Avrupa’nın en ücra köşelerinden birinden geçen Meriç Nehri, Yunanistan ve Avrupa Birliği’nin göçmenlerin Türkiye’den ülkeye girişini engelleme yolları üzerinde çalışmasıyla nedeniyle en militarize bölgelerden biri haline geliyor.
Yunanistan 2023 yılında çelik sınır duvarının uzunluğunu üç katına çıkarmayı planlıyor. Sağlam çelik sütunlarla yapılan beş metre yüksekliğindeki yapı, 10 metre derinliğe kadar temel desteklerine sahip. Üzeri dikenli tel ve tutunmayı zorlaştıran metal bir tırmanma bariyeriyle kaplı.
AB, sınırın Yunanistan tarafında ordu kontrolundaki bölgelerde, sınırı geçmeye çalışan göçmenleri tespit etmek için bir çeşit yapay zeka yazılımı ve bir dizi sabit ve mobil kamera ve sensör kullanan gelişmiş bir gözetim ağını finanse ve test ediyor.
Önlemleri eleştirenler Yunanistan’ın göçmen ve sığınmacılara karşı otoriter politikalarını sertleştirdiğini, askeri kontrol altında olan ve dışarıdan sivil gözlemcilerin erişimine izin verilmeyen sınır bölgelerinde gizli faaliyet gösterdiğini savunuyor.
Polis ve sınır sakinleri duvarın işe yaramasından memnun olduklarını söylüyorlar.
Associated Press muhabirlerinin, Yunanistan-Türkiye sınır bölgesine yaptığı ziyaret ise asker ve polis gözetiminde gerçekleşti.
Yunanistan ve Türkiye arasında doğal sınırı oluşturan Meriç Nehri’nin güney bölümü boyunca devriyeleri denetleyen Polis Şefi Konstantinos Tsolakidis, sınırı geçmenin imkansız olduğunu söyledi. Tsolakidis, “Duvar, Meriç boyunca geçişlerin en sık olduğu bölgelerde inşa edildi ve caydırıcılık kapasitesi yüzde 100” dedi.
Yunan makamlarına göre, Covid-19 salgını sonrası artan hareketlilik nedeniyle bu yıl Kasım ayı sonuna kadar Yunanistan ile Türkiye arasındaki kara sınırında 250 binden fazla göçmen geçişi engellendi. Aynı dönemde 5 binden fazla kişi nehri geçtikten sonra gözaltına alındı.
Devriye köpekleri, hoparlörler ve güçlü spot ışıkları kullanan sınır muhafızları, Meriç boyunca su seviyesinin yıllık en düşük seviyeye ulaştığı yaz aylarında ve sonbaharın başlarında tek bir günde bin kadar göçmenin yakalandığı çok sayıda girişimin, nadir olmadığını söylüyor.
Bazıları teknik olarak sınırın bulunduğu nehrin orta noktasında yer alan küçük adacıklar, mevsimsel olarak suların çekilmesiyle yeniden ortaya çıkıyor ve geçişleri kolaylaştırıyor.
2021 yılında tamamlanan duvar şu anda üç ayrı bölümde toplam 27 kilometre boyunca uzanıyor ancak zemin koşulları nedeniyle 10 kilometre daha inşa edilmesinin etkili olacağı düşünülüyor.
Yetkililer, 192 kilometrelik kara sınırının çoğunu kapsayacak şekilde 100 kilometre daha çelik bariyer eklemeyi planlıyor.
On yıl önce sınıra duvar örülmeye başlanması, sol partiler ve Yunan insan hakları gruplarının ateşli siyasi tartışmaları ve halk gösterileriyle karşılanmıştı.
Bu seferki tepkiler ise ses getirmedi. Yunan Parlamentosu kısa süre önce çok az tartışmayla, hem ticari ihalelere ilişkin kurallardan hem de maliyet kontrolu güvencelerinden 30 Haziran 2023’e kadar feragat edilerek, duvarın uzatılmasını onaylayan acil bir yasa değişikliğini kabul etti.
Özel Antenna televizyonu tarafından yayınlanan bir ankete göre, Yunan seçmenlerin yaklaşık üçte ikisi göçün kontrol altına alınması için daha sert tedbirlerin alınmasını destekliyor.
Seçmenlerin sadece yüzde 8,1’i polis tedbirlerinin gevşetilmesi gerektiğini savunuyor.
Ankete göre daha sert tedbirlere verilen destek, parti sınırlarını da aşıyor. Duvarın uzatılmasına resmen karşı çıkan sol görüşlü ana muhalefet partisi seçmenlerinin yüzde 60’ından fazlası bu tedbirlere destek veriyor.
Associated Press muhabirlerinin konuştuğu ve sınıra yakın bir bölgede yaşayan 41 yaşındaki çiftlik işçisi Stavros Lazaridis, duvarın uzatılmasının yeterince hızlı olamayacağı görüşünde.
Lazaridis, “Duvar yükselmeden önce çok sorun yaşıyorduk. Bir günde 200 ya da 300’den fazla göçmen köyden geçebiliyordu. Her şey kontroldan çıkmıştı” diyor.
Yerel polis karakolu, sınır köylerinde kaçakçılar tarafından çalınan ve Yunanistan’ın kuzeyindeki liman kenti Selanik’te bir otobüs terminali yakınlarında terk edilen kamyonetleri geri aldı.
Sadece küçük bir sırt çantasıyla seyahat eden göçmenler tarafından bırakılan giysi yığınları, sık sık bölgedeki otoyolların yakınında bulunuyor.
Lazaridis sınır köyü sakinlerinin, çoğu Ortadoğu’daki savaşlardan kaçarak Avrupa’ya sığınan göçmenlere eskiden sempati duyduklarını, ancak her gece yaşanan sorunlardan bıktıklarını söylüyor.
Yunan çiftçi, “Bu köylerde yaşayanlar yaşlı kişiler. Çoğu tek başına yaşıyor ve evlerini terk etmekten korkuyorlar. Burası şimdi sakin ama duvarın olmadığı kuzeyde işler hala çok karışık” diye konuştu.
Antenna kanalının anket verileri, Polonya ve Baltık ülkeleri dahil diğer AB sınır ülkelerinin sakinlerinin de, Rusya’nın Ukrayna’daki savaşı gibi tehditler bloğun dış sınırlarına yaklaştıkça, güvenliğe daha fazla odaklandığını gösteriyor.
Yunanistan ve Türkiye arasında deniz sınırları, kıta sahanlığı ve sondaj hakları konusunda alevlenen tartışmalar da göç konusundaki anlaşmazlıkları derinleştirdi.
Yunanistan, Ekim ayında sınır polisinin kıyafetleri çıkarılmış 92 erkek göçmeni bulmasının ardından bir dizi uluslararası şikayette bulundu. Atina, Türk yetkilileri, bu göçmenleri kasten sınırdan geçirmekle suçladı.
Türkiye ise Yunanistan’ı defalarca, potansiyel sığınmacıları geri itme olarak bilinen gizli sınırdışı işlemleri yapmak ve hayatlarını riske atmakla suçladı.
Atina aynı zamanda önde gelen insan hakları grupları, Birleşmiş Milletler ve AB mülteci daireleri ve hatta bir hükümet danışman heyeti tarafından da eleştiriliyor. Danışma heyeti, Yunanistan-Türkiye sınırında 20 yıla varan bir süredir sıklıkla şiddet içeren geri itmelerin yaşandığına dair yüzlerce güvenilir ifade toplandığını söylüyor.
BM ve AB kurumları, bağımsız bir sınır izleme kurumunun oluşturulmasını talep ediyor ancak Atina şu ana kadar bu konuda harekete geçmiş değil.
Almanya’nın başkenti Berlin’de Hertie Üniversitesi’ne bağlı Temel Haklar Merkezi’nden Begüm Başdaş, AB’ye sınırı olan ülkelerle yaşanan anlaşmazlıkların ve bunların yarattığı çoğu zaman meşru güvenlik kaygılarının, uluslararası korumaya muhtaç göçmenlere olan ilgiyi azalttığını ve Avrupa hükümetlerini sert politikalar benimsemeye teşvik ettiğini savunuyor.
Başdaş, “Göçün askerileştirilmesi, konuyu bir insan hakları meselesi olarak görmemizi engelliyor ve beni asıl endişelendiren Avrupa Birliği’nde göç yönetimi yoluyla otoriterliğin yaygınlaşması” dedi.
Associated Press’in konuştuğu Başdaş, “İnsanlar sınırların güvenlileştirilmesini ya da duvarlarla örülmesini pek eleştirmiyorlar çünkü göç ile kendi çevrelerinde, kendi haklarında demokratik değerlerin çürümesi arasındaki bağlantıyı göremiyorlar. Ancak, biliyorsunuz, bu duvarlar kelimenin tam anlamıyla etrafımıza inşa ediliyor” diye konuştu.