Gençlik günlerimizde, bir arkadaş, bir özel okuldan çıkan küçük çocukları gösterip, “şu küçük burjuvalara bakın” demişti de gülmekten kırılmıştık.
Bu “küçük burjuvazi”, yıllardır, özellikle solcuların ağzına pelesenk olmuş, romanlarda sık sık kullanılmış, zaman zaman “özeleştiri” babında (“evet, ben bir küçük burjuva olarak…”), zaman zaman karşı tarafı sıkıştırmak amacıyla (“tipik küçük burjuva tavrı…”) ileri sürülmüş bir terimdir ama bunun nasıl bir şey olduğunu kimse doğru dürüst izah edememiştir bugüne kadar. Neredeyse 150 yıllık bir tevatürle karşı karşıyayız.
Bu yazıda bu terimin neyi tarif ettiğine (ya da etmediğine) ilişkin giriş babında bir şeyler söylemek istiyorum.
BURJUVAZİNİN KÜÇÜĞÜ MÜ?
“Burjuva” kavramı, kaynak olarak “burg” “şehir”den (burjuva, kentsoylu) türetilmiştir. Fakat aslında burjuvazi, sermaye sahibi sınıfı tanımlar. Burada pek bir sorun yoktur. Elbette sermaye sahipleri sınıfının da farklı katmanları olabilir. Örneğin “büyük burjuvazi”, “orta burjuvazi” gibi.
Fakat “küçük burjuvazi” burjuvazinin küçüğü anlamına gelmez. Çünkü “küçük burjuvazi” denen kesim küçük mülk sahibi olsa da, sermayedar değildir. Sermaye, yoğun artı-emek sömürüsüyle oluşur. Bazı küçük mülk sahipleri, sahibi oldukları atölyelerde ya da topraklarda üç-beş işçi çalıştırıp artı-emek sömürüsünde bulunsalar da, hiçbir zaman sermayedar olamazlar o halleriyle. İçlerinden bazıları işlerini büyütüp sermaye sınıfına dahil olabilir ama küçük mülk sahibi kesim genellikle sermayedar olamayan, hatta sermaye sahibi sınıfın (burjuvazinin) baskısı ve yok etme tehdidi altında olan bir kesimdir.
ÇUVALA TIKIŞTIRILANLAR
Bu bir yana, “küçük burjuvazi” sadece küçük mülk ya da işletme sahibi olanlar için de kullanılmaz. Hiç işçi çalıştırmayan, hatta dükkânı bile kira olan esnaf, kendisi de bir emekçi olan zanaatkâr, küçük toprağını borç harç işleyen, birkaç mevsimlik işçi çalıştıran küçük köylü, evinden aldığı kirayla geçinen rantiyer, küçük tüccar, maaşlı memur, serbest meslek sahibi (avukat, mimar vb), beyaz yakalı çalışan da, adeta ortalıkta “sınıfsız” kimse kalmasın mantığıyla bu “küçük burjuva” “çuvalı”na tıkıştırılmıştır.
Oysa sözünü ettiğim bu meslek sahipleri hiçbir ortak sınıfsal ve kültürel özelliğe sahip değildirler. Örneğin, esnaf ile avukat; tüccar ile öğrenci, köylü ile memur, mimar ile zanaatkâr vb. birbiriyle pek de uyum içinde olmayan sınıfsal ve kültürel özelliklere sahiptirler. Nasıl olur da bu farklı toplumsal kesimleri aynı “küçük burjuva” kategorisinde toplayabiliriz ki.
TANIM BOLLUĞU
Daha da tuhafı, sanki bu “küçük burjuvazi”nin röntgeni çekilmişçesine, buna ilişkin ekleme ve tanımlamalar günlük hayatta bile bol kullanıldığı gibi bu salgın edebiyatımıza bile yansımıştır. Örneğin, 2022 yılında Cinius Yayınları’ndan çıkan 1960-70 Dönem Romanlarında Toplumsal Mücadele kitabımda Vedat Türkali’nin Yalancı Tanıklar Kahvesi (Turkuvaz, 2009) romanını incelemiş ve sonuna da yine Vedat Türkali’nin Bir Gün Tek Başına (Cem, 1976) adlı güzel romanında “küçük burjuva” teriminin kullanılış çeşitliliği üzerine bir döküm yapmıştım. Buraya da alıyorum:
“Küçük burjuva” ya da “küçük burjuvalık” veya “küçük burjuvazi” olarak 18 kez; “Pis küçük burjuva” olarak 11 kez; “Küçük burjuva duyarlılığı” olarak 11 kez; “Küçük burjuva duygululuğu” olarak 3 kez; “Küçük burjuva bunalımları” olarak 2 kez; “İki kişilikli küçük burjuva” olarak 2 kez; “Küçük burjuva hesapları” olarak 2 kez;
Birer kez geçenler:
“Aşağılık küçük burjuva”; “Küçük burjuva aşağılığı”; “Zavallı küçük burjuva”; “Küçük burjuva onuru”; “Küçük burjuva aydını”; “Aptal küçük burjuva”; “Küçük burjuva kişilik tutkuları”; “Küçük burjuva iki kişilikliliği”; “Aşağılık küçük burjuva tutkusu”; “Küçük burjuva kuruntusu”; “Küçük burjuva bencilliği”; “Küçük burjuva itoğluitliği”; “Bireyci küçük burjuvalar”; “Küçük burjuva kıskançlığı”; “Küçük burjuva damgası”; “Küçük burjuva dünyamız”; “Küçük burjuva kafamız”.
Burada eleştiri konusu olan elbette Vedat Türkali değildir. Onun yaptığı sadece, toplumdaki yaygın kullanışı romanlarına yansıtmak olmuştur.
HEM KAYMAĞINI YE, HEM DE AŞAĞILA
Çoğunlukla, “burjuva bile olamayan” insanlara ilişkin küçükseme ve aşağılama içeren bu terimleri kullanmak için bu “sınıf”ı kendimizden bile daha yakın tanıyor olmak gerekir. Oysa böyle bir, ortak özelliklere sahip “sınıf”ın gerçekten var olup olmadığı bile, görüldüğü gibi, oldukça tartışmalıdır. Solun, bir yandan, taraftarlarını bu kesimlerden devşirirken ve “küçük burjuvazi”yi işçi sınıfının en yakın müttefiki ilan ederken, bir yandan da bu kesimleri her fırsatta aşağılamayla anması, sanki biraz şizofrenik bir durum gibi görünüyor.
Gün Zileli: 24 Ekim 1946, Ankara doğumlu. 1968 gençlik hareketinde yer aldı. 1990 yılında İngiltere’de sığınmacı oldu. 1992 yılında anarşizmi benimsedi. 2000’li yıllarda altı kitaptan oluşan otobiyografisini yazdı. Romanları, özellikle Sovyetler Birliği’ndeki Gulag kampları hakkında biyografik çevirileri var.
Kaynak: Artı Gerçek
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***