Kimse yazmıyor, biz yazalım.
Karabağ’da 20 günden fazla bir süredir insanların dış dünya ile ilişkisi fiziki olarak kesilmiş durumda. Rus Barış Gücü’nün tuttuğu ve güvenliğini sağlamakla yükümlü olduğu Laçin koridoru, 23 gündür Azeri ‘aktivist’lerin kontrolünde.
Bu yüzden ülkeye ne gıda girebiliyor, ne ilaç, ne de nakit para.
Bir yandan Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan’ın sonuçsuz kalan çabaları sürerken; diğer yandan dünya gözünü kapamış ve sırtını çevirmiş, Karabağ’ın yok olmasını bekliyor sanki.
Türkiye medyası ise Şuşi’de turizm gezi programları çekmekle meşgul.
Son olarak NTV Şuşi’de ‘gezelim görelim’ programı çekip, tek satır Ermenilerden bahsetmeden 45 dakikayı doldurdu.
Ana akımdan beklemeye gerek yok ama alternatif medyanın da eli armut topluyor.
Kimse yazmıyor, biz yazalım.
Kimse görmüyor, biz görelim.
Karabağ’da yaşayan 120 bin Ermeni’nin Ermenistan ile tek bağlantısı olan Laçin koridorundaki blokaj devam ederken; Karabağ hükümeti daha iyi şartlarda hizmet verebilmek için Azeri “eko aktivist”lerin protesto ettiği madenin geçici bir süreyle kapatıldığını duyurdu. Ancak bu blokajın kalkmasına yardım etmedi.
Aliyev hükümeti bir kez daha istediğini almış oldu. Hedef oradaki 1800 kişinin işvereni olan şirketin kapatılması idi. Bu şirket aynı zamanda Karabağ hükümetinin de en büyük vergi vereni.
Bu şekilde bir ekonomik damar kesilmiş oldu.
Karabağ’ın kendi toprakları içerisinde olduğu varsayımından yola çıkarak, buradaki her türlü faaliyet için Azerbaycan devletinden izni alınması ve Azerbaycan’a vergi verilmesi düşüncesinden kaynaklanıyor bu baskılar.
Bir yandan da eğer Karabağ otonom kalacak ise Laçin koridorunun hayati öneminin bir kez daha hatırlatıldı Ermeni dünyasına.
Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan, bu konuda Rus lider Putin’e mesajını bizzat iletmek için BDT devlet başkanları toplantısına katıldı. Burada basına yansıyan haberlerde Paşinyan’ın, Putin’e, Laçin’de Barış güçlerinin görevlerini yerine getirmedikleri konusunda eleştirilerini dile getirdiği yer aldı. Basına yansımayan haberlere göre ise Ermenistan’ın CTSO’dan ayrılmayı düşünebileceği gibi uçuk teoriler konuşuldu.
Rusya’dan gelen açıklama ise ilginçti. Sözcü Zaharova, ‘Daha kötü durumlar da yaşandı. Rusya ortamı sakinleştirmeye çalışıyor’ minvalinde konuştu.
Tüm bunlar Karabağ’da sorunun kısa sürede çözülmeyeceğini ve hatta daha büyük bir savaşa gebe olabileceğini gösteriyor.
Zaten uluslararası kriz grubu da 2023’te savaş yaşanabilecek çatışmalı bölgeler arasında gösteriyor Ermenistan-Azerbaycan sınırını.
ZANGEZUR’UN REHİNİ LAÇİN
Bir yandan İran, tamamen Azerbaycan kontrolünde olacak herhangi bir Nahçıvan Azerbaycan bağlantısına, yani Ermenistan’ın güney sınırından geçecek bir Zangezur koridoruna sıcak bakmaz iken, Ermenistan’ın kendi topraklarından geçecek ve kontrolü dışında olacak bir Zangezur’a hiç tahammülü yok.
Sovyetler Birliği’nin üye ülkeler içerisinde tek bir milletin hakimiyetinin egemen olmasına karşın kullandığı bu ‘enklav’ (Siyasi coğrafyada, tamamen başka bir siyasi bölgenin sınırları dâhilinde yer alan siyasi bölgeye anklav (fra. Enclave‘dan) toprak denmektedir.) sistemi belli ki Güney Kafkasya’daki ülkelerin iliklerine işlemiş.
Çünkü Ermenistan Zangezur koridoru olsun ama kendi kontrolünde olsun istiyor. Ki Azerbaycan kontrolünde olabilecek herhangi bir Laçin koridoruna karşı garanti olarak kullanabilsin.
Aynısını Azerbaycan’ın da istediğini birçok siyaset bilimci söyledi.
Yani Azerbaycan herhangi bir Zangezur
koridoru ihtimali için Laçin’i bırakmak zorundaydı. Tüm bu teorilerin ve haberin arasında bu da var.
Bir yıl önce Ermenistan’da birçok siyasetçi ile görüşmeler yapıp Ermenistan Türkiye ilişkileri ve Azerbaycan krizi ile ilgili görüşlerini devlet adamları ile paylaşan Ermenistan’ın ilk Cumhurbaşkanı Ter Petrosyan’ın danışmanı Gerard Libaridian’ın, dile getirdiği ve sonrasında Ermenistan’da çokça eleştirilen bir teoriydi bu.
RFE’de verdiği röportajda, Libaridian, “Aliyev elinde bunca askeri üstünlük varken Karabağ’ı niye almadı?” sorusuna, Aliyev’in Türkiye’ye doğru daha ilerlemek için bir koza ihtiyacı olabileceğini ve belki de bu yüzden elinde askeri güç varken dahi Laçin ile geçişin sağlanabileceği bir koridorun kullanımının sürüncemede kalmasını isteyebileceğini belirtti.
Mantıklı bir soru. Şuşi’yi almışsınız. Elinizde koz var. Ne Rusya ve Avrupa’yı ne de ABD’yi dinlemediğiniz kesin. Ne diye durursunuz ki?
Aliyev’in kendi askeri kayıplarının çokluğunu umursamadığı kesin.
Bakü’de ölen askerler için yapılan eylemlerde annelerin çığlıkları alternatif Azerbaycan kanallarında dolaşırken Aliyev ve hükümetten ses çıktığını duymadık henüz.
KARABAĞ ERMENİLERİNİN STATÜSÜNDE ALİYEV’İN ÖRNEĞİ TÜRKİYE
Belki de Aliyev’in istediği Azerbaycan’ın içerisinde kendisine bağımlı ve tutsak bir Ermeni azınlık yaratmak.
Libaridian’ın bu konuda da bazı fikirleri var. 2018’den bu yana ders verdiği üniversitelerde ve konuşmalarında Karabağ Ermenilerinin sonunun Türkiye Ermenileri gibi olduğunu söylüyor.
Bu görüşüne tam anlamıyla katılmasam da haksız değil.
Türkiye’deki Ermeni toplumunun dezavantajlı durumlarının sürekli AB raporları ile Türkiye’nin başında sallandığı ve Türkiye’nin her seferinde Ermenileri normal vatandaş haklarından yararlandırdığında bunu vitrinde satmaya çalışması, Aliyev’in de Erdoğan’dan bu konuda bir şeyler öğrenebileceğini çağrıştırmış olsa gerek.
Aliyev bu konuda dersini Erdoğan’dan almış gibi.
Yasalara göre Azerbaycan’a bağlanacak olan 120 bin Ermeni’nin hali, AB ile enerji anlaşmasında, ABD ile silah anlaşmalarında sürekli kullanılabilecek bir pazarlık masası sunar Azerbaycan’a.
Peki şimdi ne istiyor Aliyev.
23 gündür kapattırdığı koridor birkaç Uluslararası ajansta haber olsa da, hükümetlerden cılız ‘kaygılıyız’ sesleri dışında bir tepki alamadı.
Nahçıvan’a koridor için pazarlık masası kurmak için ise, bu masanın bir ayağı kısa kalmış demektir. Çünkü gereken uluslararası ilgi görülmemiştir.
Aliyev’in Karabağ Ermenileri’ne karşı uyguladığı bir soykırım politikasıdır, hiç şüphesiz.
Ülkenin tek ulaşım yolunun kapanması bir savaş taktiğidir.
Sürekli “Karabağ Ermenileri bizim vatandaşımızdır” diyen Aliyev, kendi vatandaşı olmayı kabul etmesini beklediği insanlarla niye savaşmaktadır.
107 yıl öncesinden hatırladınız mı Talat’ı, Enver’i onlar da “Ermeniler Osmanlı vatandaşıdır” diyordu.
Türkiye kamuoyu, seçime giderken umarım çevresinde hiçbir barışçıl komşusu kalmadığını fark etmiştir.
Sandığa giderken “0 sorun”dan “dört bir yanda savaş” a gelen ülkeyi bugüne getirenlerden mutlaka hesap sorulmalıdır.
Aris Nalcı: 1998’de Agos’ta, Hrant Dink ve arkadaşlarıyla çalışmaya başladı. Haber müdürlüğü, editörlük ve yazı işleri müdürlüğü yaptı. İMC televizyonunda programlar sundu ve bir süre haber müdürlüğü görevini üstlendi. Aynı dönemde Türkiye’de azınlıklarla ilgili ilk program olan Gamurç – Köprü’nün editörlüğünü ve sunuculuğunu yaptı. Programa halen ARTI TV’de devam ediyor. Birçok sivil toplum örgütünde azınlık hakları ile ilgili çalışmalar yaptı, sergi ve raporlar hazırladı. 1965 kitabının editörlerinden biridir, Evrensel ve Kor yayınlarından çıkan Paramazlar adlı kitabın ise çevirmenidir.
Kaynak: Artı Gerçek
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***