İrfan TUNÇÇELİK
ANKARA –İsveç’in NATO üyeliğine giriş talebine Türkiye’nin ‘terör örgütü üyeliği’ ile suçladığı kişilerin iadesini şart koşması nedeniyle İsveç’in sınır dışı kararı verdiği kişilerin sayısı artıyor. İade listesinde olmayan Mahmut Tat’tan sonra İsveç’te yaşayan Kürt göçmen Nahsan Keser hakkında da eşinin ‘terörle bağlantılı’ olduğu gerekçesiyle göç dairesi tarafından sınır dışı kararı verildi. Kararın hukuksuz olduğunu belirten aile ve avukatları İsveç hükümetine bu karardan vazgeçilmesi çağrısında bulundu. İsveç’te yaşayan gazeteci Kurdo Baksi de, İsveç’te kurulan yeni sağ hükümetin göçmenlere karşı soğuk bir savaş içerisinde olduğunu ifade ederek, Türkiye hükümetinin İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliklerini seçim malzemesi olarak kullandığını söyledi.
Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinin ardından İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya katılmak için resmi başvuruya onay vermek için Türkiye “terör örgütü üyesi” olarak nitelendirdiği kişilerin iadesini önkoşul olarak koydu. Finlandiya’da yaşayan 12, İsveç’te yaşayan 21 şüphelinin iadesini resmen talep etti. Resmi olarak şu ana kadar üç kişi Türkiye’ye iade edildi. Ayrıca iade listesinde bulunmayan Mahmut Tat da 3 Aralık’ta Türkiye’ye iade edildi. İsveç basınında resmi olmayan iadelerin olduğu bilgisine de yer veriliyor. Finlandiya ise Türkiye’nin istediği altı kişinin iadesine ilişkin talebini reddediyor.
‘EŞİM ÜZERİNDEN BENİ YARGILIYORLAR’
Son olarak 2017 yılından beri İsveç’te yaşayan Kürt göçmen Nahsan Keser hakkında eşinin ‘terör bağlantısı’ olduğu gerekçesiyle sınır dışı kararı verildi. Keser, altı yıl önce İsveç vatandaşı Leyla Nalin ile evlendi. Süresiz oturum izni için başvurulardan yanıt alamayan Keser, sonradan dosyasına İsveç İstihbaratı SÄPO’nun dahil olduğunu öğrendi. Keser hakkında İsveç Göç Dairesi tarafından verilen sınır dışı kararında eşinin ‘terörle bağlantılı’ olduğu öne sürüldü.
İsveç’te lise öğretmenliği yapan Leyla Nalin, hakkında herhangi bir dava olmadan eşi hakkında verilen sınır dışı kararına tepki gösterdi. Böyle bir kararın verilmesini tuhaf bulduğunu belirten Nahsan Keser, “Acayip bir durum bu. Eşim İsveç vatandaşı ve kendisi hakkında bir soruşturma ve dava yok. Delil olmadan insanları suçlamak çok tuhaf. Eşim üzerinden beni yargılıyorlar” diyerek karara tepki gösterdi.
‘YAŞAMIM SARSILDI’
Nahsen Keser de kararın İsveç mahkemeleri tarafından değil İsveç polisinin verdiğini hatırlattı. Sınır dışı kararı ile birlikte yaşamının sarsıldığını ve kararı insan haklarına aykırı bulduğunu vurgulayan Keser, “Böyle bir kararla karşı karşıya kaldım. Altı yıldır buradayım ve restoran işletiyorum. Restoranımı yarı fiyatına satmak zorunda kalacağım. Bu zalimlik değil midir? Çocuğum altı yaşında ve İsveç vatandaşı” dedi.
‘MASUMİYET KARİNESİNE UYULMUYOR’
İltisak kurgusuyla cezalandırılmaya çalışıldıklarını söyleyen Keser, İsveçli yetkililere de kendi hukuklarına uyma çağrısı yaptı:
“Çocuğum ilkokula başlayacak ve babasız büyüyecek. Türkiye’ye gönderilirsem 10 yıl boyunca birbirimizi göremeyeceğiz. İsveç kendi hukukunu hiçe sayıyorlar. Üç kez itiraz etme hakkımız var. İtiraz ettik, reddedildi. İkinci itirazda ise bize, ‘itiraz yolu kapalıdır’ denildi. Mücadelemizi edeceğiz. İsveç hükümetine sesleniyorum. Bu hatalarından vazgeçsinler, masum insanları harcamasınlar. Masumiyet karinesi diye bir şey var. Hukuku ihlal ediyorlar, kendi hukuklarının gereklerini yerine getirsinler”
‘SINIR DIŞI EDİLMESİ İÇİN SOMUT BELGELER LAZIM’
İsveç’i insan haklarına ve demokrasiye saygılı bir ülke olarak gördüğünü belirten Leyla Nalin ise,Kürtlere yönelik iade ve sınır dışı gibi uygulamaların Suriye’ye gidip dönen IŞİD üyelerinin istihbari takibi için çıkarılan yasadan sonra başladığını belirtti. Nalin, “Türkiye istihbaratı MİT ile İsveç istihbaratı SAPO rahat hareket etmeye başladı. Türkiye kendisine göre terörist gördüğü kişileri listeleyip İsveç istihbaratına veriyor. Basına yansımayan 73 kişilik bir liste var” dedi.
Stockholm Üniversitesinden bir hukuk profesörü ile görüştüğünü paylaşan Nalin, eşinin sınır dışı kararının İsveç yasalarıyla bağdaşmayan bir uygulama olduğunu, bunun için somut belgeler olması gerektiği yanıtı aldığını belirterek, “Kendileri de söylediği gibi eşimin hiçbir şekilde terörle bir bağlantısı yok. Ama benimle evli olduğu için sınır dışı kararı verilmiş” diye konuştu.
‘TAZMİNAT AÇACAĞIM’
İsveç istihbaratının kendisiyle görüşmek istemediğini sözlerine ekleyen Nalin sözlerini şöyle sürdürdü:
“Benimle konuşmak istemeyen bir kurum nasıl benim ve ailem hakkında bir karara varabiliyor. Benim herhangi bir bağlantım varsa bunun kanıtlanmasını istiyorum. Bunu da kabul etmiyorlar.”
Resmi olarak deport edilenlerin sayısının Keser ile birlikte dörde çıktığını kaydeden Nalin, listede olmayan kişilerin yanı sıra isimleri gizli tutulan kişilerin de olduğu bilgisini paylaşarak, eşinin 2 Ocak’a kadar kendi isteğiyle ülkeyi terk edilmesi istendiğini söyledi. Kararı, İsveç demokrasisine ve insan haklarına vurulmuş bir darbe olarak değerlendiren Nalin, Stockholm eski belediye başkanı, milletvekilleri ve Gazetecilerin dayanışmak için kendisini arayıp kararın hukuka aykırı olduğunu aktardı. Nalin, hakları için mücadele edeceğini ve İsveç devletine tazminat açacağını vurguladı.
AVUKATLAR: AİHM’E TAŞIYACAĞIZ
Keser’in avukatları Terfa Nisebini ve Şivan Cemil Özen de karara tepki gösterdi. İsveç’te yaşayan Avukat Terfa Nisebini, İsveç yüksek mahkemesi tarafından Nahsan Keser hakkında sınır dışı kararı verilerek Türkiye’ye geri dönmesini gerektiğini kendilerine aktarıldığını söyledi. İsveç’e evlilik yoluyla gelenlerin evliliğin sürmesi durumunda oturumun uzatabileceğini belirten Nisebini, verilen kararın müvekkiliyle ilgisinin olmadığını ifade etti ve şöyle dedi:
“Eşinden dolayı bir problem olduğunu söylediler. Ama problemin ne olduğunu kendileri de bilmediğini belirtiler. Devlet bu durumun nedeni söylemiyor. Bende avukatı olarak meselenin ne olduğunu bilmiyorum. Tek bildiğimiz oturumunun uzatılmaması”
Karara itiraz edip AİHM’ne taşıyacaklarını vurgulayan Nisebini, “Nahsan ülkesine döner ve başına bir şey gelirse ki siyasi anlamda Türkiye medyası da onunla ilgili yazmaya başladı ve bu durum ona risk oluşturuyor. Buna itiraz edeceğiz” dedi. Olağanüstü gördükleri bu kararın İsveç hukuku ile bağdaşmadığını dile getiren Nisebini, “Devlet hukuken müvekkilimin suçlarını belirtmek zorunda. Çünkü bu karar demokrasiyle ve İsveç hukukuyla bağdaşmıyor” diye belirtti.
Ailenin Türkiye’deki avukatı Şivan Cemil Özen ise müvekkilinin sınır dışı edilme durumunun olduğunu anımsatarak, iltica hakkının birinci dereceden kabul edilmesi gerektiğini kaydetti. Özen, “Müvekkilimin masumiyet karinesi hakkı ihlal edildi. Savunma hakkı tanınmadan peşinen suçlu ilan edilmiş. Cezanın şahsiliği ilkesi göz önünde bulundurularak bir suç varsa o ülkenin hukuk mevzuatına göre yargılanması gerekir. Cezanın şahsiliği ilkesi de ihlal edildi. Bu uluslararası hukuku çiğneyen bir durum” diye ifade etti.
Müvekkilinin eşinden kaynaklı suçlu ilan edilmesinin yargısız infaz olduğunun altını çizen Özen, şöyle konuştu:
“Oturum hakkı engellendiği gibi Nahsan’ın sınır dışı edilme ile karşı karşıya kalma durumu var. İtiraz yolu da kapalı. Bulunduğu ülkeden sınır dışı edilme durumu var. Türkiye’deki mevcut yargı sisteminde de uluslararası mevzuatta da aile kurma hayatı elinden alınmıştır. İsveç medeni kanunundan alınan Türk medeni kanununa göre ağır bir ihlaldir. Keser’in temel hak ve özgürlüklerini kısıtlayabileceği bu durumda iltica hakkının birinci dereceden kabul edilmesi gerekir. Çünkü Türkiye’de hukuk, siyasi konjonktürel duruma ve kişilere göre değişir. Özellikle güvenlikçi refleks yönünden hukuku buna empoze etmeye çalışmak, hukuk devleti ilkesine aykırıdır.
‘SAĞ HÜKÜMET GÖÇMENLERE KARŞI SOĞUK SAVŞ İÇERİSİNDE’
İsveç’te yaşayan gazeteci Kurdo Baksi de İsveç’teki iade ve sınır dışı kararlarını değerlendirdi.
11 Eylül seçimlerinden sonra İsveç’te kurulan yeni sağ hükümetin göçmenlere karşı soğuk bir savaş içerisinde olduğunu ifade eden Baksi, 2022 yılının kendileri için kötü bir yıl olduğunu belirtti. 73 kişinin iadesinin gerçekleşeceği iddialarının gerçeği yansıtmadığını söyleyen Baksi, Türkiye hükümetinin İsveç’e verdiği 33 kişilik listenin içerisinde adi suçluları değil sadece siyasi kişileri istediğini vurguladı. İsveç istihbaratı ile Türkiye istihbaratının birlikte bir mekanizma kurduğuna işaret eden Baksi, “İltica etmiş ve Kürt hareketlerine yakın bazı insanların eşlerini bir şekilde takip ediyorlar” dedi.
‘SEÇİM MALZEMESİ OLARAK KULLANILIYOR’
AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliklerini seçim malzemesi olarak kullandığına dikkati çeken Baksi şöyle devam etti:
“Erdoğan’ın en çok düşündüğü şey, Haziran’da ya da daha önce yapılacak olan seçimi kazanmaktır. Seçim kazanmak için iki politikası var. Birincisi, İsveç ve Finlandiya NATO üyeliklerini kullanıp kendini sultan olarak dünyaya sunacak ve Türkiye’deki aşırı sağ ve dindar kesimden oy alacak. AKP medyasının normal sınır dışı kararlarını iade kararı olarak göstermesi utanç verici bir durum.”
2020 yılında IŞİD için çıkarılan bir yasanın Kürtlere karşı da kullanıldığını dile getiren Baksi, “İsveç’in her sınır dışı hareketi, İsveç’in NATO’ya üye olmasını zorlaştırıyor.” dedi. Baksi son olarak, Türkiye’ye iadeler ve İsveç’teki sınır dışı kararlarını durdurmak için aydınlar tarafından bir kampanya başlatılacağı bilgisini paylaştı.
İsveç’in iade ettiği Mahmut Tat tutuklandı
Bozdağ’dan ‘Mahmut Tat’ yorumu: İsveç’ten geçen haftaki iade iyi bir başlangıçtı
Çavuşoğlu: İsveç’in iade ettiği Mahmut Tat listemizde değildi
Kaynak: Artı Gerçek
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***