– İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, AKP’nin başörtüsüne dair anayasa değişikliği teklifini eleştirirken, ““Madem Anayasa’da değişiklik olmalıydı son 20 yıldır siz neredeydiniz arkadaş?” diye sordu. Akşener, “Bizans Sarayı’nın bile bunlardan öğrenecekleri var. Hatta Makyavel bunları görse, kitabının adını Prens değil, Reis yapardı” dedi.
İYİ Parti’nin Meclis grubu toplantısında konuşan Akşener’in açıklamaları şöyle:
‘2010’DAKİ REFERANDUMDA BU DEĞİŞİKLİĞİ NEDEN YAPMADINIZ?’
“Madem Anayasa’da değişiklik olmalıydı son 20 yıldır siz neredeydiniz arkadaş?
2008’de, bu konuda, bir düzenleme yaptınız. Hadi diyelim ki; metin eksikti, karar ideolojikti, oydu buydu, ve Anayasa Mahkemesi iptal etti. Tamam, kabul. Peki; mezardan ölüleri kaldırıp, sandığa götürdüğünüz, 2010’daki anayasa referandumunda, bu değişikliği neden yapmadınız? Elinizi tutan mı oldu? Aklınıza mı gelmedi? Yazmayı mı unuttunuz?
Mesela; 2017’de, bir kez daha, anayasa referandumu yaptınız.150 yıllık birikimi, tek kalemde sildiniz, rejimi değiştirdiniz. Peki, o gün neredeydiniz? Bu değişikliği, o zaman niye yapmadınız? Yapacaktınız da, bir tek bu maddeye mi yer bulamadınız? Yazacaktınız da, karakter limitine mi takıldınız?
‘ELBETTE BİZ DE BU DURUMA SIRTIMIZI DÖNEMEYİZ’
Memleketin, bu kadar ağır sorunları varken; milletimiz, her gün, bin bir dertle boğuşurken; esasında, var olmayan bu mesele, maalesef geldi, siyasetin gündemini kapladı. Elbette biz de, bu duruma, sırtımızı dönemeyiz!
Çünkü, daha önceki denemelerinde de, gördük ki; bu arkadaşlar, anayasa yapma konusunda, olağanüstü bir yeteneğe sahipler…Biliyorsunuz, Ak Parti’nin yaptığı, anayasa değişikliklerinin en büyük özelliği; sırf, yapılan değişikliğin, ortaya çıkardığı sorunları, düzeltebilmek için, daha kapsamlı, yeni anayasa değişiklikleri gerektirmesidir.
Nitekim, şimdi de, her zamanki gibi, yine ellerine, eksik bir metni almışlar, ve mutabakat arıyorlar…
‘KİM PAS VERİYOR, KİM GOL ATIYOR BENİ İLGİLENDİRMEZ’
Tekrar ediyorum: Akıllarınca, “gol atma” motivasyonuyla, her zamanki gibi, yarım yamalak yapılmış, eksik bir işle, çıkmışlar, mutabakat arıyorlar… Hay hay! Buyurun, hodri meydan! Madem bu konu, yeniden siyasetin gündeminde, madem bu konu, yeniden masada; o zaman; Anayasaysa anayasa, mutabakatsa mutabakat! Biz varız!
Ama öyle, “ağam dedi, paşam dedi, saray dedi.” yoook. Öyle kapı kapı gezip, “mış” gibi yapmak yok. Öyle ağlamak, sızlamak yok. Nitekim, şimdiden, sağdan soldan duyuyorum. Kulağıma geliyor. Saraydaki siyaset dehaları, orada burada, abuk sabuk konuşuyor. Kendilerince, yoklama çekiyorlar, biz de gözlüyoruz.
Vay efendim, neymiş? Bu seçim, diğerleri gibi değilmiş… Başörtüsü meselesinin, tekrar gündeme gelmesi, çok iyi olmuş… Bunun, seçimde çok faydası olurmuş, saflar sıklaştırılırmış… Yok eğer, seçimi kaybederlerse de, Anayasa Mahkemesi’nden, bu metni, iptal ettirirlermiş… Zaten metin de, ona göre hazırlanmış; seçimden sonra da, bu işin ekmeğini, yemeye devam ederlermiş…
Şu zihniyete bir bakar mısınız?… Hatta daha utanmazca, daha ahlaksızca olanı da var: Neymiş efendim? “Teklif, Meclis’te 400’ü bulsa da, bazı milletvekilleri, hayır oyu kullanıp, referanduma götürmelilermiş…”
Bak Sayın Erdoğan; Seni uyarıyorum. Bu konu, bir turnusol kağıdıdır. Bu konu, bir samimiyet testidir. Bu konu, bir sınavdır. Kim pas veriyor, kim gol atıyor, beni ilgilendirmez! Kim, hangi siyasi rantı kovalıyor, beni ilgilendirmez! Saray’daki tatlı su stratejistlerinin, zihni sinir taktikleri de, beni ilgilendirmez! Ben şunu bilirim: Ant olsun, yemin olsun!
‘KENDİNİ KURTARMANIN TELAŞINDA’
Başı örtülü, başı örtüsüz tüm kadınların, genciyle yaşlısıyla tüm insanlarımızın, bu ülkenin, tüm vatandaşlarının, saf ve temiz duygularını sömürmenize, müsaade etmem, etmeyeceğim! Bunu böyle bilesin. AK Parti’nin, siyaset kalpazanlığının sonu yok. Memleketin, geleceğiyle oynadıkları kumarın, sınırı yok. Saray’da kumpasın, dümenin, her türlüsü var, ama ahlaktan eser yok. Adeta “entrikanın her çeşidi” yaşanıyor… Sayın Erdoğan’ın saray düzeni, işte tam olarak budur. Bizans Sarayı’nın bile bunlardan öğrenecekleri var.
Hatta Makyavel bunları görse, kitabının adını Prens değil, Reis yapardı. O onu dedi, bu bunu dedi, saraydaki ekipler şunu dedi, gazeteciler bunu dedi…Dipsiz bir kuyuda, her gün, daha da batarken, herkes, birbirinin üstüne basarak, kendini kurtarmanın telaşında… ve tüm bu hengamede, herkes her şeyi söylüyor, ama aslında, tüm yetki bir kişide…
Sayın Erdoğan; İşte o nedenle, ben de, bizzat sana seslenmek istiyorum: Gel, bu konunun üzerindeki, tüm tartışmaları kaldıralım. Bu kapanmış yaranın üzerinde, vicdansızca tepinerek, kadınların, en helal haklarını, yeniden tartışmaya açmayalım.
Gel, bu meseleyi, Türkiye’nin gündeminden, sonsuza dek, çekip çıkartalım. Gel, milletimizin tamamını kapsayacak, Gazi Meclisimizin, bir bütün olarak, arkasında dimdik duracağı, Türkiye’ye yakışır bir düzenleme yapalım. Eğer, “Bizim bir metnimiz var, noktasına bile dokundurtmam.” demiyorsan; Eğer, “Ben siyasi rant peşindeyim, bu pastayı kimseye yedirtmem.” demiyorsan; Gerçekten, samimiyetle, ortak akıl arıyorsan; Gerçekten, meseleyi, mutabakatla çözme niyetindeysen; Gerçekten, giderayak, kadınlara bir faydan dokunsun istiyorsan; Hadi buyur! Ben varım! İYİ Parti olarak, biz varız!
Çalışmamız burada. Biz buradayız. Eksikleri gideren, özgürlük alanlarını genişleten, ve milletimizin ekseriyetini, ortak bir noktada buluşturacak, teklifimiz hazır.
‘GERÇEK SORUNLARA DÖNELİM’
Biz hazırız. Millet için, memleket için, hayra vesile olacak, sahici bir mutabakata varıp, bu, “esasında var olmayan” tartışmayı, tarihe gömmek için, biz hazırız. Haydi buyurun! Milletimiz de görsün, şahitlik etsin. Bu konuda kim samimi, kim değil, tüm Türkiye izlesin. Gelin bu işe, bir büyük nokta koyalım. Millet-devlet bütünlüğüne, daha fazla zarar vermeyelim. Milleti bu konuyla, tekrar tekrar muhatap etmenin utancından, siyaseti artık kurtaralım.
Ve artık, milletimizin gerçek sorunlarına dönelim. Kanayan yaralara dönelim. Geçim derdine dönelim. Kaynamayan tencerelere, okula aç giden, çocuklarımıza dönelim. Siyasetin gerçek öznesine, milletimize dönelim. Başörtülü başörtüsüz, tüm kadınların, hayatını dar eden, yakıcı meselelere gelelim. Milletin korkularına değil, umutlarına talip olalım. Yeni hikayeler yazmanın kavgasını verelim. Vizyonla, projeyle, kadrolarımızla, siyasetimizle rekabet edelim.
‘KADINLARA SÜRTÜK DİYENLERİN KARŞISINDA BEN VARIM’
İçiniz rahat olsun. Bundan 25 yıl önce, Üniversitelerin kapısındaki kızlarımıza, hakaret edenlerin karşısına, bizler dikilmiştik; bugün de, kadınlara sürtük diyen, kendini bilmezlerin karşısında, yine ben varım, İYİ Parti var. Dün, kadınlara zulmedenlerin karşısına, bizler dikilmiştik; Bugün de, kadınlara zulmetmeye kalkanların karşında, yine ben varım, İYİ Parti var.
‘EKREM KARDEŞİMİZİN YANINDA YİNE BİZ VARIZ’
Dün, zalimin karşısında, biz vardık! Bugün de, mazlumun yanında, yine biz varız! Dün, 28 Şubatçıların karşısında, biz vardık! Bugün de, hürriyetin yanında, yine biz varız! Dün, “Muhtar bile olamazsın” diyenlerin karşısında, biz vardık! Bugün de, Ekrem kardeşimin yanında, yine biz varız! Dün, dinozor meraklılarının karşısında, biz vardık!
Pınarhisar’da, biz vardık! Saraçhane’de, biz vardık! Ankara’da da, Adana’da da, Antalya’da da, Hatay’da da, yine biz olacağız! Biz buradayız, dimdik, kaya gibi ayaktayız! Hiç merak etmeyin, çok yakında; sandık günü geldiğinde, tüm Türkiye’de de topyekûn biz olacağız!
‘BELKİ İSPANYOLCA BİLE BİLİYORDUR’
Bay Kriz, her işin başına; layık olanı değil, kendine sadık olanı getiriyor. Sorumluluk sahibi olanı değil, arsızı kolluyor. İş bileni değil, söz dinleyeni koruyor. Ve; kimsenin hiçbir şey bilmediği bir yerde, Sayın Erdoğan, her şeyi biliyor… Mesela, ekonomi biliyor. Mesela, hukuk biliyor. Mesela, diplomasi biliyor. Hatta kim bilir, belki İspanyolcayı bile biliyordur… Ancak bu durum, maalesef hiçbirimiz için, şaşırtıcı değil. Çünkü, iktidarın yönetim anlayışında; tarımdan anlamayanın, Tarım Bakanı olduğunu gördük. Ekonomi bilmeyenin, Maliye Bakanı olduğunu gördük.
Hatırlıyor musunuz? Mesela; En büyük özelliği, Damat olmak olan, bir Damat Bakan vardı… “Dolar 10 lira olacak, 15 lira olacak ya, çok beklersiniz!” demişti. Ama kendisi paket olduktan sonra halefi Nebati Bakan, elini hızlı tuttu; dolar 10 lira değil, 15 lira da değil, tam 18 lira 79 kuruş oldu.
‘SANKİ HE-MAN ÇİZGİ FİLMİNİ İZLİYORUZ’
Bay Kriz, hâlâ daha; 20 yıldır yapamadıklarını, seçime 5 kala, “yapacağım” diyor. 20 yıldır beceremediklerini, sandık geldikten sonra, “becereceğim” diye satıyor. 20 yıldır tutturamadığı dikişi, 2023’te “tutturacağım” diye pazarlıyor. Dış politikada da, durum farklı değil. Sanki, “He-Man” çizgi filmini izliyoruz. Bir gün, kaplan gibi bağırıyor ama ertesi gün, sevimli mi sevimli, pofuduk bir ev kedisine dönüveriyor.
‘VASATOKRASİ’
Bir gün Atılgan, ertesi gün Titrek… Bir gün, “Katil Esed” diye bağırıyor. Ertesi gün, “Esad’la görüşebiliriz.” diyor. Bir gün Sisi, darbeci oluyor. Ertesi gün; “siyasette küslük olmaz” diye, geri vites yapıyor. Her gün, birbirinden cıvık açıklamalarla, asap bozanları, “Vasatokrasiyi”, bu aziz millete dayatanları, Koskoca bir ülkenin kaderini, bir kişinin sevgisine, nefretine, ve kaprislerine indirgeyen, bu acayip yönetim anlayışını, değiştirmeye geliyoruz!
‘BEŞTEPE LORDU’
Milletimizi maraba, kendisini de, “Beştepe Lordu” olarak gördüğü için; hoşuna gitmeyen her eyleme, her söze, her düşünceye, edecek bir hakaret buldu. Açtı ağzını, yumdu gözünü… Tarihinin her döneminde, “Aziz” olan, Büyük Türk Milleti’ne, adeta bir hakaret repertuarını layık gördü. Devlet insanlığının, beyaz eldivenini, kirlettiği yetmedi, diline de küfrü bulaştırdı.
“Ya bunlar öğrenci mi?Bunlar çürük.” dedi. “Ya bunlar gazeteci mi? Bunlar terörist.” dedi.“Ya bunlar üretici mi? Bunlar hain.” dedi.Gencinden yaşlısına, kadınından erkeğine, esnafından, çiftçisine, öğrencisinden, emeklisine herkes; bir gün, “nankör” oldu. bir gün, “şükürsüz” oldu. Bir gün, “vicdansız” oldu. Hatta gün geldi; “sürtük” bile oldu.
Tüm bu çirkin sözlerinin karşısında; hiçbir zaman özür dilemedi. Hiçbir zaman utanmadı, hiçbir zaman sıkılmadı. Hatta, yüzü bile kızarmadı. Edebi de, ahlakı da, saygıyı da, bir kenara attı.Birleştireceğine, nefret saçtı. Özellikle, milletin teveccühünü kaybettiğini anladığı günden beri de; sadece dilini kirletmedi; Gözünü de, hırstan kör etti. Kalbini de, öfkesinin esiri etti. Vicdanını da, kin karasına boyamayı, tercih etti. (HABER MERKEZİ)
Kaynak:
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***