Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü’nün (OECD) verilerine göre Türkiye en uzun mesai yapan ülkelerden biri.
Her 100 emekçiden 15’i haftada 60 saat ve üzerinde çalışıyor. OECD’nin 2020 yılı verilerine göre haftalık ortalama çalışma saatinde Türkiye 34 ülke içinde, Kolombiya’dan sonra ikinci sırada yer alıyor.
“İŞ DIŞINDA GERİ KALAN HAYATLA ALAKAMIZ YOK”
Konuştuğumuz bir işçiye sosyal hayatına dair soru sorduğumuzda yanıtı “Yaşımızı unutmuşuz, iş dışında geri kalan hayatla alakamız yok” oluyor.
Sendikal örgütlenmede eksiklikler, engeller, grev yasakları, sermaye hizmetindeki kolluk gibi bir dizi konu yanında en uzun çalışma saatleriyle cebelleşen işçiler için şimdilik sosyal hak talepleri ikinci planda kalıyor. Asgari ücret ya da altında çalışan işçilerin öncelikli talebi ücretlerinin artırılması.
Konuştuğumuz bir diğer işçinin ifade ettiği gibi; “Artık mesaide kalmayı, çok daha fazla çalışmayı biz talep ediyoruz. Çünkü verilen ücret yetmiyor.”
Suriyeli işçilerin uzun saatlerde, ucuz iş gücü olarak çalıştırılması ise çok yaygın. Gerçek Gündem’e konuşan bir Suriyeli işçi bu durumu kanıksamak zorunda kaldıklarını şu sözlerle anlattı:
“Dilencilik yapmamak için çalışmak zorundayım. Hayat yok, kalmadı ki… Çoğu Suriyeli artık sigorta, çalışma izni istemiyor, yeter ki düzgün maaş alsın.”
MESAİDE KALMALIYIZ Kİ GEÇİNEBİLELİM
Gaziantep’te bir fabrikada çalışan, haberde isminin yer almasını istemeyen bir işçi çalışma saatlerine ilişkin şu ifadeleri kullanıyor:
“Sabah 07:00’de başlayıp, akşam 19:00’a kadar çalışıyoruz. Konfor, tatil falan artık önemli değil bizim için. Çift yevmiye verildiği için Pazar mesaisine de gidiyoruz. Herkes mesaide çalışmak istiyor. 12 saat geleyim, üstüne biraz daha çalışayım ki yaşam koşullarım biraz daha iyileşebilsin. İnsanlar bunun derdinde artık… Mesaide kalmalıyız ki, geçinebilelim.
Yaşımızı da unutmuşuz, iş dışında geri kalan hayatla alakamız yok. Hayatın diyalektiği, aldığımız para yetmiyor, evimiz, fabrika oldu, öyle yaptılar yani. Haftada kaç saat çalışıyorum hesaplama bile yapmıyorum. Biz kendimizi unuttuk, çocukların geleceği için çalışıyoruz. Benim gençken dört tane kazağım, altı tane pantolonum vardı. Şimdi iki tane kazağım, pantolonum var. Yıkatıp yıkatıp giyiyorum.
İki çocuk var, ikisi de okuyor. Hanım biraz daha gezmeyi seviyor. Geçen çocuklar bir yere gidelim dedi ama o da masraf… Mesaiye gitmesek de evden çıkacak maddiyatımız yok yani. 13 yıldır çocuklarla bir tatil yapmışlığım yok. Yani hayatın gerçeklerini anlatıyorum. Daha rahat yaşayan işçiler var ama onlar da yakında bizim gibi olacaklar. Bizim tarafımızda işler daha kötüye gidecek.”
DÜZGÜN ŞARTLARDA ÇALIŞMAK İSTERDİM AMA BİZİM İÇİN MÜMKÜN DEĞİL
24 yaşında inşatta çalışan Suriyeli bir işçi ise haftanın 6 günü sabah 08:00’den akşam 17:00’ye kadar çalıştığını, mesai ücretlerinin ise verilmediğini şu sözlerle anlatıyor:
“Pazar günleri de çalışıyoruz ama ücret olarak diğer günler gibi. Mesai ücreti vermiyorlar. Asgari ücretten daha aşağıda alıyoruz. Dilencilik yapmamak için çalışmak zorundayım. Hayat yok, kalmadı ki… Çoğu Suriyeli artık sigorta, çalışma izni istemiyor, yeter ki düzgün maaş alsın.
Bir sürü işte çalıştım. Önüme ne gelirse yaptım. Ellerimin halini görseniz, su toplamış, fırsat yok ki iyileşsinler. Ne kadar çalışıyorum, hafta sonum var mı, yok mu önemli değil. Yeter ki iş olsun… Çalışma izni vermiyorlar, vereceğiz deyip oyalıyorlar, en sonunda beğenmediysen çalışma diyorlar. Düzgün şartlarda çalışmak isterdim ama bizim için mümkün değil. Türkler isteyince ihtiyaç diye bakılıyor ama Suriyeli isteyince ters bakılıyor.”
HAFTALIK ÇALIŞMA SÜRESİ 72 SAATİ BULUYOR
İşçiler en uzun hangi sektörlerde çalıştırılıyor? Sosyal hayatların olmayışı, örgütlenmenin önünde bir engel mi?
DİSK Tekstil Gaziantep Bölge Temsilcisi Mehmet Türkmen, uzun çalışma saatlerinin daha çok mağaza gibi hizmet ve eğlence sektörlerinde yaygın olduğunu ifade ediyor ve sözlerine şöyle devam ediyor:
“8 saat diye bir şey yok. Fabrikalarda da uzun mesai var ama en azından çoğunlukla mesai farklarını alabiliyorlar. Hizmet sektöründe böyle bir kavram yok, 10- 12 saat hatta çoğu yerlerde hafta tatili bile sorun olabiliyor. Çalışma saatleri 60 saati rahatlıkla aşıyor diyebilirim.”
Türkmen, Gaziantep’te 150 bine yakın tekstil işçisinin bulunduğunu, Organize Sanayi Bölgesi’nin ise üçte ikisinin nerdeyse tekstil iş kolunda olduğunu belirterek “Bu fabrikaların nerdeyse tümünde hafta tatili diye bir şey yok. Günlük çalışma 8 saat olsa da hafta sonu ya 8 saat ya da 12 saat mesai yapılıyor” diyor.
Türkmen, kayıt dışı çalışanların durumun ise çok daha kötü olduğunu şu sözlerle anlatıyor:
“Özellikle atölye düzeyinde olan giyim atölyelerinde zaten 8 saat diye bir şey yok. Full 12 saat çalışıyorlar. Haftada bir gün izinleri var. Haftalık çalışma saati süresi 72 saati buluyor. Gaziantep’te konfeksiyon atölyelerinin yoğun olduğu ‘Ünaldı’ dediğimiz bölgede 20 binden fazla işçi çalışıyor, yüzde 80’i Suriyeliler. Haftanın 6 günü, 12 saat çalışıyorlar. Hatta daha uzun çalışan yerler var. Mesai farkı diye bir şey yok, sigorta yok, ücretler de asgari ücret ya da altında. Suriyelilerden önce de bu bölge böyleydi ama Suriyelilerle birlikte ücretleri baskıladılar, çalışma koşullarını daha da ağırlaştırdılar.”
Türkmen, kayıt dışı olan yerlerde Suriyelilerin çoğu çalışma izni olmadan çalıştırıldığı için yasal olarak ücretleri, mesaileri ve benzer hakları için herhangi yasal bir girişimde bulunamadıklarını belirtiyor.
ÖRGÜTLENME DAHA ÇOK ÜCRETLERİN YÜKSELTİLMESİNE YÖNELİK
Türkmen, uzun çalışma saatlerinin işçiye sosyal hayat tanımadığını ise şu sözlerle anlatıyor:
“Haftanın 6 günü 12 saat, işe gidiş-gelişle birlikte 14 saat. İnsanlık dışı, son derece yorucu koşullarda çalışan işçi kalan bir günü de çoğunlukla dinlenerek geçiriyor. Sosyal hayatları hepten yok değil, kültürel alan buluyorlar kendilerine ama tamamen gettolaşmış bölgelerde, şehrin asıl sosyal hayatının dışına itilmiş oldukları için kendilerine alan yaratmış durumdalar.”
Türkmen, çalışma saati, sigorta, tatil, izin ve bunun gibi sosyal haklar için örgütlenme eğiliminin çok güçlü olmadığını, örgütlenmenin daha çok ücretleri yükseltmeye yönelik olduğuna dikkat çekerek şöyle açıklıyor:
“Şimdilik bu düzeyde doğal ve ilkel bir örgütlenme tarzı var. Yani bizim anladığımız anlamda klasik sendikal örgütlenmeden çok çevrimiçi gruplar, çalıştıkları sektörlerde kendi aralarında kurdukları doğal iletişim üzerinden hareket ediyorlar. Mesela ücretlerin çok düşük olmasına karşın toplu halde işe gitmeme gibi bir tür pazarlık yöntemleri geliştirdiler”
Türkmen, son olarak yerli ve Suriyeli işçilerin birlikte hareket etmeye, ortak örgütlenme deneyimlerinin oluşmaya başladığının altını çiziyor:
“Bir tanesi çok çarpıcıydı. Antep Başpınar OSB’de kurulu bulunan Akınalbella’da geçtiğimiz yıl iki işçi işten atılmıştı. Atılan bir işçi Suriyeliydi. Suriyeli ve yerli işçi ile bir ay fabrika önünde direniş yaptık. Suriyeli işçiler artık fizikken işçi sınıfının bir parçası olmaktan çıkıp, işçi sınıfı mücadelesinin bir parçası olma yolunda ilerlediğini gösteren örnekler var.”
Kaynak: Gerçek Gündem
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***