Azınlık haklarının, sosyal soykırım konusunun ele alındığı ilk oturum konuşmacıları arasinda Sur eski Belediye Başkanı Abdullah Demirbaş, HDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın avukatı Mahsuni Karaman, yazar Meral Şimşek, Amerika Kürt Network Başkanı Kani Xulam, Lantos Faoundation Başkanı Katrina Lantos ve Türkiye’de KHK meselelerini yakından takip eden avukat Levent Mazılıgüney yer aldı.
İfade özgürlüğü ihlalinin tartışıldığı ikinci oturumda; Güney Afrika’dan İnsan Hakları Hukukçusu Mohamed Shafie, Hukukçu Gökhan Toy, Türkiye tarafından İsveç’ten iadeleri istenen gazeteciler Levent Kenez ve Bulent Kenes uzmanlıklarını ve tecrü belerini paylaştı.
Son olarak Uluslar Arası Insan Haklari Hukuku ve Çatışma Temelli İhlal ve İstismar’ın ele alındığı final oturumda Open Dialogue Vakfı Başkanı Lyudmyla Koztovska, Yunanistan’dan Avukat Anthimos Sideris, Güney Afrika Hukuk Toplumu Yöneticisi Tony Pillay ve Refugees Unknown Stories Untold isimli göçmen odaklı kuruluşun yöneticisi Vonya Womack; Ukrayna-Rusya savaşını ve Türkiye ile kesişimini, pushbackleri, aprtheid ve Türkiye bağlamını tartıştılar. Konuşmacılar özetle şunları söyledi:
Meral Şimşek: “Kendim de dahil çok kadın hapislerde işkence, tecavüz gördü. Biz Kürt kadınları çok uzun süredir zulüm görüyoruz. Verdiğimiz mücadele sadece Kürt kadınları veya Türkiye kadınları için değil, tüm kadınlar için!” Abdullah Demirbaş: “7 yaşındayken dövülmesi gereken bir teröristtim (!), 57 yaşındayım öldürülmesi gereken bir teröristim (!) Demokratik mücadele veren bana 300 sene, dağa çıkıp silahlı mücadele veren oğluma 10 sene ceza verdiler!”
Levent Mazılıgüney: “Türkiye’de hukuksuzluk ve antidemokratik uygulamalar sadece bundan direkt etkilenen mağdurları değil tüm toplumu etkilemektedir. İşsizlil, geleceğe dair ümitsizlik, intihar vakaları konusundaki istatistikler bunu net göstermektedir.”
Mahsuni Karaman: “Erdoğan HDP’yi otokratik hedeflerine engel gördü, eşbaşkanları tutuklatti. AİHM’in verdiği karar sadece Selahattin Demirtaş & Figen Yüksekdağ’ın kişisel haklarının ihlalini değil aynı zamanda Türkiye’de yargı sisteminin durumunu göz önüne sermektedir.”
Katrina Lantos Swett: “Türkiye’de tüm otokrasilerde olduğu gibi kanunlar toplu zulümleri meşrulaştıracak şekilde manipüle ediliyor. Antiterör yasası ile uzun süredir Kürtlere&son dönemde Gülen Hareketi ile birlikte tüm muhaliflere yapılan haksız tutukluluklar buna örnek.”
Mohamed Ameermia: “Türkiye’de hakları ihlal edilen insanlar uluslar arası sivil toplum kurumlarıyla işbirliği ile hak mücadelesi verip hukuk mekanizmalarını işlevsel hale getirmeye gayret etmeli.Umudu kaybetmemek için apartheid yaşamış Güney Afrika en güzel örnek!”
Levent Kenez: “Türkiye’de yaşanan problemin temelinde yargının bağımsız olmaması yatıyor. Osmanlı’dan sonra ilk kez tek adam rejimi ailece ülkede her alanda söz sahibi. Muhalifler rejim söylemini terkedip birleşmedikçe de sorun çözülmesi mümkün değil.”
Bulent Keneş: “Stanton’un soykırımın 10 evresi teorisine göre Türkiye rejimi muhaliflere, özellikle Kürtler ve Gülen Hareketine karşı, 9 evreyi gerçekleştirdi. Sadece son aşama olan toplu imha kaldı geriye.”
Gökhan Toy: “Türkiye rejiminin gerçekleştirdiği haksız tutukluluklar, zorla kaybettirmeler, cinsel tacizler ve işkencenin sistematik ve geniş kapsamlı gerçekleşmesi onları insanlığa karşı suç kılıyor.”
Lyudmyla Kozlovska: “Kaçırmalar, işkence, cinsel tacizin arasında yer aldığı savaş suçlarını dile getirip kayıt altına kalmak vakti geldiğinde Rusya’yı ve bunsuçları gerçekleştiren bireyleri sorumlu tutmak ve uluslar arası hukukta hesap vermeleri açısından çok önemli. Türkiye İsveç gibi ülkelerdeki Kürt ve Gülen Hareketinden muhaliflerin iadesi için bu savaşta askerî agresyonu ve gıda krizini manipüle etmekte.”
Tony Pillay: “Türkiye’de ihlallerin ve zulmün mağdurlarının, hukuk ve adalet bağlamında bir gelecek öngörüsü belirlemeleri, dünyayı buna ikna edip kabullendirmeleri ve bu çizgide tüm sivil toplum olarak gayret etmeleri gerekiyor. Değişim gerçekleşecek, evet, ancak onu gerçekleştirecek insanlar, yani biziz.”
Amerika’lı akademisyen ve insan hakları aktivisti Vonya Womack: “Çalışmaya katılan kadınların %91’i OHAL üresinde tutuklanmış ve sağlığa erişimin engellenmesinden kötü muameleye, çıplak aramadan cinsel tacize ciddi insan hakları ihlallerine maruz kalmıştır.”
Avukat Anthimos Sideris: “Avrupa Birliği’nin sınırlar konusunda geride kalmayı tercih etmesinden ve devletleri öne sürmesinden kaynaklı durum, Yunanistan ve Belarus örneklerinde görüldüğü gibi, devletler tarafından sınır güvenliği bahanesiyle milliyetçi söylem ve politikalarla istismar edilmekte, göçmenler mağdur edilmektedir. Bu yüzden bizler Avrupa Parlamentosu’nu aksiyon alıp bu durumu çözmesi, göçmenlerin hakkını koruması için her platformda zorlamaya devam etmeliyiz.”
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***