Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun ABD ziyareti geçen hafta sona erdi. Ancak başkent Washington’da yankıları süren temaslarının ardından Türkiye’nin Stockholm Büyükelçiliği önünde Kuran yakılması, Ankara-Washington hattındaki gelişmelere gölge düşürdü. ABD’nin kararlılıkla desteklediği İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliklerine veto hakkı bulunan Türkiye, kapıları şimdilik kapatmışa benziyor.
Mevlüt Çavuşoğlu, 18 Ocak’ta Washington’da Dışişleri Bakanı Antony Blinken’la görüşmesinin ardından Büyükelçilik rezidansında farklı düşünce kuruluşlarından akademisyenler ve iş dünyası temsilcileriyle biraraya geldi.
Bu isimler arasında Çavuşoğlu’nun ziyaretinin başladığı gün diplomasi dergisi Foreign Policy’de Türkiye ile ilgili bir yazı kaleme alan ve zaman zaman Türkiye’de tepki çeken yorumlar yapan Steven Cook da vardı. Cook, bu toplantı ve Türk-Amerikan ilişkilerinin geleceği konusunda VOA Türkçe’nin sorularını yanıtladı.
Düşünce kuruluşu Dış İlişkiler Konseyi’nin (CFR) Ortadoğu ve Türkiye politikaları uzmanı olarak çalışan ve toplantıya davet edilmekten memnun olduğunu belirten Cook, Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun konuşmasında, ABD’nin Türkiye’ye F-16 savaş uçakları ve modernizasyon kiti satışı konusunda iyimserlik sergilediğini söyledi.
Çavuşoğlu’nun bu toplantı ile bir grup etkili insana, ABD ile Türkiye arasındaki ilişkinin, sorunları olsa da ABD için önemli olmaya devam ettiğini anlatmaya çalıştığını söyleyen Cook, “Türkiye’nin F-16 alması gerektiği konusunda genel bir mutabakat var. En geniş ve soyut düzeyde bunun muhtemelen doğru olduğunu düşünüyorum” dedi.
“Biden yönetimi Türkiye adına Kongre’de lobi yapmayacaktır”
Ancak bu satışın gerçekleşmesi için yönetimin Kongre’ye resmi bildirim yapması ve karşı çıkan Kongre üyelerini ikna etmesi gerektiğini hatırlatan Cook, “Başkan acil bir durum olduğunu öne sürebilir ve Kongre’nin itirazlarını bir şekilde aşabilir çünkü Kongre’nin satışı engelleyebileceği bir mekanizma kesinlikle yok. Ancak Kongre’nin bu konudaki endişelerini görmezden gelmek yönetim için pek çok soruna davetiye çıkarmak anlamına gelecektir. Resmi bir bildirim yapılana kadar, yönetim Türkiye adına Kongre’de lobi yapmayacaktır” diye konuştu.
Cook bu nedenle Çavuşoğlu’nun her şeyi en geniş ve soyut düzeyde ele aldığını ve ayrıntılara girmeden “hemfikiriz” dediğini aktardı ve “Bu anlaşmanın gerçekleşmesi için Türkiye’nin hem yönetimi hem de Kongre üyelerini ikna etmek için çeşitli düzeylerde performans göstermesi gerekecek” ifadesini kullandı.
Çavuşoğlu’nun Suriyeli mülteciler açıklamasına eleştiri
Steven Cook, toplantıda Çavuşoğlu’na soru da yönelttiğini ve Suriye ile atılan normalleşme adımlarının ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken tarafından nasıl karşılandığını sorduğunu paylaştı.
Bakanın oldukça açık konuştuğu değerlendirmesinde bulunan Türkiye uzmanı, Çavuşoğlu’nun verdiğini söylediği yanıtını, kendi sözleriyle şu şekilde özetledi:
“Dışişleri Bakanlığı sözcüsünün açıklamalarından anlaşıldığı üzere ABD’nin bunu desteklemediğinin oldukça açık olduğunu söyledi. Normalleşmenin devam edeceğini söyledi. Ne zaman bir görüşme olacağına dair herhangi bir zaman vermedi. İranlılar’ın itiraz ettiğine inandığını ve nihayetinde kendisi ile (Suriye Dışişleri Bakanı) Faysal Mikdad arasındaki görüşmeyi geciktirenin de bu olduğunu söyledi. Ancak gerekçelerinin, ‘savaş 11 yılı aşkın bir süredir devam ediyor. Buna bir son verilmesi gerekiyor ve Suriyeliler Türkiye’den evlerine dönmek istiyorlar’ olduğunu söyledi.”
Cook ise Suriye’deki çatışmaya bir tür çözüm bulunması gerektiğini desteklese de mevcut koşullar altında Suriyeliler’in büyük çoğunluğunun evlerine dönmek istediklerini sanmıyor ve Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AKP’nin, mültecilerin varlığına karşı çıkan muhalefetin tutumunu benimsemeye zorlandığı görüşünde.
Türk liderlerin Suriyeli mültecileri kabul etmeye istekli olmalarının üzerinden çok zaman geçmediğinin altını çizen Cook, “Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın anketlerde nispeten zayıf olduğunu biliyoruz, AKP’nin de anketlerde nispeten zayıf olduğunu biliyoruz. Mayıs ayındaki seçimler öncesinde mülteci karşıtı seslerin yüksek ve güçlü olduğunu biliyoruz. Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun bu konuyu ele alış şeklinin bana göre yanlış bir noktaya parmak bastığını düşünüyorum” yorumunu yaptı.
“ABD F-16’ların satışını İsveç’in NATO üyeliğe ile ilişkilendiriyor”
Ancak Cook’a göre ABD yönetimi F-16’ların satışını bilinçli bir şekilde İsveç’in NATO üyeliğiyle ilişkilendirmiş durumda ve Suriye konusu, görüşmelerle daha az ilgili.
Kürtler’e karşı kullanılacağı iddiasıyla F-16’lara itiraz eden çok sayıda Kongre üyesi olsa da meselenin bir koşula dayandığını düşünen Cook, “Ancak yönetimin yardım için Kongre’de lobi yapmasının önünü açmak için Türkiye’nin İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya girmesine izin vermesi gerekecek. Bence bu noktada asıl mesele bu” dedi.
Çavuşoğlu’nun ABD ziyaretini tamamlanmasının hemen ertesi günü, Türkiye’nin Stockholm Büyükelçiliği önünde aşırı sağcı politikacı Rasmus Paludan’ın Kuran yakması üzerine Türkiye’nin İsveç ve Finlandiya ile üçlü mutabakat görüşmelerini süresiz olarak ertelemesi ise süreci daha da zorlaştırdı.
Cook’a göre bu noktada NATO’nun genişlemesi tersine dönmeye başladı. Finlandiya Dışişleri Bakanı Pekka Haavisto’nun da önce İsveçsiz NATO’ya katılımı değerlendirebileceklerini söylemesinin ardındansa görüşmelere ara verildiğini açıklaması da bunun göstergesi.
“NATO aciliyeti geçti, Türkiye’deki seçimlerin geçmesi beklenebilir”
CFR uzmanına göre sürece ara verilmesi Türkiye’de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın tarihini 14 Mayıs olarak açıkladığı seçimlerle de bağlantılı.
Cook, “Çünkü Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AKP’nin seçimler öncesinde bu haftaki Kuran yakma olayını çok ama çok büyütecekleri açık. Yani bunun bir emsali var. 2019 yerel seçimlerinin büyük bir bölümünü Yeni Zelanda’daki Christchurch katliamına dayandırdılar. Dolayısıyla bu kimlik meseleleri üzerinden hareket edeceklerini düşünüyorum ve Finlandiya Dışişleri Bakanı’nın müzakerelere ara verilmesini önermesi de bana göre doğru” öngörüsünde bulundu.
Ancak Steven Cook’a göre NATO’nun İsveç ve Finlandiya’yı da kapsayacak şekilde genişletilmesinin aciliyeti geçti. Bunun da nedeni Rusya’nın Ukrayna’da sergilediği kötü performansın Ukrayna haricinde Avrupa’da güvenlik konusunu acil olmaktan çıkarması. Bu nedenle de görüşmelere ara verip, Türkiye’de son derece çekişmeli bir seçim ortamının geçmesi beklenebilir.
Bu nedenle Beyaz Saray’ın F-16’ların satışı, Türkiye ya da herhangi bir konuda Kongre ile ya da Biden’ın kendi partisinin güçlü üyeleriyle bir “kavgaya” girmeyeceğini söyleyen Steven Cook, “Bu seçimlerin ötesinde daha uzun bir süreç olacak. Yönetimin Erdoğan’a seçimlerden önce bir zafer vermek ya da Türkiye’deki seçimlerle ilgili bir haber öznesi haline gelmek istediğini sanmıyorum” dedi.
“Erdoğan’ın hedefi Cumhuriyet’in 100. yılında cumhurbaşkanı olmak”
Peki yıllardır Türkiye üzerine çalışan, bazı yazıları ve yorumları ile Ankara’yı ve Türk kamuoyunu öfkelendiren Amerikalı uluslararası ilişkiler uzmanının, 14 Mayıs’taki seçimlerden beklentisi ne?
“Seçimde esas usuller oldukça iyi görünebilir, ancak dikkat etmemiz gereken şu andan itibaren seçime kadar neler olacağı. Erdoğan ve partisi, basın tekelini, kurumlar ve yargı üzerindeki kontrollarını, rakiplerini sahadan temizleyerek Erdoğan’ın kazanabilmesi ve usulen her şeyin yolunda görünmesi için kullanıyor. AKP’nin seçim günü hile ya da yolsuzluk yapmayacağını söylemiyorum. Yapmaya çalıştıkları şeyin Erdoğan’ın kazanmasını kolaylaştıracak bir siyasi ortam yaratmak olduğunu düşünüyorum” diyen Cook, bu yorumuna örnek olarak İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’na siyasi yasak getirilmesini ve Anayasa Mahkemesi’nden görüşülecek olan HDP’ye kapatma davasını gösterdi.
Cook, “Bunların hepsi Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Cumhuriyet’in 100. yılında cumhurbaşkanı olma hedefini gerçekleştirmesini sağlamaya yönelik şeyler, böylece kendisini Atatürk’ün kendisinden bile daha önemli ilan edebilecek. Belki de Erdoğan’ın kaybettiği ve sessizce Bodrum’da bir villada ya da Rize’deki aile evinde emekli olduğunu düşünecek kadar yaratıcı değilim. Bunu tahayyül edemiyorum. Erdoğan Türkiye’deki tek siyasi aktör değil, ama en önemlisi ve bu 20 yıldır da böyle” ifadelerini kullandı.
“İktidar değişse de dış politikada büyük değişiklikler beklemiyorum”
Cook, Türkiye’de olası bir iktidar değişikliğiyle her şeyin 20 yıl önceki haline dönmeyeceğini de vurguladı ve özellikle dış politika anlamında gerçekten büyük bir değişiklik olmayacağı, belki üslubun değişebileceği öngörüsünde bulundu.
Türk hükümetinin 1990’ların sonuna kadar istikrarsız, işlevsiz ve beceriksiz olduğunu savunan Cook, “Erdoğan ve AKP o kadar uzun süredir iktidarda ki kurumsal olarak bir şeyler değişti. Türkiye’de iç politikada iktidar kavgası olsa da şu anda dış politika konusunda o kadar büyük bir kavga yok. Ege Denizi, muhalefetteki milliyetçiler için hala bir mesele. Suriyeli mültecileri Suriye’ye geri itmek önemli. Kemal Kılıçdaroğlu, bir siyasi figürün Washington’a yaptığı en tuhaf ziyaretlerden biri için buradayken, NATO ve Avrupa Birliği ile ilişkilerin geliştirilmesinden bahsetti. Ancak bu sadece söylemsel düzeydeydi ve Türkiye’nin Avrupa’daki geleneksel müttefikleri ve ortaklarıyla ilişkilerini geliştirmek için gerekli olan şeyleri yapmak anlamına gelmiyordu. CHP’li bir cumhurbaşkanı ya da muhalif bir cumhurbaşkanı, AKP’nin yaptığı gibi Müslüman dünyasında liderlik gösterme zorunluluğu hissetmeyebilir, ancak çok büyük değişiklikler görmüyorum’’ dedi.
Cook, dolayısıyla ABD ile Türkiye arasında F-16’lar konusunda hala sorun yaşanacağını kaydetti.