Futbol ülke ekonomisinin ve hukuk devletinin nasıl çalıştığını anlamak için çok güzel ve çok anlamlı bir örnektir.
Ekranlarda görüyorum, TV sunucuları iktisatçılara ve hukukçulara sorular yöneltiyorlar ve yaşananlar hakkında yorum istiyorlar.
Zavallı iktisatçılar ve hukukçular da ellerinden geleni yapıp yaşananlar hakkında yorum yapmaya çalışıyorlar.
Oysa, Türkiye’nin geldiği noktada artık gerçek iktisatçıların ve gerçek hukukçuların ekonomi ve hukuk yorumlarının hiçbir anlamı yok.
Neden mi yok, futbol konusuna dönüp bir açıklama getirmeye çalışayım.
Futbolda da yorumcular var, futbolun üniversitesi, doktorası, doçentliği, profesörlüğü yok ama futbol yorumları yapanların da çok büyük bölümü yaşamlarının önemli bir bölümünü futbolun içinde geçirmiş, toplumun iyi tanıdığı futbolcular, hakemler.
Rıdvan Dilmen gibi, Ahmet Çakar gibi.
Bir futbol maçı düşünün, Rıdvan (Dilmen) ve Ahmet Çakar da ekranlarda maçı yorumluyorlar ama maçın bir noktasında A takımından bir futbolcu topu eline alıyor, formasının altına saklayıp rakip kaleye koşuyor, kaleye giriyor rakip oyuncuların hayret dolu bakışları altında, maçı yöneten hakem de santrayı gösteriyor yani golü nizamı buluyor.
Maç başlıyor, bu kez de B takımından bir futbolcu A takımının bir futbolcusunun ayağına tekme atıyor, bacağını kırıyor ama hakem yine maçı durdurmuyor, sahada futbol (!) devam ediyor.
Sizce bu durumda yorumcular, Şeytan Rıdvan ve Ahmet Çakar maçı nasıl yorumlayacaklardır?
Aslında yapmaları gereken tek şey vardır, o da “sahada yaşananlar, hakem de bu işbirliğinin tam da içindedir, futbol değil, bambaşka bir şeydir, bize de bu saçmalık karşısında yorum yapmak düşmez” diye açıklama yapmalarıdır.
Gelelim Türkiye’deki ekonomi ve siyasete.
Enflasyonist olduğu düşünülen kur artışlarını baskılamak için faizleri çok yükselteceksin ama bu faiz artışını bir avuç tasarrufçuya finansal sistem içinden değil de KKM denilen bir rezaletle kamu maliyesi sistemi içinden vergilerle ödeyeceksin, ondan sonra da ekranlara çıkan iktisatçılardan, maliyecilerden bu skandal durumu yorumlamalarını isteyeceksin.
Beş zincir marketle fiyatlarını sabitlemeleri için anlaşacaksın, bu komedi lokantalara kadar gidecek ama tarımsal girdi fiyatlarının yıllık artışı yüzde 121’i geçecek ve sonra iktisatçılardan enflasyonla ilgili yorum isteyeceksin.
Tam İsmet Paşalık bir durum: Hadi canım sen de.
Hukukçuların da durumu farklı değil.
Sinan Ateş cinayeti davasında görevli savcıyı dört günlüğüne izne göndereceksin, hayatın olağan akışına aykırı, bu süre içinde ikinci bir savcı tayin edeceksin, davanın önemli bir isminin bu dört gün içinde tekrar ifadesini alacaksın ve sonra serbest bırakacaksın.
Anayasanın 101nci ve 116ncı maddelerini okuduğunuzda durum çok net, “bir kişi iki kereden fazla cumhurbaşkanı olamaz” diyor 101, 116 da şayet TBMM kendi kendini feshederse Cumhurbaşkanı üçüncü kez aday olabileceğini belirtiyor.
Ancak, 116ncı maddenin açık hükmüne rağmen Erdoğan resmi adaylığını açıklamak üzere, birileri de bu durumun anayasal olarak olanaksız olduğunu ifade ediyorlar ama Erdoğan’ın arkasında kapı gibi YSK var ve bu kurumdan da Reisi sıkıntıya sokacak karar çıkması pek mümkün değil.
Hukukçular için de durum Tam İsmet Paşalık bir durum: Hadi canım sen de.
Ekonomide ve hukukta da durum topu eline alıp rakip kaleye atan futbolcunun attığı golün (???) nizami sayılmasına benziyor.
Ekonomide ve hukukta yaşananlara yorum yapmak da artık normal insanların işi pek değil muhtemelen.
Eser Karakaş: Kadıköy Saint Joseph lisesi muzunu. 1978’de Boğaziçi Üniversitesi İİBF’den mezun oldu. Doktorasını 1985 yılında İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nde yaptı. 1996’dan itibaren İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Maliye Bölümü’nde profesör olarak ders verdi. Bahçeşehir Üniversitesi İİBF’de Dekanlık yaptı. 2016 yılında 675 sayılı KHK ile ihraç edildi. 2008 yılından itibaren Strasbourg Üniversitesi Science Po’da misafir öğretim görevlisi olarak bulunuyor
Kaynak: Artı Gerçek
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***