Ankara’da bulunan evine yapılan baskınla gözaltına alınan ve ‘terör örgütü üyeliği’ şüphesiyle tutuklanan belgesel yönetmeni Sibel Tekin’in avukatı Mehtap Sakinci, Tekin’in tutukluluk sürecine ilişkin bilgi verdi.
Radyo Sputnik’e konuşan Sakinci, cezaevi yönetiminin ‘terör örgütü üyeliği’ şüphesiyle tutuklanan Tekin’e “Kararda örgüt adı yazmıyor sen hangi örgüttensin?” sorusunu sorduklarını aktardı. Sakinci, “Sibel Hanım ‘benim örgütüm yok’ deyince kendisini Türk Tabipleri Birliği Başkanı Şebnem Korur Fincancı’nın yanına vermişler” diye anlattı.
Tekin’in yaz ve kış saati uygulaması sebebiyle çektiği belgesel sırasında Sincan Kapalı Cezaevi’ndeki bir gardiyan tarafından ‘şüpheli’ adledildiğini söyleyen Sakinci şunları kaydetti:
“GARDİYAN TARAFINDAN ŞÜPHELİ ADLEDİLİYOR”
“Basına yönelik sansür yasasından sonra değişik kararlar bekliyorduk ama verilen karar çok absürt bir yerde duruyor. Basın emekçisi birisinin soruşturma kapsamında şüpheli olarak adledilmesi artık olağan kabul edilmeye başladı. Kış saati uygulamasının uygulanmaması, yaz saati uygulamasının uygulanmasına yönelik ısrar birçok kişiyi ve özellikle çocukları ve işçileri sabah saatlerinde mağdur ediyor. Sibel hanım da bu konuyla ilgili pandemi öncesinde belgesel çekme kararı almış. Bu karar da pandemi nedeniyle hayata geçirilememiş ve şu dönem itibariyle ilk çekim dönemini Kızılay’da gerçekleştiriyor ve ikinci çekimini de geçtiğimiz hafta Tuzluçayır mahallesinde yapmak istiyor. Belgeseldeki temel kitle öğrenciler ve işçiler olduğu için okulun bahçesi ve ışıklarını çektiği bir videoda kadraja okul servisi gibi görünen ama esasen Sincan Kapalı Cezaevi’ndeki gardiyanların servis aracı olan bir nokta takılıyor. Sibel hanım bu bağlamda bir gardiyan tarafından şüpheli kişi adlediliyor. MOBESE kameraları üzerinden müvekkilimin eşkali ve kimliği saptanıyor. Normal şartlardan polisin karakola davet edip ifadesine başvurması gerekirken çok daha kapsamlı bir örgüt operasyonu şeklinde gece 02.00 civarında evinde arama gerçekleşiyor ve sonrasında gözaltına alınıyor.
İlk etapta olayı öğrenmek için sorduğumuzda, ‘çekmemesi gereken zamanda, çekmemesi gereken kişileri çektiği için şu an tutuyoruz’ dediler ama sonrasında müvekkilimin akademisyen kimliği ve yıllardır bu sektörde tanınmasının yanı sıra gerçekten şüpheli adledileceği hiçbir şeyin olmamasını ifade etmemize rağmen bütün dijitallerine el konulduğu için ek gözaltına süresiyle karşılaştık.
“AYNI KADERİ YAŞAYAN İKİ KADIN VAR CEZAEVİNDE”
Dijital materyallerde 2013 yılındaki sokak çekimlerine takılmışlar. Suçun ne olduğunu sorduğumuzda bize söylemediler,’ kendisi biliyor. Sorguda da ortaya çıkar’ dediler. İfade öncesinde dosyayı inceledim ve inanamadım çünkü örgüt üyeliğinden, TCK 314/2 sevk maddesi yani o suçtan şüpheli olarak gözaltına alındığı yazıyordu. Bütün paylaşımlarını terör örgütüne yardım ya da terör örgütlerini öven paylaşımlar olarak genel ifadeler kullanıldı. Müvekkilim hangi örgütlen karşı karşıya bırakıldı halen onu bilmiyoruz. Tutuklandıktan sonra cezaevine götürüldü. Müvekkilimi hangi koğuşa koyacaklarını bilemeyen bir cezaevi yönetimi vardı çünkü evrakında bir terör örgütü yazmıyordu. Terör örgütü yazmadığı için, ‘tercihen seni nereye bırakalım, çünkü senin örgütün yazmıyor’ demişler. Müvekkilim, ‘benim bir örgütüm yok, herhangi bir örgütle ilişkili değilim’ demiş o yüzden bir gece geçici koğuşta bekletmişler. Dün, Şebnem Korur Fincancı ile aynı koğuşa verildiğini öğrendim. Şebnem hanım da, ‘benim bir örgütüm yok, o yüzden nereye koyacaksanız koyun’ demiş. Şu an aynı kaderi yaşayan ve aynı haksızlığa uğrayan iki kadın var cezaevinde”
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***