğini söylüyor. En trajik olanı ise yıllarca koğuş ortamında büyüyen çocukların dışarı çıkmaya utanıyor olması.
Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü’nün açıkladığı son rakamlara göre cezaevlerinde 0-6 yaş arası 396 çocuk tutsak. Şimdi o çocuklardan Saliha, tahliye olan Zülal, tahliye bekleyen Zülal ve Bahar’la tanıştırayım sizi.
“ALLAHIM BU KIŞ BURADA OLAMAYACAĞIM, ANNEMİ BABAMI HEMEN BANA GÖNDER”
Saliha, Temmuz 2019 tutuklanan Esra-İsmail Beyhan’ın kızı. Üç yıl boyunca dönüşümlü olarak İzmir Şakran Cezaevinde annesiyle birlikte kaldı. Önceki gün cezaevinden çıkan Saliha, ayrılmadan önce “Allahım bu kış burada olamayacağım. Annemi-babamı hemen bana gönder. Sonra görüşürüz Allahım.” diye dua etmiş. Ve dışarı çıkar çıkmaz teyzesi dondurma yedirdiği için “Dışarıda olmanın en güzel yanı dondurma yiyebilmek” demiş Saliha. Hapiste dondurma özlemiyle büyüdüğü için.
Saliha’nın yakınları küçük kızın annesine “Anne ben aslında burayı hiç sevmiyorum. Sen ve babam burada olduğunuz için burada kalıyorum” dediğini aktarıyor. Aynı kampüs içindeki Şakran 2 Nolu Cezaevinde kalan babasıyla çok kısıtlı imkanlarla iç görüş yapabilmiş Saliha. Pandemi döneminde 1,5 yıl boyunca bu haktan da mahrum kalmış.
Saliha’nın annesi Esra Beyhan 9 Eylül Üniversitesi Gazetecilik bölümünden mezun. 7 yıl 6 ay hapis cezası verilmiş. Kapatılan Gediz Üniversitesi’nde memur olarak görev yapan babası İsmail Beyhan’a ise 9 yıl 3 ay. Saliha daha uzun bir süre hem annesiz hem de babasız büyüyecek.
Şakran Cezaevi’nin çocuk koğuşunda yaklaşık 25-30 anne ve çocuğun bir arada yaşadığı biliniyor.
ANNE VE İKİ ÇOCUK BAKIRKÖY’DE, BABA SİLİVRİ’DE
Ayşe Zülal, annesi ve erkek kardeşi Mehmet Ekrem (3) ile birlikte Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevi’nde. 6 Ocak’ta çıkacak. Babası Hasan Tekgöz de Silivri’de tutuklu olduğu için iki yıl boyunca hiç dışarı adım atmamış Ayşe Zülal. Pandemiden sonra cezaevinin anaokuluna gitmiş. Hapiste kaldığı iki yıl boyunca duygusal patlamalar yaşamış. Zülal’in annesine “Ben artık özgür olacağım” dediğini söylüyor teyzesi. Anne, matematik öğretmen İlayda Tekgöz 19 Ocak 2021’den bu yana tutuklu. Makine mühendisi Hasan Tekgöz ise yaklaşık 3 yıldır. Zülal, annesi ve babası tahliye edilene kadar anneannesiyle kalacak.
TOPLAM 20 AY HAPİS YATTI
Tahliye edilen Zülal ise annesi Hilal Uysal ile birlikte Kasım 2021’den bu yana Şakran Cezaevi’ndeydi. Altı yaşına girdiği için eylül ayında hapisten çıktı. 1,5 yaşındayken annesiyle birlikte cezaevine giren Zülal 10 ay ‘hapis yattı’. Cezaevinde iki kere kaza geçirdi. Ranzadan düştüğü için hastaneye sevk edildi ama o anda doktor olmadığı için annesine “Kendi çocuğunuzun doktoru olacaksınız” denildi. Zülal, şu anda 5 yıl hapis yattıktan sonra tahliye edilen babasıyla birlikte yeni hayatına alışmaya çalışıyor.
86 GÜNLÜKKEN HAPSE GİRDİ, 5 YAŞINDA ÇIKTI
Ve Bahar. Cezaevinde en uzun kalan çocuklardan biri 26 Eylül 2017’de dünyaya gelen Bahar. 86 günlükken hapse girdi, bir ay önce annesiyle birlikte tahliye oldu. Avukat olan anne Elif Özge Hendekçi, Gebze Kadın Kapalı Cezaevi’nden tahliye olduğu gün Bahar’ın dışarı çıkmak istemediğini, çok utandığını ve koğuşa geri dönmek istediğini söylüyor. Dışarıya adapte olamayan Bahar ve uzman yardımı alıyor.
“O YUKARIDA, BEN NEZARETTE AĞLADIM”
Hapis yatan ve anneleriyle birlikte tahliye olan çocuklar konusunda söyleyecekleri var anne Hendekçi’nin. Şimdi sözü ona bırakalım. Küçük kızıyla birlikte hapiste geçirdiği günleri anlatıyor:
“Bahar 86 günlükken gözaltına alındığım. İstanbul Firuzköy Karakolu’nda iki saatte bir kızımı emzirebileceğim söylendi ama günde üç veya dört kez izin verdiler. Karakolun alt katında nezaretteyken kızımın geldiğini ağlama seslerinden anlıyordum. Öyle ağlıyordu ki sesi bir kat aşağıda çınlıyordu. İkinci kez orada çok aciz hissetmiştim, ilki 8 aylık hamileyken ilk gözaltında. Kapıdaki polis memuru işi olduğu gerekçesiyle kızımı beklettiği için karakolu çınlatan ağlama sesleri bugün bile kulaklarımda çınlar.
İşte o zaman o parmaklıkları ellerimle kırıp kızıma ulaşabilmeyi her şeyden çok istemiştim. O yukarıda ben aşağıda ağladık. Çok şükür ki iki günün sonunda serbest kaldım. 5 gün sonra kızımı alıp Tokat’a gittim. Minik yavrumla 3 gün de orada nezarette kaldık. Sonrasında tutuklandık ve kucağımda pembe battaniyesiyle karlı bir akşam cezaevi serüvenimiz başladı. Çok soğuktu. Çamlıbel, yayla. Aralık ayı.
Bahar’ı yıkarken dudakları mosmor olurdu soğuktan. Ağlama sesi değil koğuşu cezaevini inletirdi. Çok üzüldüm ama bu şekilde süremeyeceği için bir çözüm bulacaktım. Ruslar çocuklarını buza atıyor diye avuttum kendimi. Soğuğu düşünmemeye çalıştım. Geceleri sıcak su torbaları yapıp koydum yanına, sabaha kadar da nöbet bekledim, ya sıcak su torbası patlarsa diye. Oturur vaziyette uyuklama şeklinde geçti aylar. Yatarak uyumadım aylarca.
“ÜÇ KEZ SOĞUKTAN DONDU VE ÖLDÜ SANDIM”
Bir gece dünyam başıma yıkılmıştı. Oturur vaziyette nöbetteyken başında uyuyakalmışım, içim geçmiş, gözümü bir açtım Bahar’ın yüzü bembeyazdı. 3-4 aylık, hareket etmiyor. Öldü zannettim zira açıkta olan tek yeri yüzüydü. Yüzüne dokundum buz gibi. Dudaklarının çevresi morarmış..
Dışarının ışığıyla (camdan içeriye asker kulübesinin beyaz ışığı vurduğu için urdu) ışığıyla görebiliyorum onu. Nefesini dinlemeye çalışıp yaşıyor mu diye anlamaya çalışmam… Gözlerini kirpiklerini çekiştirip hareketi ettirmeye çalışmam… Anlıktı. Hani bazen başka bir yerde kaldığınızda uyanırsınız da birden anımsayamazsınız ben neredeyim dersiniz ve bir süre kaybolursunuz ya öyleydi.
Belki saniyeler sürmüştü ama bana asır gibi gelmişti. Yaşadığını anlayıp konumumu anlamlandırmıştım ama yüreğimin sancısı ve kendime gelebilmem 1 saati bulmuştu. O geceden itibaren ‘Allahım aklıma mukayyet ol’ diye dua etmeye başladım.
Havaların çok soğuktan, soğuğa geçişiyle (zira orası hiçbir zaman sıcak olmadı) birkaç ay süren sıcak su torbalı nöbetli geceler sonunda tam 3 kez bunu yaşadım. 3 kez onu öldü zannederek içimin geçtiği uykumdan uyandım ve neticesinde kızımın yalnızca soğuktan bu şekilde olduğunu anlayıp yaşadığı için ve aklımı kaçırmadığım için şükrettim.
“DIŞARI ÇIKTIĞINDA EVİMİZE GİDELİM DİYE AĞLADI”
Bahar içeriyi evi olarak bildi. 20 aylık olduktan sonra anneanneye birkaç günlüğüne gidip gelmeye başladığında evimize gidelim diye ağladı. Benim yaşadığım yer onun eviydi. Dışarı çıkmayı hiç istemedi. Ne parkla ne tabletle ne abur cuburla hiçbir şeye tav olmadı. ‘Sen varsın burada, sen oynuyorsun benimle. Park sevmiyorum ben’ dedi. Seviyorum derse göndermemden korktuğu için. 5 yıl.
Serbest Görüş:
“ÇIKMAK İSTEMİYORUM, ÇOK UTANIYORUM”
Dışarı çıktığımız gün “Koğuşumuza dönelim. Çıkmak istemiyorum, çok utanıyorum’ diye çok ağladı. Zorla çıkardım. Bir dışarıdayız ama Bahar uykularında sayıklıyor, halüsinasyonlar görüyor: Anne gitme. Danıştığımız uzman ‘Kaybetme korkusu’ var dedi. Markete bile gitmeme izin vermiyor.
Okula götürüyorum, ağlayarak ayrılıyor ve defalarca tembihliyor. ‘Ben okuldayken bir yere gitmeyeceksin değil mi, söz mü.’ Günlerimiz şimdilik böyle geçiyor. Ve ben kendimi çok güçsüz hissediyorum artık.”
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***