Katar’da Arjantin yarım ömürlük hasreti dindirerek taçlandı. Messi özgeçmişindeki tek eksiği de tamamlayarak ölümsüzler kervanına resmen katıldı. Şüphesiz ileride bazı açılardan en çok unutulmak istenecek Dünya Kupası, tarihin en unutulmayacak finaline sahne oldu. Futbol pek fena hayata benziyor ya; top kimi zaman hiç beklemediğimiz yere geliyor.
Doha’daki santra öncesinde istatistikler Arjantin diyordu. Daha önce yapılan maçların yarısını Güney Amerikalılar kazanmıştı. Onların altı, Avrupa ekibinin ise üç galibiyeti vardı. Üç karşılaşma da berabere bitmişti. ’47 ayın sultanı’ndaki üç randevuda da gülen finale yükselmiş; hattâ 1930’daki Tangocular’ı saymazsak, 1978 (Arjantin) ve 2018’de (Fransa) şampiyon olmuştu. Evet, bu buluşmalardan sağ çıkan sonunda kupayı kaldırıyordu.
Güney Amerikalılar 36 yıldır kupaya hasretti. En son Maradona’nın elinde 1986’da yükselen, heykeltıraş Gazzaniga’nın tasarımı, Messi’ye de nasip olacak mıydı? 11 lig, 4 Şampiyonlar Ligi, 7 de Ballon d’Or kazanmış olan 35 yaşındaki Arjantinli, kariyerindeki tek eksik için Katar’a gittiğini Mısır’daki sağır sultan bile biliyordu. Rakip deseniz taş gibiydi. Brezilya’dan tam 60 sene sonra unvanını koruyabilen ilk ülke olmayı hedefleyen Fransa, birçoklarına göre de maçın favorisiydi. 23 yaşında ikinci şampiyonluğunu kovalayan Mbappé, kupa tarihinin birçok rekoruna şimdiden göz kırpıyordu. Teknik direktörler deseniz, biri 28 sene sonra Copa America’yı getirmiş, diğeri İtalya’ya üst üste iki Dünya Kupası kazandıran hoca Pozzo’nun başarısını 84 sene sonra tekrarlamak için Doha’da çimlere ayak basmıştı.
UNUTULMAK İSTENECEK GARABET
İnşaatlarda hayatını kaybeden göçmen işçiler, LGBTİ+ hakları, rüşvet iddiaları… Katar’daki turnuva bazılarımız için kekremsi bir tat bırakarak demir alıyordu. Fakat maçların heyecanı artıkça, o âşık olduğumuz oyunun büyüsüne yenik düşüyorduk. Millî marşlarını söylemeyen İran gözümüzü dolduruyor, 2022’nin peri masalı Fas sayesinde geçmişe dönüyorduk. Sayısız hikâyeden sonra finalistler, organizatörleri mest ediyordu. İki ülkenin yıldızları Messi ve Mbappé’nin Katar sermayesiyle devleşen PSG’de oynadığı hatırlanınca, bundan iyisi Şam’da kayısıydı. ‘Uzaylı’ kupayı kaldırırsa tarihin en iyisi tartışması birçokları için noktalanacak, ‘Terminatör’ kazanırsa tarih baştan yazılacaktı…
Polonyalı Marciniak’ın ilk düdüğü, Türkiye’ye bu turnuvayı sevdiren Halit Kıvanç’ın ifadesiyle ‘kupaların kupası’nın finalini başlatıyordu. O değil de yardımcısı Tomasz Listkiewicz, babasından 32 yıl sonra bir Dünya Kupası finalinde yardımcı hakemlik yapıyordu.
Turnuvaya Suudi Arabistan mağlubiyetiyle başlayan, Meksika karşısında ecel terleri döken Arjantin, turlar ilerledikçe kendine gelmiş gibiydi. Fransa deseniz, rakiplerini anında nakavt edebilecek güçte olmasına rağmen hocasının tercihiyle yumruk almaktan çekinmeyen ama sonunda kazanacağından emin bir ağır sıklet boksörü gibiydi. Tangocuların iyi başlamasına belki şaşırmamıştık ama Horozlar ilk yarı sahada yok gibiydi. Arjantin’e 2008’de Olimpiyat altını getirenlerden Di Maria’nın ilk 11’de başlaması, birçokları için soru işaretiydi. İyi bir görüntü çizmeyen kanat oyuncusunun Dembele’nin müdahalesiyle yerde kaldığı pozisyona hakem penaltı demiş, Messi perdeyi açmıştı. 36’da fark ikiydi. Bu finalle Dünya Kupası tarihinin en çok forma giyen futbolcusu unvanını da eline geçiren Messi’nin sol dışıyla başlayan kontrada Alvarez’in kaçırdığı Mac Allister, müsait durumdaki Di Maria’ya “al da at” demişti. Deschamps yaptığı değişikliklerle elinden kayıp giden finale müdahale ediyordu.
‘FUTBOL İLAHLARI’ BÖYLE İSTEDİ!
Fransa’dan beklenen reaksiyon bir türlü gelmiyordu. Fakat Fransa’nın muzaffer hocası sürekli oyuna dokunurken, Scalloni biraz olanı biteni izliyordu. Avrupalılar bir gol bulsa, devamı gelecek gibiydi. Güney Amerikalıların gardı da hafif hafif düşüyordu. 79’da ani gelişen akında Otamendi topu taca vursa, şüphesiz Doha’daki randevu Dünya Kupası tarihinin en unutulmaz finaline dönüşmeyecekti. Hocasından oyuncusuna sanki Arjantin de hatalarıyla maçın tarihe geçmesine katkıda bulunuyordu.
Kolo Mouani’yi düşüren Otamendi penaltıya neden olmuş, atışı kullanan Mbappé tribündeki Macron başta olmak üzere milyonlarca Fransız’ı havalara uçurmuştu. Ne olduğunu anlayamamıştık ki tabela eşitlenmişti. Mbappé müthiş bir ayak içiyle “bu iş bitmedi” diye haykırmıştı. Uzatmaların sonunda Messi’nin sert şutunu kaleci Lloris çelince, karşılaşmanın normal süresi 2-2 bitiyordu.
Daha önce finalde 2-0 geriye düşüp tek kazanabilen Federal Almanya’ydı. Panzerler bunu başarıp şampiyon olduğunda, yıllar 1954’ü gösteriyordu. 1986’da ise Arjantin yine Federal Almanya karşısında 2-0’ı bulduktan sonra maç 2-2 olmuş ancak Maradona’nın pasıyla Burruchaga skoru 3-2’ye getirmişti.
Uzatmalarda oyuna giren Lautaro Martinez, Burruchaga olma fırsatını iki defa tepiyordu. O da mücadelenin tam bir Hollywood senaristinin kaleminden çıkan bir metne dönüşmesine katkısını sunmuştu. Futbol ilahlarının kafasında belli ki acayip bir senaryo vardı. Lusail Stadyumu’nda bir noktadan sonra yaşananların başka bir izahı olamazdı. En azından bu oyunun kimi meftunlarının gözünde.
108’de Arjantin yine öndeydi. Messi sağıyla topu çizgiden geçirdiğinde, yeryüzünün çoğu bu sefer kâniydi; bu iş bitmişti. Maradona görselleri arşivden bulunuyor; iki 10 numaranın yan yana fotoğraflarına göz gezdiriliyordu. Fakat sahneye yine Terminatör çıkıyordu. O penaltıyı, o anda kullanmak çelik gibi sinir isterdi. Mbappé yine ağları bulmuş, İngiliz Geoff Hurst’ten 56 yıl sonra bir Dünya Kupası finalinde hat-trick yapan ikinci oyuncu olmuştu. Tam bitti derken, uzatmaların uzatmasında Kolo Mouani, kaleci Emiliano Martinez karşı karşıya kalmış, penaltılardaki başarısıyla nam salmış file bekçisi ayağıyla ülkesini bir daha ipten almıştı. Polonyalı hakemin son düdüğüyle maç seri penaltılara kalıyordu. Tarihin en unutulmaz finaline zaten böyle bir son yakışırdı.
Beyaz nokta Fransa için kâbustu, Arjantin için rüya! Messi çok istediği Dünya Kupası’na sonunda kaldırıyordu. Ona seremonide giydirilen giysi bazılarını üzüyordu. Katar’daki turnuvada, Katar sermayesinin takımı PSG’nin yıldızının bunu giymesine neden şaşırıyorduk ki…
MARADONA’NIN GÖLGESİNDE…
Skandalları, mafyayla ilişkileri, en büyük pişmanlığım dediği uyuşturucu bağımlılığı… Belki de insanoğlunun tüm zaaflarını kendisinde toplayan Maradona, o an yine aklımıza geliyordu. Usta yazar Eduardo Galeano boşuna dememişti: “Maradona, Maradona olduğu için sırtında çok ağır bir çarmıh taşıyor olsa gerek. Bu dünyada Tanrı olmak çok zor bir şey; daha da zoru, Tanrıların emekliye ayrılmasına izin verilmediğini, bedeli ne olursa olsun Tanrı olarak kalmaları gerektiğini fark etmek. Ve Maradona’nın durumu emsalsiz, dünyanın en ünlü sporcusu, yıllardır futbol oynamıyor olsa da, Dünya Kupası’nın popülerliğinden kaynaklanan bir hava atma ihtiyacı. Demek istediğim şey, onun Tanrılar arasında en insancıl olanı olduğu. Bunun sebebi içimizden herhangi birine benzemesi. Ukala, çapkın, zayıf. Hepimiz böyleyiz! Hepimiz aynı topraktan yapıldık. Bu yüzden insanlar Maradona’da kendilerini görüyor. Gökyüzünün yukarısından bize saflığı gösteren ve bizi cezalandıran bir Tanrı değil o. Yani, Maradona erdemli bir Tanrıya en az benzeyen şey, o putperestlerin Tanrısı” diye…
Maradona’dan sonra Messi’nin de artık bir Dünya Kupası var. “Malvinas’ın çocukları” sonunda gülerken, onların Katar’da söyledikleri marş milyonlarca kulakta bir süre daha çınlayacak. Kutlamalarda Nusret’i bile gördüğümüz turnuva belli ki yıllarca konuşulacak. Ama belki de insanlık böyle bir final yaşamayacak.
Kaynak: Artı Gerçek
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***