Yağmur KAYA
– AKP’nin “başörtüsüne anayasal güvence ve ailenin korunması” gerekçesiyle hazırladığı anayasa değişikliği önerisi, ittifak ortakları MHP ve tek milletvekili bulunan BBP ile birlikte 336 milletvekilinin imzasıyla 9 Aralık tarihinde TBMM Başkanlığı’na sunuldu.
Başörtüsü düzenlemesini de içeren anayasa değişikliği teklifini SPoD Siyasal Katılım Ekip Sorumlusu Marsel Tuğkan Gündoğdu, gazeteci-yazar Emine Uçak Erdoğan, AKP’nin eski genel başkan yardımcısı, siyaset bilimci ve insan hakları savunucusu Fatma Bostan Ünsal, avukat Selin Nakıpoğlu ve Eşitlik için Kadın Platformu (EŞİK) üyesi avukat Yelda Koçak ile konuştuk.
TEKLİFTE NELER VAR?
Teklifte, Anayasa’nın din ve vicdan hürriyetini düzenleyen 24. maddesi ve aile ve çocuğun korunmasına ilişkin 41. maddesinde değişiklik yapması öngörülüyor. Teklifte, “Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 24’üncü maddesine aşağıdaki fıkralar eklenmiştir” deniliyor:
“Temel hak ve hürriyetlerin kullanılması ile kamu veya özel kesim tarafından sunulan mal ve hizmetlerden yararlanılması, hiçbir kadının başının örtülü veya açık olması şartına bağlanamaz. Hiçbir kadın; dini inancı sebebiyle başını örtmesi ve tercih ettiği kıyafetinden dolayı eğitim ve öğrenim, çalışma, seçme, seçilme, siyasi faaliyette bulunma, kamu hizmetlerine girme ile diğer herhangi bir temel hak ve hürriyeti kullanmaktan ya da kamu veya özel kesim tarafından sunulan mal ve hizmetlerden yararlanmaktan hiçbir surette yoksun bırakılamaz. Bu nedenle kınanamaz, suçlanamaz ve herhangi bir ayrımcılığa tabi tutulamaz. Alınan veya verilen bir hizmetin gereği olan kıyafet söz konusu olduğunda Devlet, ancak dini inancı sebebiyle kadının başını örtmesini ve tercih ettiği kıyafetini hiçbir surette engellememek şartıyla gerekli tedbirleri alabilir.”
Teklifte Anayasa’nın 41’inci maddesinin ise madde başlığında ve birinci fıkrasında değişiklik yapılıyor. Bu değişikliğin gerekçesi şu şekilde açıklanıyor:
“Maddeyle yalnızca kadın ve erkek olmak üzere iki farklı cinsiyetten bireylerin birbiriyle evlenerek evlilik birliğini oluşturabileceği açıkça düzenlenmekle, bunun dışındaki hiçbir birlikteliğin evlilik birliği olarak kabul edilmeyeceği ve evlilik birliğinin eşler arasında yani kadın ve erkek arasında eşitliğe dayandığı kabul edilmiş olmaktadır. Böylece aile ve evlilik kurumunun her türlü tehlike, tehdit ve saldırılar ile sapkın akımların dayatmalarına karşı korunması amaçlanmaktadır.”
Buna göre Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 41’inci maddesinin kenar başlığı “I. Ailenin korunması, evlilik birliği ve çocuk hakları” şeklinde ve birinci fıkrasında yer alan “temelidir ve” ibaresi “temelidir. Evlilik birliği, ancak kadın ile erkeğin evlenmesiyle kurulabilir ve” şeklinde değiştiriliyor.
‘LBGTİ+LARI DÜŞMANLAŞTIRMANIN ÖNÜNÜ AÇIYOR’
SPoD Siyasal Katılım Ekip Sorumlusu Marsel Tuğkan Gündoğdu, “aile ve evlilik kurumunun her türlü tehlike, tehdit ve saldırılar ile, sapkın akımların dayatmalarına karşı korunması” ifadelerine dikkat çekti.
Gündoğdu düzenlemeye şöyle karşı çıktı:
“Makul ve makbul aile sınıflandırılmasına girmediğini iddia ettikleri LGBTİ+’ları ötekileştirmenin, ikinci sınıf vatandaş olarak tanımlamanın, düşmanlaştırmanın önünü açmaktadır. LGBTİ+’lar her yurttaş gibi bu ülkenin eşit ve onurlu yurttaşlarıdır. Uluslararası insan hakları sözleşmelerini rehber edinen, demokrasi, özgürlükler ve eşit yurttaşlıktan bahseden hiçbir siyasi parti bu teklife ‘evet’ dememeli.”
‘DEMOKRASİ GERİ DÖNDÜRÜLMESİ GÜÇ BİR YARA ALACAK’
“Bu teklif mecliste ya da referandum yoluyla geçerse bir kere Türkiye demokrasisi geri döndürülmesi güç bir yara alacak ve eşit yurttaşlık ilkesi ayaklar altın alınacaktır. Bu yasanın geçmesi sokakta, okulda, işte yani kamusal hayatın her alanında ve evlerinde, aileleriyle yaşayan LGBTİ+’ların çok daha savunmasız ve tehditlere açık bir hale gelmelerine yol açacaktır.”
Bu yasa sadece LGBTİ+’ları değil aynı zamanda siyasi iktidar tarafından makbul ve makul kabul edilmeyen bütün aile formlarını, yaşam tarzlarını ve yurttaşları da hedef alıyor. Siyasi iktidarın çizmeye çalıştığı makbul aile formu sandığımızdan çok daha dar ve dışarıda bırakacağı insan sayısı çok daha fazla. Siyasi ve toplumsal muhalefetin bu gerçeği görmesi gerekiyor.”
‘MUHALEFET LGBTİ+ HAK SAVUNUCULARI SUÇLANIRSA NASIL İTİRAZ GELİŞTİRECEK?’
“Ayrıca yasanın geçmesi LGBTİ+ hak savunucularını sadece hak savunusu yapmaları nedeniyle kriminalize edilmelerini de perçinleyecektir. LGBTİ+’ların anayasal düzlemde “sapkın” ve “tehdit” olarak tanınması öyle çok da hafife alınacak bir durum değil. Mesela muhalefet, bir LGBTİ+ derneğinin ya da hak savunucusunun anayasal düzeni ortadan kaldırmaktan suçlanması durumunda nasıl itiraz geliştireceğini hiç düşündü mü? Yoksa bu saldırılara karşı da mı sessizliklerini koruyacaklar?
Başta SPoD olmak üzere bütün LGBTİ+ yurttaşlar olarak bu teklif siyasi, muhalefetin bir blok olarak hayır demeleri gerektiğini ve bunu beklediğimizi belirtmek isteriz.”
AKP’NİN TEKLİFİ NASIL ORTAYA ÇIKTI?
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 3 Ekim’de başörtüsünü gündeme getirerek, “Kadınların giyim kuşamını siyasetin tekelinden çıkartıyoruz. Bu hakkı yasal güvenceye alacağız. Bunu bir tartışma konusu olmaktan tümüyle çıkartacağız” demişti.
Kılıçdaroğlu’nun bu açıklamasının ardından CHP’li vekiller üç maddelik bir kanun teklifi vermişti.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ise kısa süre sonra “Başörtüsüne yasal güvence” açıklamasını yapmış, Kılıçdaroğlu’na düzenlemeyi anayasal düzeye taşımaya çağırmıştı.
Erdoğan, CHP liderinin bahsettiği tarzda bir sorunun bulunmadığını savunarak, muhalefete, “Gelin çözümü anayasa düzeyinde sağlayalım” diye seslenmişti. Bunun üzerine Kılıçdaroğlu’ndan “Eğer arkasında yine kurnaz bir ajanda çıkmazsa her türlü desteği vermeye hazırız” yanıtı gelmişti. Erdoğan, sonrasında düzenlemeye aile tanımını ve LGBTİ+ bireyleri de ekleyeceklerini söylemişti.
Erdoğan’a Kılıçdaroğlu’ndan “Çakma Orban” yanıtı gelmişti.
Son olarak AKP’nin “Başörtüsüne anayasal güvence ve ailenin korunması” gerekçesiyle hazırladığı anayasa değişikliği önerisi, 9 Aralık tarihinde ittifak ortakları ile birlikte 336 milletvekilinin imzasıyla TBMM Başkanlığı’na sunulmuştu.
Adalet Bakanı Bekir Bozdağ ise 24 Aralık tarihinde yaptığı açıklamada, 10 Aralık tarihinde Meclis Başkanlığına sunulan başörtüsü anayasa değişikliği teklifine ilişkin, “Çok net söylüyoruz; değişiklik 400 ve üzeri bir oyla kabul edildiği zaman halk oylamasına gitmeyeceğiz” demişti.
YARIN: Fatma Bostan Ünsal: Meselenin tartışılma şekli gelecek için risk oluşturacak
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***