YORUM | M. NEDİM HAZAR
İyinin kötüyü rahatsız ettiği şey, yaptıkları değildir. Aktif bir iyiliğe bile gerek yoktur aslında. Kötünün pasifi bile iyiden hazzetmez. Zira pasifliği bile bir süre sonra kınanacak bir durum olduğunu cümle âleme gösterecektir.
Cebinde trilyonları, cüzdanında milyar dolarları, kocaman binaları, holdingleri olanların hayatı kendi menfaat perspektifinden görmelerinden olsa gerek, fakir de olsa başkasına merhamet edenden hazzetmezler. Şüphesiz istisnalar vardır ama bugünkü durum böyledir. Bugün yardım derneklerine yapılan aforoz kampanyasının temelinde de bu vardır.
Sadaka kültürü merhametin tetiklediği bir yardımlaşma kültürüdür. Varken vermek (bazılarına göre olmasa da) zaten kolaydır, önemli olan Ebu Bekir Efendimiz’in dediği gibi ‘yokken verebilmektir!’
Dört bir yanda birbiri ardına yayınlanan ölüm ve felaket haberleri beni az daha
boğuyor hepimizi..
Acımasızlık, zalimlik, hırs, nefret son sürat koşturuyor dünyayı önüne katmış; manzara korkunç:
Ailesini doğrayan ruh hastaları, babasını vuranı olay yerinde vuran adamlar, hırsızlar, caniler, vurguncular, soyguncular, kapkaççılar, hırsızlar vesaire…
Bunları yapanlar eskiden adi suçlulardı, şimdilerde devletin neredeyse tamamı bu işlere bulaşıyor ya da bizzat organize ediyor.
Sadece bir günde yaşanan fenalıklar geçmiş nesillerde belki bir yılda bile yaşanmıyordu. Bu kadar kötülüğe bakıp devletin ve toplumun en temel hastalığının teşhisini koymak mümkündür: Merhametsizlik!
Bakmayın siz TV ekranında ve gazete sayfasında atıp tutan yandaş uzman, yalaka aydın ve kadük bilim adamı kılıklı zavallılara.
Bir yanlışı başka bir yanlış ile düzelteceğini zannetmek nasıl bir zavallılıktır.
Düşünün, sapığın biri Kur’an yakıyor taa bilmem nerede.
Kuduruyoruz, öfkeleniyoruz ve nasıl tepki vereceğimiz önceden belli. Tehdit ediyoruz, en az o sapıklar kadar nefret dilini kullanıyoruz.
“Bakara makara, bir ayet sallayayım” diyen müptezelleri Avrupa’ya diplomat olarak yollayıp, Kur’an yakan hergeleye öfke kusmak nasıl bir ikiyüzlülüktür acaba?
Kendi inancını savunuyor gibi yapan merhametsizlerin, şu anda hapiste tuttukları mazlum, masum inançlı kadın ve erkeklerin, hatta çocukların sayısını biliyorlar mı acaba?
Kendi merhametsizliklerine kör olanların başkasının vicdanına seslenmeleri trajikomik değil de nedir?
Necip Fazıl okur musunuz? Reis Bey isimli oyunundaki ağır ceza reisinin meşhur tiradını hatırlar mısınız peki:
“Üzerimde hakkı olmayan tek insan göremiyorum, bu dünyada. Benim anlayışıma göre her fert, başı ucuna, ‘Suçlu benim, herkes suçsuz!’ levhasını asmalıdır. Merhamet, harikulâde bir şey, içinde hayat kaynayan kazan…
Gökler merhamet dolu… Yağmurun yalnız suyunu toplayabiliyoruz; ruhundan uzağız! Hâlbuki ne güzel isim koymuşlar ona: Rahmet… Âlem bu temel üzerinde… Eğer toprağa, tohuma, hatta kire, lekeye merhamet olmasaydı, su olur muydu? Rengi rahmet, sesi merhamet, pırıltılı, şırıltılı su…
Ne duruyorsunuz? Sökün sahte su borularını, ev ev merhamet şebekesini kurun! Tepelerdeki çatıları da yıkın, göklerle temasa geçin!.. O zaman göreceksiniz ki, acı su borularından kendi kendisine tatlı su akacak ve başlar üstünde güneşe yol veren kubbeler yükselecek.”
Okumadınız mı kadın cinayetlerini? Kendi çocuğunu, karısını öldürecek kadar vahşileşti insanoğlu. İçimizdeki Kabil’in tutsağı olduk hepimiz. Nasıl da acımasız, nasıl da vicdansızız pekala biliyorsunuz.
“Tüyü bitmemiş yetimin” hakkı diye bir tabir var, tüm hakları yalayıp yutanlar, yetimleri de hapse atıyorlar. Yine de vicdansızlıkları doymuyor, kinleri azalmıyor.
Garip değil mi, bir yandan bilmem nerede ölen kuş sürüleri için merhamet suları akıtırken vicdanlarımız, diğer yandan kendi evlatlarımızın kafasını yerlere çarpıyoruz. Daha süt emen bebeleri annesiyle hapse yollayanların nasıl bir utanmazlıkla adaletten bahsettiğini görüyorsunuz yandaş ekranlarda.
Ülkenizden taşan pislikleriniz, halıların altına süpürdüğünüz kirli kabahatleriniz yazık ki sizi değil, bizi yaralıyor. Bizi mahveden, o masum çocukların çığlıkları kadar vicdansızlığın siyasal İslamcı olarak boy göstermişidir.
Ağır ceza reisi haykırıyor işte: Sökün sahte boruları, ev ev merhamet şebekesi kurun!
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***