CENGİZ ANIL BÖLÜKBAŞ
Artı Gerçek – İnsan Hakları Derneği (İHD) Eş Genel Başkanı avukat Öztürk Türkdoğan’ın “Türkiye Cumhuriyeti Devletini alenen aşağılamak” suçlamasıyla yargılandığı davanın ilk duruşması 15 Aralık’ta (bugün), Ankara 24. Asliye Ceza Mahkemesinde görülecek. İddianamede Türkdoğan’a yöneltilen suçlamaya delil olarak, 24 Nisan 2017 tarihinde İHD’nin internet sitesinde yayınlanan “Adalet ve Hakikat İçin Ermeni Soykırımı’nın İnkârına Son” başlıklı açıklama delil olarak gösterildi.
Bu, Öztürk’ün yargılandığı tek dava değil. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Garê operasyonu ve 13 kişinin ölümüne ilişkin Meclis’te geçen yıl yaptığı konuşmada İHD’yi hedef alarak,”Canı çıkasıca dernek” ifadelerini kullanmış ve bundan bir süre sonra Türkdoğan gözaltına alınmıştı.
Adli kontrolle serbest bırakılan Türkdoğan hakkında, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından ‘terör örgütü üyeliği’ suçlamasıyla dava açılmıştı. Yargılamanın ardından 19 Nisan 2022’de Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmada savcı, esas hakkındaki mütalaasında Türkdoğan’ın beraatini istedi. Mahkeme de, beraate karar vermişti.
Benzer biçimde İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun şikayeti üzerine, İHD’nin 29 Haziran 2018 tarihli bir açıklaması gerekçe gösterilerek Türkdoğan hakkında “kamu görevlisine hakaret” suçlamasıyla iddianame hazırlanmıştı. Yargılama sonucu Ankara 60. Asliye Ceza Mahkemesi 27 Haziran 2022’de görülen duruşmada, Türkdoğan’a isnat edilen suçun yasal unsurlarının oluşmadığına kanaat getirerek beraatine hükmetmişti.
‘AÇILAN DAVALARIN BİR ARKA PLANI VAR’
Hakkındaki davaları ve İHD’ye yönelik baskıları Artı Gerçek’e değerlendiren Öztürk Türkdoğan, davaların bir arka planı olduğunu söyledi. Özellikle 2015 yılında çözüm sürecinin bitmesinin ardından 16 Ağustos 2015’ten itibaren uzun soluklu sokağa çıkma yasaklarının başladığını hatırlattı.
‘GENELKURMAY BAŞKANLIĞI ŞİKÂYET ETTİ’
O süreçte İHD’nin de arasında bulunduğu insan hakları örgütleri tarafından ihlal raporları yayınladıklarını aktaran Türkdoğan, Cizre’de 79 gün süren sokağa çıkma yasaklarının ardından hazırlanan raporla birlikte Genelkurmay Başkanlığı’nın İHD’yi İçişleri Bakanlığı’na şikâyet ettiğini belirtti.
Soylu’nun 2020’de İHD’nin denetlenmesi talimatı verdiğini söyleyen Türkdoğan, denetime gelen Mülkiye Baş Müfettişi’nin, İHD’nin İçişleri Bakanı hakkında 2018’de yaptıkları açıklamadan ve Ermeni Soykırımı ile ilgili açıklamasından dolayı dava açılmasının istediğini aktardı.
‘YARGI YOLUYLA BASKI YÖNTEMİ’
Ermeni Soykırımı açıklaması ile ilgili davanın başta yazılı usul ile yürütüldüğünü ve bunun sonucunda hâkimin durma kararı verdiğini vurgulayan Türkdoğan, yargılamanın yapılması yönünde itiraz ettiklerini ve Ankara Ağır Ceza Mahkemesi’nin itirazı kabul ettiğini söyledi. Davada hâkim değişikliği olduğunu da dile getiren Türkdoğan, “Bir insan hakları örgütü olarak böylesi otoriter dönemlerde ihlali belgelememiz, raporlamamız iktidarı rahatsız ediyor. İktidar da elindeki baskı araçlarını kullanıyor. Bunlardan biri de bizim yargı yoluyla baskı yöntemi dediğimiz yöntem. Bununla da sık sık karşılaşıyoruz” dedi.
‘AMASRA’DA OLAY YERİNE SAVCIDAN ÖNCE SİYASİLER GİTMEMELİYDİ’
Derneğin birçok yöneticisinin de yargılamalara maruz kaldığını hatırlatan Türkdoğan, Türkiye’de yapısal sorunlar olduğunu söyledi. Türkdoğan, bunlardan birinin de adli kolluğun bağımsızlığının bulunmaması olduğunu belirtti. İstiklal Caddesi’ndeki saldırıyı hatırlatan Türkdoğan, “Eğer Türkiye’de bağımsız adli kolluk olsaydı, bir soruşturma bu kadar karartılamayacaktı. Amasra’da yaşanan maden kazasında da alana ilk siyasiler ve olayda şüpheli olabilecek kişiler gidiyor. Oysa normalde olay yerine ilk olarak savcı gitmeli, siyasilerin bile girmesine izin vermemeli. Dolayısıyla yargının içinde bulunduğu durumdan da etkileniyoruz. Yargı bağımsız ve tarafsız olabilse iktidar tarafından gelecek talepleri reddederdi” diye konuştu.
‘BAŞSAVCILIKLAR İNSAN HAKLARI ÖRGÜTLERİYLE İŞ BİRLİĞİNDE OLMALI’
Türkdoğan’a göre, şu anda dünyada daimî tek bir ceza mahkemesi var. O da, Uluslararası Ceza Mahkemesi. Bu mahkemenin başsavcılığının iletişiminin en iyi olduğu örgütlerse, insan hakları üzerine çalışanlar.
Bu çerçevede Türkdoğan, Uluslararası Ceza Mahkemesi Türkiye Koalisyonu’nun yaklaşık 20 yıldır sözcülüğünü yaptığını aktardı. Başsavcılıkların insan hakları örgütleri ile yakın iş birliği içinde çalışması gerektiğini vurgulayan Türkdoğan, “İhlali belgeleyen, suç duyurusunda bulunan, adalet arayan biziz. Yargı bunu yapmayıp bunları söyleyenlere soruşturma başlatır, dava açarsa orada her şey ters gidiyor demektir. Türkiye’de de böyle bir yöntem uygulanıyor” ifadelerini kullandı.
Kaynak: Artı Gerçek
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***