Bu sabah (dün) Millet ittifakının mutabakat metninin duyurulmasını izlerken kulağıma en hoş gelen değerlendirme Millet ittifakının artık bir vicdan ittifakı olduğunun vurgulanması oldu.
Bu mutabakat metnini muhtemelen epey bir süre konuşacağız, metne ilişkin benim değerlendirmem son derece olumlu; eksik bulduğum, hatta yanlış bulduğum noktalar da yok değil ama geldiğimiz bu aşamada “mükemmel iyinin düşmanıdır” sözü öne çıkıyor galiba.
Metne ilişkin değerlendirmem belki yarına kalır ama önce bu metne bağlı iki konuya değinmek istiyorum.
Yukarıda keşke artık Millet ittifakı yerine ‘Vicdan ittifakı’ ifadesini kullansak demiş idim.
Bu vicdan konusuna ilişkin şöyle bir değerlendirmem var: Cumhur İttifakı denen vicdansızlık ittifakını beş kadın devirecek, Millet İttifakı da inşallah bu vicdan meselesinin topluma tercümanı olur.
Bu beş kadın kimler?
1-Çorlu tren kazasında oğlunu yitiren ve bu davada ilk cezayı alan Anne, ismi Mısra Öz.
2-On beş yaşındaki oğlunu (Berkin Elvan) yitiren ve oğlunun cenazesinde Erdoğan tarafından yuhalattırılan Anne.
3-Eskişehir’de vahşilerce dövülen ve yaşamını yitiren Ali İsmail Korkmaz’ın Annesi.
4-Diyarbakır’da üstü çıplak olarak koşan ve canlı bomba olabilir diye arkadan vurularak öldürülen Kemal Kurkut’un Annesi.
5-Aydınlanamayan bir cinayette yaşamını yitiren Doç. Dr. Sinan Ateş’in Eşi.
Bu beş kadının vicdan kavgası ve toplumsal yansımaları Cumhur İttifakı’nı götürecek.
Bu beş kadın üzerinden tanımladığım vicdan meselesinde Millet İttifakı’na düşen bu vicdani meseleyi toplumsallaştırmak.
İkinci konu da mutabakat metninin tanıtıldığı sırada bir arkadaşımın hatırlatması üzerine Türkiye televizyonlarına bir göz atmamla muttali olduğum bir konu.
Muhalif kanallar dediğimiz kanallarda tanıtım toplantısı canlı olarak yayınlanırken başka kanallarda durum farklı idi.
Gazeteciler her konuda farklı bakabilirler meselelere, yorumlar çok farklı olabilir ama bir önemli haberi görmemek, yazılı ya da görsel gazetesinde yer vermemek başka şeydir.
Bu sabahki (dün) tanıtım toplantısı dünyaya bakışınız nasıl olursa olsun çok önemli bir haber idi, bu toplantıda ifade edilen görüşleri eleştirmek başka şeydir, haberi vermemek, görmezden gelmek başka şeydir, en hafif değimiyle gazeteci olamamak, başka şey olmak, hadi ne olduğunu söylemeyeyim, demektir.
HaberTürk o esnalarda başka haberler veriyordu, Fox TV yemek programı yapıyordu, CNN Türk görmemezlikten geliyordu, TRT de konu gir(e)miyordu.
Yandaş diye bilinen paçavra kanallara hiç değinmiyorum bile.
Özel kanallar istediği haberi verir, istemediğini vermez, keyiflerine göre takılırlar, bu haberi vermemek bir suç değildir ama bu durum yöneticilerinin gazeteci olmadıklarının da karinesidir, bunu iyi görelim.
Ama, TRT için durum farklıdır.
Vatandaşların ödedikleri vergilerle maaşlarını alan TRT yöneticilerinin mutabakat metninin tanıtımını vermemeleri de TRT yöneticilerinin gazeteci olmadıklarının göstergesidir ama aynı zamanda bir de suçtur ve bu nedenden mutlaka yargılanmaları gerekir, TRT Erdoğan’ın çiftliği olamaz ama yaşananlar TRT’nin artık de bir devlet kurumu değil o çok odalı konakta bir odacık olduğunu gösteriyor.
Tanıtım metninin kendi çapımda analizi yarına.
Eser Karakaş: Kadıköy Saint Joseph lisesi muzunu. 1978’de Boğaziçi Üniversitesi İİBF’den mezun oldu. Doktorasını 1985 yılında İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nde yaptı. 1996’dan itibaren İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Maliye Bölümü’nde profesör olarak ders verdi. Bahçeşehir Üniversitesi İİBF’de Dekanlık yaptı. 2016 yılında 675 sayılı KHK ile ihraç edildi. 2008 yılından itibaren Strasbourg Üniversitesi Science Po’da misafir öğretim görevlisi olarak bulunuyor
Kaynak: Artı Gerçek
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***