TR724 ÖZEL | TUNA YILDIZ
Kamuoyu bir dönem Ankara’da Sulh Ceza Hâkimliği yapan Yunus Süer’in ismini defalarca duydu. Hakim Süer, hükümetin talimatı doğrultusunda Ankara’da hukuksuz ne kadar işlem varsa çekinmeden altına imza atıyordu. Özellikle 17-25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet soruşturması sonrasında Gülen Hareketi’ne yakın onlarca kurum ve kuruluşa kayyım atanmasında da şüphesiz onun katkısı vardı.
Adeta Ankara’da ‘Demokles’in Kılıcı’ gibi astığı astık, kestiği de kestikti. Ankara’da adliye koridorlarında gezerken, hükümete yakın olduğunu, ‘Reis’e olan sevgi ve saygısını çekinmeden söyleyecek kadar da ‘cesurdu’. Hükümetin Adalet Bakanı da bu yönünü bildiği için onu adeta ‘silah’ gibi kullanıyordu. Süer bir gün bindiği dalın kesileceğini, Ergenekon ve Balyoz soruşturmalarını yürüten hakim ve savcılara, “Ben bu davaların savcısıyım” diyen dönemin Başbakanının onu da sahipsiz bırakacağını hiç hayal dahi edemedi.
Ta ki, Başbakanlık Başmüşaviri Birol Erdem’in eşi Gülümser Erdem’i tahliye edene kadar. Erdem, adeta Adalet Bakanlığı’nın ‘Karanlık Kutusu’ydu. Bundan dolayı kendisinin kapısını çalanlar, muhakkak ki zirvelerden gelen talimatı kulağına fısıldamıştı sessizce. O da her zaman olduğu gibi ‘silah gibi’ kullandığı kalemini Birol Erdem’in eşinin tahliyesinde kullanmıştı. Ama kendisine büyük bir oyun kurgulanmıştı. O da bu oyunu kaybetmişti. Bir dönem Başkent Adliyesi’nin devasa yargıcı bir anda kendini taşra kararnamesinde bulmuştu. Adeta bir mendil gibi kullanılıp bir köşeye sessizce fırlatılmıştı.
Yukarıda Hakim Yunus Süer ile ilgili kısa bir girizgah yaptım. Şimdi kamuoyuna yansımayan önemli bir kulis haberi okuyucularla paylaşacağım. Bu bilgi bugüne kadar hiç gündeme gelmedi. Geçtiğimiz günlerde Türkiye’nin farklı şehirlerinde savcılık yapmış ve 15 Temmuz sonrasında da yurtdışına çıkmak zorunda kalan bir yargıçla konuşma fırsatı buldum. Yargıç bir dönem Aydın’da ve Söke ilçesinde Yunus Süer ile bir dönem görev yapmıştı. Kendisinden elde edilen bilgilere göre; Hakim Süer, 27 Temmuz 2014 tarihinde Hakimler ve Savcılar Kararnamesi ile Söke’ye Ağır Ceza hakimi olarak atanmıştı. Aslında Süer’in bölgeye atanması önceden planlanmış bir karardı. Atamadan bir hafta sonra Yunus Süer makamında görev yapmaya başladı. Aydın ve çevresinde görev yapan 20’ye yakın hakim ve savcı da randevu alarak kendisini makamında ziyarete gitti.
Yargıçlarla kısa bir tanışma faslının ardından Ağır Ceza Reisi Süer, kendisinin neden bölgeye atandığını anlatmaya başladı. Öncelikle arkasında Adalet Bakanı ve bürokratlarının bulunduğunu, bundan dolayı da amaçlarının bölgede görevli ‘paralel yapı’ ile irtibatlı yargıçlar ve bürokratların tasfiyesi olduğunu açıkça ifade etti.
Bu açıklama üzerine oda adeta buz kesti. Daha ilk kez ziyaretlerine geldikleri bir yargıç, ‘paralel yapı’ ile mücadeleden bahsediyor ve bunun yöntemlerini de önceden planlanmış gibi sıralıyordu. Bir ara Hâkim Süer, hakim ve savcılara “Gerekirse hukuk dışına çıkılacak” diyerek de konuşmanın ve mücadelenin dozunu artırmıştı. Aralarında genç bir yargıç elini kaldırarak, “Sayın Başkan, bizler hukukçuyuz. Nasıl hukuk dışına çıkarız? Çıkarsak bizim kararlarımıza kim saygı gösterir? Biz hukuk dışına çıkarsak ülke yeniden 90’lara döner. Biz hukuktan ayrılmamalıyız” diyerek sert bir çıkış yapar. Süer neye uğradığını şaşırır adeta. Daha fazla konuşmanın gereğinin olmadığını düşünerek, yoğunluğunu gerekçe göstererek müsaade ister.
Ama genç yargıcın sözleri aklından hiç çıkmaz. Bir hafta sonra Hakim Süer, Aydın Adliyesi’nde görevli savcının kalemini arayarak kendisini ziyaret edeceğini aktarır. Bir gün sonra da savcının makamına gelir ve odasına girer. Odada sadece güvendiği birkaç meslektaşı daha vardır. Çay sohbeti sırasında genç savcının gözlerinin içine bakarak, “Cesaretine hayran kaldım. Sana bir teklifte bulunmaya geldim. Nereden geldiğini söylemeye gerek yok biliyorsun.” diyerek giriş yapar. Paralel yapıyla mücadele kapsamında hükümetin direktifleri doğrultusunda Yargıda Birlik Derneği (YBD) kurduklarının altını çizer. Kendisinin de Aydın başta olmak üzere çevre illerdeki bazı adliyelerden sorumlu olduğuna vurgu yapar. Genç yargıç ‘sadete gel’ dercesine gözlerinin içine bakar. Süer, devam eder konuşmasına: “Senden bir ricam var. Geçen gün ki konuşman çok hoşuma gitti. Sen bundan sonra benim adıma YBD’nin bir temsilcisi gibi çalışacaksın. Senin altına devlet bir makam aracı verecek. Sen il il gezip hakim ve savcıları örgütleyeceksin. Eğer ki istediğimizi yaparsan seçimden sonra büyük bir ilde kritik bir makama gelme sözü veriyorum. Karar senin. Düşün ve karar ver.”
Genç yargıç düşünür ve kararını hemen verir: “Başkan ben yargıcım. Hukuksuz bir işte ben yokum. Benim mücadelem ancak hukuk içerisinde olur. Siyasi olarak da bir makama gelme düşüncem hiç olmadı. Teklifinizden dolayı teşekkür ederim. Ben halimden memnunum.” Bu söz Ağır Ceza Reisinin yüzüne tokat gibi çarpar. Bu sözleri hiç unutmaz. 15 Temmuz sonrasında hakim ve savcılar birer birer tutuklanırken, genç yargıcın tutuklanmasına gerekçe olarak da karşısına Süer’in bu sözleri konulur. Yargıç, Temmuz kasırgasında tutuklanır ve birkaç yıl sonra tahliye edilir. Sonra da soluğu Avrupa’ya gitmekte bulur. Bir dönem Ankara Adliyesi’nin en güçlü yargıçları arasında yer alan Süer ise Çorum Adliyesi’ne düz bir hakim olarak atanır. Muhakkak ki bugün verdiği hukuksuz talimatlar ve kararların vicdani muhasebesini yapıyordur. Tabii ki vicdan kırıntısı hala varsa!
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***