YORUM | ENİS ATABEY
Hablemitoğlu iddianamesini okudum.
İddianame, hukuki bir metinden çok, istihbarat diliyle yazılmış bir senaryoya kılıf arayışı çabası gibi duruyor.
Ceza yargılamasının amacı maddi gerçeği ortaya çıkarmaktır.
Başka bir deyişle, hakikate ulaşıp, bunun üzerinden suçun maddi ve manevi unsurlarını somut olaya uygulamaktır.
Gönül isterdi ki; ülkeyi karıştırmaya yönelik, adice işlenmiş bir cinayetin, aradan bunca yıl geçtikten sonra, aydınlatılabilmesi için keşke etkin bir soruşturma yapılabilmiş olsaydı.
Ancak görünen odur ki; zaten bağımsız ve tarafsız olmayan yargı, birilerinin daha çok siyasi emel ve ihtiraslarına kendini esir ederek çelişkilerle dolu, akıl ve mantıktan uzak böyle bir metni iddianame diye önümüze koyabiliyor.
İddianamenin mantık hatalarını anlamak için aslında hukukçu olmaya bile gerek yok. İddianamenin olayı vasıflandırmasına göre, Terör Örgütü olarak adlandırılan bir yapı, bir kişinin öldürmesi işini; bir suç örgütüne, suç örgütünü azmettirmek sureti ile havale ediyor.
Bu nasıl bir Terör Örgütü ise, terör örgütü bile olmayan bir suç örgütünden kendi amaçlarını gerçekleştirmek için azmettirip yardım istiyor. Bu senaryoyu yazanların ne “Terör Örgütü” kavramını ne de TCK’nın 220. Maddesinde düzenlenen “Suç Örgütü” kavramını bilmedikleri anlaşılıyor.
Suç örgütünün varlığından söz edebilmek için belli bir amaç etrafındaki fiilî birleşme aranır. Suç örgütleri devamlılık arz ederler. Belli bir suçu işlemek için bir araya gelme halinde bir suç örgütünün varlığından bahsedilemez.
Böyle bir durumda suç ortaklarının sorumluluk rejimi, iştirake ilişkin hükümlerine göre tayin edilir. (İzzet Özgenç, Suç Örgütleri Kitabı syf 18, 10.Bası ) 220. Maddenin gerekçesinde bile bu yazıyor zaten.
Ama iddianamede Savcı ne diyor?
Mustafa Levent Göktaş’ ın kurucusu ve yönetici olduğu suç örgütü tek bir suç işlemek için, yani Necip Hablemitoğlu’nun öldürülmesi için kurulmuştur. Savcı yasaya aykırı olarak tek bir suç işlemek için bir suç örgütü kurulabileceğini iddia ediyor!
Savcı iddianamede “İhsan GÜVEN ve eşinin öldürülmesi söz konusu örgütün eylemi olarak görülmesi halinde bu durum örgütün faaliyetleri açısından bir delil teşkil edecektir.” diye yazabiliyor.
İhsan Güven’ in öldürülmesinin iddia olunan Levent Göktaş örgütünün faaliyeti olup olmadığından henüz emin değil yani savcı.
Ee o durumda sormazlar mı adama, İhsan Güven olayından veya Levent Göktaş örgütünün varsa işlemiş olduğu başka suçlardan emin olduktan sonra örgüt hükümlerine göre dava açman gerekmez miydi diye?
Bir cinayet illa suç örgütü tarafından mı işlenebilir?!
Zamanaşımı süresi doluyor ve acelen vardı idiyse, genel hükümlere göre dava açmış olsan müesses nizamın senaryosuna hizmet etmiş olmayacaktın herhalde! İddianamede işlediği iddia edilen tek suçla suç örgütü kurmak zorunda mıydın?
TCK’nın suç ortaklığına (iştirake) ilişkin hükümlerini neden uygulamaktan imtina ediliyor?
Haa şu da var. İştirake ilişkin hükümler talep ediyor ama o da yanlış talep ediliyor.
Nasıl mı? Terör Örgütü olduğunu ileri sürdüğü yapı Suç Örgütünü azmettirmiş! Oysa TCK’nın 38. Maddesinde “Başkasını suç işlemeye azmettiren kişi, işlenen suçun cezası ile cezalandırılır.” hükmü yer alıyor. Yani azmettirilenin “kişi” olması lazım, bir suç örgütü azmettirilemez.
Terör Örgütü Levent Göktaş suç örgütünü Hablemitoğlu’nu öldürmeye nasıl azmettirmiş?
İddianameye göre; para karşılığı. Para ne zaman verilmiş: Cinayet işlenmesinden sonra. Yani iddianameye göre cinayet veresiye işlenmiş!
Paranın ödendiği ispat edilmiş mi?
İddianameden aynen alıntı yaparak yazalım “..cinayette rolü olan şüphelilerden Aydın KÖSTEM hariç kime dağıtıldığına dair net bir tespit yapılamamaktadır.” (İddianame sayfa 351)
İddiaya göre, Enver Altaylı cinayet işlenmesi için cinayetten sonra Aydın Köstem’e 30.000 USD para vermiş. Peki cinayetin azmettirme parasını alan Aydın Köstem cinayeti işlediği iddia edilen Levent Göktaş Suç Örgütü Üyesi mi? İddianameye göre hayır.
Aydın Köstem hakkında Levent Göktaş suç örgütü üyesi olmak suçundan dolayı kovuşturmaya yer olmadığına (takipsizlik) kararı verilmiş. Daha absürt bir şey söyleyelim mi?
Aydın Köstem hakkında Levent Göktaş örgütünü Hablemitoğlu’nu öldürmeye azmettirmek suçundan dava açılmış.
Yani Aydın KÖSTEM iddianameye göre, azmettirme parasını alan dolayısı ile azmettirilen ancak cinayeti işlediği iddia edilen Levent Göktaş örgütüne üye olmayan ama cinayetin işlenmesi için azmettirici olarak suçlanan kişi konumunda! Allah aşkına böyle saçma bir durum olabilir mi? Bir kişi aynı olayda hem azmettiren hem de azmettirilen konumunda olabilir mi? Hiç mi yazdığınızı okumadınız?
İddianamedeki absürtlükler o kadar çok ki; hangi birini yazmak lazım bilemiyorum.
Örneğin Osman TUNCER isimli kişinin İş Bankasında bulunan hesabına 2003 yılı Ağustos ayı içerisinde birden fazla tarihte, yüksek miktarda ABD Doları gönderiliyor ve iddianameye göre göndericileri tespit edilemiyor!
Bu kişi Enver Altaylı’nın şoförü Nizamettin AFŞAR’ a 12.08.2002 tarihinde 425.000 dolar göndermiş onu tespit etmişsin ama. Bir hesaba gönderilen yüksek miktarda USD’nin kimin tarafından gönderildiğinin tespit edilememiş olması sizce de garip değil mi?
Genelkurmay Başkanlığı ile Türk Telekomünikasyon AŞ.-Simko-Türk Siemens- Maktaş Konsorsiyumu arasında 03/07/2003 tarihinde alt yapı kablo sistemlerinin değiştirilmesine ilişkin sözleşme imzalanıyor.
İddianameye göre, Nizamettin Afşar’a gelen paranın, Enver ALTAYLI’nın Siemens Şirketinin Genelkurmay Başkanlığından almış olduğu ihale sürecine aracılık yapmasına ilişkin olarak Siemens Şirketinden alınan bir para olduğu belirtiliyor. Yüksek miktarda gelen USD’nin kimin tarafından gönderildiğini tespit edememiştin hani? Osman Tuncer hesabına gelen paranın Siemens kaynaklı olduğunu nasıl tespit edebildin?
Hablemitoğlu 18.12.2002 tarihinde cinayete kurban gidiyor.
Genel Kurmay ile Siemens şirketi arasındaki ihale 03.07.2003 tarihinde imzalanıyor, Enver Altaylı’nın şoförü Nizamettin Avşar’a para 12.08.2003 tarihinde geliyor.
Bu gelen para cinayeti işlediği iddia edilen kişilere verilmiş mi? Hayır.
Bir daha yazalım.
İddianameye göre, “..cinayette rolü olan şüphelilerden Aydın KÖSTEM hariç kime dağıtıldığına dair net bir tespit yapılamamaktadır.”
(İddianame sayfa 351) Aydın Köstem’in durumunu yukarıda açıklamıştık zaten.
Enver Altaylı’nın ihale sürecinde aracılık hizmetinden dolayı bu parayı alıp almadığını bilmiyoruz ama şu gerçektir ki; böyle bir cinayetin azmettirme parasının cinayetin işlenmesinden 7-8 ay sonra yapılan bir ihale neticesinde ödenen bir para ile finanse edildiğini iddia etmek için akıl ve mantık kurallarının askıya alınması gerekir. Hadi beylik sözü de yazalım; bu durum hayatın olağan akışına da uygun değildir!
İddianame özetle, cinayet para için işlendi ama paranın alındığını ispat edemedik, parayı kimin gönderdiğini tespit edemedik, cinayet veresiye işlendi, azmettirme parasını alan kişinin aynı zamanda cinayeti azmettiren kişi olmasına fazla takılmayın, diyor! Sizi bilmem ama yargının saçmalamasının sınırı olmadığına ben ikna oldum!
***
Soruşturmanın yeniden hareketlenmesi Zihni Çakır’ın beyanları ile başlıyor.
Zihni Çakır 05.02.2015 tarihinde İstanbul TEM Şube Müdürlüğünde ifade veriyor. İddianamenin kabulü büyük ölçüde Zihni Çakır’ın bu anlatımlarına dayanıyor.
Zihni ÇAKIR’ın ilk ifadesine göre “Özel Kuvvetler Komutanlığından ayrılma bir Binbaşının; (o tarihte Nuri Gökhan BOZKIR’ın ismini vermiyor) kendisine anlattığına göre, Mustafa ÖZCAN ile Enver ALTAYLI’nın bir görüşme yaptıklarını, bu görüşmede hatırı sayılır bir para karşılığı suikastın işlendiğini, Enver ALTAYLI’ nın özel kuvvetler komutanlığındaki bağlantıları vasıtasıyla süreçte etkili olduğunu, beyan ediyor.
Bu ilk ifadesinden sonra Zihni ÇAKIR’ın ifadesi 18.09.2017 tarihinde yani ilk ifadeden yaklaşık 2.5 yıl sonra alınıyor.
Bu kadar zaman neden beklenildiğinin izahı yok!
Zihni Çakır, bu ifadesinde kendisine bir takım bilgilerin Sabah Yazarı Kenan KIRAN tarafından verildiğini söylüyor. Zihni Çakır’ın 19.09.2017 tarihinde Cumhuriyet Başsavcılığında alınan ek ifadesinde ise; soru üzerine, “Sabah Gazetesi özel istihbarat bölüm şefi Abdurrahman Şimşek de bu kişiler arasında (Mustafa Özcan ve Enver Altaylı arasında) Hablemitoğlu suikasti öncesinde bir irtibat olduğunu yazmıştı.
Hatta Hablemitoğlu ile aralarında bir pazarlık olduğunu bu yazısında belirtmişti.” şeklinde beyanda bulunuyor. Yani iddianamenin kaynağı Zihni Çakır, Zihni Çakır’ın referansları ise havuz medyasından Kenan KIRAN ve Abdurrahman ŞİMŞEK!
Ne güzel hayat değil mi?
Senaryo baştan yazılmış ya yazılan senaryoya uymayan unsurlar iddianamede nasıl bertaraf ediliyor şimdi ona biraz bakalım.
Zihni ÇAKIR’ın ifadesinin dayanağı Nuri Gökhan BOZKIR Cumhuriyet Başsavcılığı’na o tarihte bulunduğu Ukrayna ülkesinden, adli emanete alınan 4 sayfalık mektup gönderiyor.
Cümleyi iddianameden aynen alalım; “Mektubunda Nuri Gökhan BOZKIR, Zihni ÇAKIR’a söylediğinden farklı olarak cinayete ilişkin kurulan Mustafa ÖZCAN ve Enver ALTAYLI ilişki ağı, Enver ALTAYLI’ nın bu kapsamda kurduğu Özel Kuvvetler Komutanlığı bağlantılarından hiç bahsetmemiştir.” (İddianame sayfa 63)
Nuri Gökhan BOZKIR’ın Ukrayna’dan Türkiye’ye getirilmesinden sonra Ankara Emniyet Müdürlüğü Tem Şube Müdürlüğünde 07.02.2022 tarihinde alınan ifadesinde, Mustafa Özcan ı tanımadığını Enver Altaylı ile ise 2012 yılında tanıştığını beyan ediyor. Mustafa Özcan ve Enver Altaylı’nın Hablemitoğlu’nun öldürülmesine ilişkin bir çalışma yaptığına ilişkin olarak bir beyanda bulunmuyor.
Nuri Gökhan BOZKIR Cumhuriyet Başsavcılığındaki 08.02.2022 tarihli ifadesinde de benzer beyanlarda bulunuyor.
Nuri Gökhan BOZKIR ifadelerinde özetle, Özel Kuvvetler Komutanlığı Muhabere Arama Kurtarma (MAK) Alay Komutanlığında görev yaptığı dönemde Alay Komutanı Mustafa Levent Göktaş’tan aldığı emir ile maktul Hablemitoğlu hakkında keşif görevi yaptığını, maktulün evinin civarını gözetleyerek, olay yeri ile ilgi tespitler yaptığını, toplamış olduğu bilgileri o dönem üstleri ile paylaştığını, Fikret EMEK’in yardımcısı olan ve olayın tetikçisi konumunda olduğunu beyan ettiği Ahmet Tarkan MUMCUOĞLU’nu 18.12.2002 tarihinde olay mahalline araç ile getirip götürdüğünü ifade ediyor.
Cinayete ilişkin itiraf ve beyanlarda bulunan Nuri Gökhan BOZKIR’ın eldeki senaryoya uymayan beyanları hakkında Cumhuriyet Savcısı nasıl yorum yapıyor, şimdi ona bakalım.
“Şüpheli Nuri Gökhan BOZKIR’ın bu ifadesi Cumhuriyet Başsavcılığımızca değerlendirildiğinde, bazı hususlarda doğru beyanlarda bulunduğu, bu zamana kadar toplanan deliller, yapılan tespitlere göre, şüphelinin olay ile ilgili bazı kısımları ise gerçeğe uygun olamayacak şekilde yanlış aktardığı, kasıtlı olarak ÖKK MAK Alayında görev yaptığı dönemde kendisinin Tim Komutanı olan Hakan BÜYÜKÇULHA, başka bir timde görevli olan Altan BORA, Tan DERVİŞOĞLU, Bülent KUTSAL isimlerini de soruşturma dosyamıza dahil etmek amacıyla hareket ettiği, ifadesindeki anlatım kısımlarında bu kişileri olayın içerisindeymiş gibi bir konuma yerleştirerek anlatımlar yaptığı değerlendirilmiştir.” denilerek yukarıda ismi geçen kişiler hakkında takipsizlik kararı veriliyor. Yani Savcı Nuri Gökhan BOZKIR’ın isnatlarda bulunduğu bazı kişileri kasıtlı olarak olayın içine çekmek istediğini beyan ediyor. Bunun neden böyle olduğunu ise afakî beyanlar dışında açıklayamıyor. Bu bir anlamda istemediğim kişileri soruşturmadan çıkartırım demek olmuyor mu?
Soruşturmanın içine çekmek istediği kişilerle ilgili olarak nasıl bir yorum yapılıyor, şimdi ona bakalım.
İddianame sayfa 102, “Şüpheli Nuri Gökhan BOZKIR’ın Zihni ÇAKIR’a aktarımı sonucu Zihni ÇAKIR’ın alınan ifadesinde ortaya çıkan maktul Necip HABLEMİTOĞLU’nu FETÖ/PDY ile ilgili çalışmalarından vazgeçirmek için kurulan Mustafa ÖZCAN-Enver ALTAYLI ilişkisi, sonrasında Enver ALYALI’NIN bağlantıları üzerinden Özel Kuvvetler Komutanlığı içerisindeki kişilerce gerçekleştirilen Necip HABLEMİTOĞLU’nu öldürmeye giden sürecin, şüpheli Nuri Gökhan BOZKIR’ın, Ankara TEM Şube Müdürlüğü ve Cumhuriyet Başsavcılığımızda vermiş olduğu ifadelerinde belirtilmemesinin sebebi, cinayetin işlenmesinde FETÖ/PDY terör örgütünün rolünün şüphelice kabul edilmesi halinde bu örgüt ile anılmanın kendisinde yaratacağı rahatsızlık duygusu olabileceği düşünülmektedir.”
Yani savcıya göre, Gökhan Nuri BOZKIR’ın Mustafa ÖZCAN-Enver ALTAYLI’nın olaydaki rollerini belirtmemesinin nedeni “bu örgüt ile anılmanın kendisinde yaratacağı rahatsızlık duygusu”ymuş! Bu nedenle Zihni Çakır’ın beyanına göre, Nuri Gökhan BOZKIR’ın Zihni Çakır’a anlattığı şekli ile olayın gerçekleştiği kabul edilmeliymiş. Vay anam vay!
Bunu da iddianamede şu şekilde ifade etmiş, “Nuri Gökhan BOZKIR’ın bu konuda doğruyu söylemediği, Zihni ÇAKIR’a başlangıçta yaptığı aktarımların doğru kabul edilmesi gerektiği kanaati Cumhuriyet Başsavcılığımızda oluşmuştur.” (İddianame sayfa 102)
Peki Savcı ifadesini alırken Gökhan Nuri Bozkır’a Zihni Çakır’ın beyanını okuyup, sen Zihni Çakır’a bu şekilde bir beyanda bulundu mu diye sormuş mu? Sormamış! Neden sormamış! Bunun izahı var mı? Yok!
Nuri Gökhan BOZKIR, Ukrayna’ dan gelmiş bildiklerini anlatmış, bir taraftan anlattıkların fazla bu kişileri niye dahil etmeye çalışıyorsun diyorsun, diğer taraftan bu kişiler bizim senaryoya göre olaya dahil edilmesi gereken kişiler bunlarla ilgili niye aleyhte beyanda bulunmuyorsun diyorsun! Bir beyana itibar edilmeyecekse bunun açıklaması maddi deliller ve çelişkiler ortaya konularak objektif kriterlere göre yapılmalıdır. Afaki ve subjektif değerlendirmelerle bir kişinin beyanının yarısına itibar edip diğer yarısına itibar etmemek hangi hukuk, akıl ve mantık kuralı ile açıklanabilir.
Aslında daha yazılacak çok çelişkili nokta vardı. Ancak uzatmak istemiyorum. Zaman bulabilirsem bir sonraki yazıda olayın başka yönleri ile ilgili değerlendirmelerde bulunmak istiyorum.
Maddi gerçeğe ulaşmaktan ziyade, bir kısım çevrelerin kendi kişisel çıkarlarına güç devşirmek için yazılan senaryolara hizmet eden metinler hiçbir zaman gerçek anlamda hukuki metinler olmamıştır. Adlarına ne denildiğinin bir önemi yoktur. Keşke bu adice işlenmiş cinayet tüm yönleri ile aydınlatılabilse…
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***